gokyuzu.org

Burçlar Işığı’nın Gizemi Çözüldü

Önümüzdeki akşamlar, Kuzey Kutup’taki gözlemciler açısından, Burçlar Işığı olarak bilinen ve gece gökyüzünde görülen parlaklığı gözlemek için oldukça iyi bir zaman. Esrarengiz ve tanımlaması zor bu parlama, akşam alacakaranlıktan sonra görülür ve yeterince karanlık koşullarda belli belirsiz ışık konisi şeklinde tutulum çemberi boyunca takip edilebilir.
2009 Eylül ayında Avrupa Güney Gözlemevi’nin (ESO) Şili’deki La Silla Gözlemevi’nden alınan bu görüntüde, Burçlar Işığı kusursuz bir şekilde yükselmekte. Telif Hakkı : ESO / Y. Beletsky
Burçlar Işığı, güneş ışığının İç Güneş Sistemi boyunca sürüklenmiş olan sayısız küçük toz parçacıklarından dağılması ile oluşur. Yıllar boyunca da bilim insanları bu olguyu açıklamaya çalışmışlardır. 1990’ların ortalarında teorisyenler, bu parlamanın tutulum çemberi boyunca çok parlak olduğunu ve böyle olmasında asteroitlerin büyük rol oynadığını düşünmüşlerdir. Ancak son zamanlarda bunun, kuyrukluyıldızların bıraktığı tozlardan oluştuğunu fark etmişlerdir. Geçen yıl, David Nesvorný (Güneybatı Araştırma Enstitüsü) önderliğindeki dinamik alanında çalışan 5 bilim insanından oluşan takım, dinamiğin ilkelerinden yola çıkarak Burçlar Işığı’nın kökenini bulmaya karar verdiler. Asteroit çarpışmaları, Oort Bulutu’nda düzensiz bir yörüngeye yerleşmiş kuyrukluyıldızlar ve özellikle yörüngeleri Jüpiter tarafından yönlendirilen ve 20 yıldan daha az olan kuyrukluyıldızlardan açığa çıkan tozlarla hangi olayların gerçekleştiğini görmek için bir model yaptılar. Daha sonra, yaptıkları model Burçlar Işığı’nın görünüşü ile eşleşene kadar çeşitli düzenlemeler yaptılar. Ancak bu; modelin, güneş ışığının güçlü bir şekilde dağıldığı Dünya’nın yörüngesindeki parçacıklardan ileri gelen bu görünür parlamayla eşleşebilmesi için yeterli değildi. Model aynı zamanda Dünya’nın yörüngesi dışında uzanan tozun yoğunluğu ve büyüklüğüne de uymak zorundaydı. Başlangıçta, Nesvorný (tutulum çemberi boyunca uzanan parlamanın tepe noktasını eşleştirmek için) asteroitlerden ve (parlamanın dikey genişliğini açıklamak için) Oort Bulutu’ndaki kuyrukluyıldızlardan yayılan tozları toplayarak iyi bir uyum yakalayacağını düşünmüştü. Fakat model çok farklı bir cevap vermişti: hemen hemen tüm toz, Oort Bulutu’ndaki kuyrukluyıldızların küçük bir katkısıyla birlikte kısa-devirli kuyrukluyıldızlardan gelmeliydi.  Yüzde 10’undan daha azı Asteroit Kuşağı’ndan gelebilirdi. Jüpiter’in yörüngelerini yönlendirdiği bu kuyrukluyıldızlar, sadece yörüngeleri arasındaki tozları serpmezler; aynı zamanda ömürleri boyunca defalarca kalıntılar püskürtürler. Yani kuyrukyıldızlardan yayılan tozlar mükemmele yakın bir uyum sağlarken, asteroitlerden yayılan tozlar gerçekle çok az uyuşuyor. Nesvorný ve ekibi, Burçlar Işığı’nda 20 trilyon ton ağırlığında toz olması ve Dünya’ya da her yıl 100.000 ton ağırlığında madde düşmesi gerektiğini düşünüyorlar. Ekibin ayrıntılı analizleri, Güneş Sistemi’nin kuyrukluyıldızlarla dolup taştığı milyarlarca yıl öncesinde ne gibi bir durumun söz konusu olduğunu da göz önünde bulunduyor. O zamanlar ise Burçlar Işığı şimdikinden yüzlerce hatta binlerce kat dahaparlak olabilir. Bu durumda;  gökyüzündeki “doğal” ışık kirliliği ile yıldızlara bakmaya çalışmayı bir hayal edin… zodiacal lightBilgisayar ile oluşturulan ve asteroitlerden elde edilen tozlarla yaratılan bir model (üst grafikte düz çizgi), enlemesine gözlenen dağılımla (kesik çizgi) çok az uyuşuyor. Öte yandan, bu parlamaya neden olan toz neredeyse tamamen kısa-devirli kuyrukluyıldızlardan (alt grafikte düz çizgi) elde edilmiş olmalıydı. Gri çubuklar Samayolu’ndaki etkileşimleri gösterir. Telif Hakkı : D. Nesvorný & Ekibi       Kaynak : Sky & Telescope

