gokyuzu.org

Güneş – 2012 Semineri

22 Nisan 2010 Perşembe günü Fizik Bölümü 3. kat Cavid Erginsoy Seminer Salonu’nda Güneş – 2012 Semineri verilecektir. Seminer saati 18:00’dir. Semineri topluluk üyelerimizden Nükleer Kedi verecek olup tüm gökbilim severleri 2. dönemin sekizinci seminerine bekliyoruz.

SDO’nun İlk Görüntüleri

Bugün (21 Nisan 2010) Washington DC’de düzenlenen basın açıklamasında araştırmacılar, NASA’nın Güneş Dinamikleri Gözlemevi’nden  (Solar Dynamics Observatory) alınan ilk görüntüleri yayınladı.

Araştırmacıların düşündüğünden daha iyi çalışan SDO, 11 Şubat 2010 tarihinde uzaya gönderilmişti. SDO, iki aydan beri yörüngesine oturmaya ve aletlerini aktif hale getirmeye çalışıyordu. SDO hazır olur olmaz, Güneş’i gözlemlemeye başladı ve aşağıdaki resim gibi bir sürü resim çekti.

30 Mart 2010’da bir Güneş ışıması.

Telif Hakkı: SDO / AIA

“Daha önceleri Güneş patlamaları görmüştük ama hiçbiri bunun gibi değildi.” diyor gözlemevinin Atmosferik Görüntü Düzenleyicisi (Atmospheric Imaging Assembly – AIA) cihazının baş araştırmacısı Alan Title. “Bazı meslektaşlarım sadece görüntüleri izleyerek yeni şeyler öğrendiklerini söyledi.”

SDO, NASA’nın ‘Bir Yıldızla Yaşam’ (Living with a Star – LWS) programının ilk göreviydi. Bu programın amacı, Güneş’i manyetik değişken bir yıldız gibi görüp Dünya üzerindeki yaşama etkisini ölçmekti. NASA’dan Lika Guhathakurta’nın yeni gözlemevi hakkında büyük düşünceleri var.

“SDO, bizim Güneş için Hubble’mız. Hubble Uzay Teleskopu’nun (Hubble Space Telescope) bize astronomiyi ve kozmolojiyi anlattığı gibi SDO da bize Güneş fiziğini anlatacak. Hiçbir Güneş teleskopu, SDO’nun bize verdiği üç boyutlu yüksek çözünürlüklü fotoğrafı veremez. Bunu bize verebiliyor çünkü Güneş’e göre sabit bir yörüngeye ve 4096 x 4096 piksellik CCDlere sahip.”

Uç morötesi dalgaboyunda SDO tarafından resmi alınmış Güneş. Renkler sıcaklığı gösteriyor. Kırmızı renk yaklaşık 60000 0C gösterirken mavi ve yeşil bölgeler ise yaklaşık 1000000 0C sıcaklıkta.

Telif Hakkı: SDO / AIA

SDO’nun en önemli özelliklerinden birisi de ‘büyük resim’ özelliği. SDO, hem Güneş’in belli bir bölgesini görebilme yeteneğine hem de Güneş’in tüm diskini, atmosferini, yüzeyini  ve hatta içini görüntüleyebilme yeteneğine sahip. Böylece araştırmacılar, bundan böyle Güneş’teki olaylar arası bağlantıyı rahatça kurabileceklerini düşünüyorlar.

Mesela 8 Nisan’daki Güneş patlaması.

8 Nisan 2010’da Güneş yüzeyinde bulunan ve küçülmeye başlayan  ‘Leke 1060’, B-3 sınıfı bir patlama yarattı. Şok dalgası, patlama yerinden Güneş’in yüzeyine doğru yayıldı. SDO’nun görüntüleri, dalga üzerlerinden geçerken Güneş yüzeyindeki yapıların ve manyetik alanların nasıl etkilendiğini gösteriyor. Bu olaydan yaklaşık 4 saat sonra ise patlama yerinden 200000 kilometre uzaklıkta bir noktada daha patlama meydana geliyor.