Yıldız Oluşumunu Engelleyen Patlamalar

Bilimadamları, evrenin ilk zamanlarında bir gökadanın içindeki yıldız oluşumunu engellediğini inandıkları muazzam bir olayın kanıtlarını buldu. Bulduklarına göre, Büyük Patlama’dan sadece (Big Bang) 3 milyar yıl sonra, büyük bir gökada, bir atom bombasından trilyonlarca kez daha güçlü olan patlamalara maruz kaldı. Bu patlamalar, milyonlarca yıl boyunca her saniye meydana geldi. “Biz geçmişe baktığımızda yıldız oluşumunu ve tipik bir gökadanın büyümesini duraklatan bir olay görüyoruz.” diyor Durham Üniversitesi’nden Dr. Dave Alexander.
Sanatçının gözünden bir gökadanın içinde yer alan karadeliğin fırlattığı malzemeler. Telif Hakkı: NASA/CXC/M.Weiss
Gemini Gözlemevi’nin Yakın-Kızılötesi Birleştirilmiş Alan Spektrometresi’ni (Near-Infrared Integral Field Spectrometer) kullanarak bilim adamları SMM J1237+6203 ‘e baktı ve Samanyolu etrafında yer alan gökadalarda bulunan özellikleri fark etti. Bu özellikler, ilk oluşan gökadalardaki yıldız oluşumunu ve gökadaların genişlemelerini engelleyen bir olay olduğunu ortaya koyuyor. Bu olay, evren, yaşının dörtte birindeyken meydana geldi. Patlamalar, yeni yıldız oluşumları için gerekli olan gazları gökadanın kütle çekiminden kurtararak dağıttı. Bu enerjinin ya gökadanın merkezinde bulunan bir karadeliğin malzeme fırlatmasıyla ya da süpernova denilen ölen yıldızların rüzgârlarından kaynaklandığı düşünülüyor. Durham Üniversitesi’ndeki araşmacıların da içinde bulunduğu teorisyenler, bu teoriye inanıyor. Ama şu ana kadar bu konuda kesin bir kanıt yok. İleriki zamanlarda gökada oluşumlarını ve gelişimlerini, yeni buluşlarla daha iyi anlayabileceklerini düşünüyorlar.

SMM J1237+6203 Gökadası’nda bulunan gazı gösteriyor. Görüntü, Gemini Gözlemevi’nin Yakın-Kızılötesi Birleştirilmiş Alan Spektrometresi’ni kullanarak alındı. Çizgiler, enerji patlamalarının gökada içindeki yolunu gösteriyor. Telif Hakkı:  Dave Alexander/Mark Swinbank, Durham University, and Gemini Observatory

“Buna benzer enerji fışkırmalarının gökada büyümesini de engellediğini düşüyoruz.” diyor Alexander. İlgili Bağlantılar: The Royal Society (Çalışmaların yayınladığı dergi) Kaynak: Universe Today