Title’a göre bu bir raslantı değil. “Dalga, Güneş yüzeyini süpürürken karşılaştığı manyetik alanları istikrarsızlaştırdı ve benim düşünceme göre manyetik alanı oluşturan yapılar da bundan etkilenerek patlama yarattı.”

Çok da önemli gibi görünmeyen B – sınıfı bir patlama daha Güneş yüzeyini tamamen katetmemişken büyük bir patlamaya neden oluyor. Eğer bunun nedeni tam olarak anlaşılabilirse uzay havası tahmini oldukça gelişecektir.

Şu ana kadarki tüm resimler uzay aracının Atmosferik Görüntü Düzenleyicisi’nden geldi. Uzay aracının diğer cihazları da oldukça iyi çalışıyor ve de onlar da şaşırtıcı sonuçlar gösterecekmiş gibi görünüyorlar.

“Aracın Heliosismik Manyetik Görüntüleyicisi (Helioseismic Magnetic Imager – HMI) de mükemmel biçimde çalışıyor. Çok iyi kalitede bilgiler almaya başladık. Şu anda ise bu bilgileri düzenliyoruz. Yakında Güneş’in iç bölgesinin haritasını oluşturacağız.” diyor cihazın araştırmacısı Phil Scherrer.

Heliosismik Manyetik Görüntüleyicisi, heliosismik denilen yeni bir teknikle Güneş’in içine bakmak için tasarlandı. Aynı jeolistlerin Dünya’nın çekirdiğini araştırırken sismik dalgaları kullanması gibi güneş fizikçileri de akustik dalgaları Güneş’in iç hareketleri için kullanacaklar.

“Aracın, Uç Morötesi Dalga Boyu Değişkenlik Cihazı (Extreme Ultraviolet Variability Experiment – EVE) adlı cihazı da çalışmaya başladı. ” diyor baş araştırmacı Tom Woods.

Cihaz, Güneş’in en değişken olduğu uç morötesi dalga boyunda çalışacak. Bu dalga boyunda, Güneş’in parlaklağı artabilir, Dünya’nın üst atmosferini ısıtabilir ayrıca uyduları da düşürebilir. Bu cihaz, bu beklenmedik gelişmeleri kaydediyor.

“Uç Morötesi Dalga Boyu Değişkenlik Cihazı şu ana kadar birkaç tane değişik Güneş patlaması tespit etti. Cihazdan gelen veriler bizi çok şaşırttı çünkü cihaza göre, patlamaların bizim düşündüğümüz gibi olmadığını gördük. Bu cihaz olmadan bunu anlayamazdık” diyor Woods. Woods, gelecekte takımı, gelen tüm bilgileri inceleyince konu hakkında daha fazla bilgi vermeyi düşünüyor.

Görevde yer alan tüm araştırmacılar, tüm bunların daha bir başlangıç olduğunu vurguluyor. Aracın bazı cihazlarının ayarı ise hala sürüyor. Mayıs ortalarında ise araçtan günlük resimlerin alınabilmesi bekleniyor.

Güneş yüzeyindeki manyetik alanlar. Resim 29 Mart 2010 tarihinde alındı. Beyaz ve siyah lekeler ters kutupları gösteriyor. Lekenin çekirdeği (beyaz) neredeyse Dünya büyüklüğünde.

Telif Hakkı: SDO / HMI

İlgili Bağlantılar:

Kaynak : Science@NASA

2010 Eta Kova (Aquarid) Göktaşı Yağmuru

Stellarium programıyla 06 Mayıs 2010 saat 04.30’da doğu ufku.

Eta Kova Göktaşı Yağmuru sırasında, Dünya, Halley Kuyrukluyıldızı’nın bıraktığı parçacıkların arasından geçer. Eta Kova Göktaşı Yağmuru, Halley Kuyrukluyıldızı’nın neden olduğu iki göktaşı yağmurundan birisidir. Diğeri de Avcı Göktaşı Yağmuru’dur. 21 Nisan – 12 Mayıs 2010 tarihlerinde etkin olması beklenen Eta Kova Göktaşı Yağmuru sırasında saatte 20 göktaşı görülebilecek. Göktaşı yağmurunun saçılma noktası ise Kova Takımyıldızı. En etkin günler ise 5 – 6 Mayıs. Fakat bu tarihlerde aynı bölgede bulunan sondördün evresindeki Ay gözlemcileri zorlayabilir. Ayrıca mayıs başlangıcında Kova Takımyıldızı civarında bulunan Güneş de gözlemcileri kısıtlayan etkenlerin arasında.

Güneş Sistemi Testinin Cevapları

Sorular sistem tarafından otomatik olarak rastgele sorulduğundan burada belirtilen sıra ile sorulan sıra aynı olmayabilir. Doğru cevap koyu olarak yazılan seçenektir.

  • Güneş Sistemindeki en büyük gezegen hangisidir?

    • Jüpiter – Güneş Sistemi’nin en büyük gezegenidir.
    • Satürn – Güneş Sistemi’nin en büyük ikinci gezegenidir.
    • Dünya – Güneş Sistemi’nin en büyük beşinci gezegenidir.
    • Mars – Güneş Sistemi’nin en büyük yedinci gezegenidir.
    • Uranüs – Güneş Sistemi’nin en büyük üçüncü gezegenidir.
  • Hangi gezegen kendi etrafında yörünge düzlemine dike yakın döner?

    • Satürn – Yörünge düzlemi ile 26.73o lik bir açı ile döner.
    • Venüs – Yörünge düzlemi ile 2.64o lik bir açı ile ters döner.
    • Neptün – Yörünge düzlemi ile 28.32o lik bir açı ile döner.
    • Uranüs – Yörünge düzlemi ile 82.23o lik bir açı ile ters döner.
    • Mars – Yörünge düzlemi ile 25.19o lik bir açı ile döner.
  • Hangi gezegenin uydusu yoktur?

    • Mars – Phobos ve Deimos adında iki tane uydusu vardır.
    • Venüs – Uydusu yoktur.
    • Jüpiter – 63 tane uydusu vardır.
    • Satürn – 47 tane uydusu vardır.
    • Dünya – Ay adında bir tane uydusu vardır.
  • Hangi gezegenin etrafında halka yoktur?

    • Uranüs – Halkası vardır.
    • Satürn – Halkası vardır.
    • Jüpiter – Halkası vardır.
    • Mars – Halkası yoktur.
    • Neptün – Halkası vardır.
  • Hangisi Güneş Sistemi dışındadır?

    • Halley Kuyrukluyıldızı -Tüm kuyrukluyıldızlar Güneş Sistemi içinde yer alır.
    • Sedna – Tüm Neptün ötesi cisim sınıfına dahil edilen cisimler Güneş Sistemi içinde yer alır.
    • Ülker – Boğa Takımyıldızında yer alan Ülker Açık Yıldız Kümesi Güneş Sistemi dışında yer alır.
    • Eris  – Tüm Neptün ötesi cisim sınıfına dahil edilen cisimler Güneş Sistemi içinde yer alır.
    • Phobos  – Mars’ın uydusu olan cisimler Güneş Sistemi’ne dahildir.
  • Hangi gezegen katı yüzeye sahiptir?

    • Mars – Katı yüzeye sahiptir.
    • Jüpiter – Katı yüzeyi yoktur.
    • Satürn – Katı yüzeyi yoktur.
    • Uranüs – Katı yüzeyi yoktur.
    • Neptün – Katı yüzeyi yoktur.
  • Hangisi Jüpiter’in uydusu değildir?

    • Io – Jüpiter’in uydularından birisidir.
    • Ganymede – Jüpiter’in uydularından birisidir.
    • Deimos – Mars’ın uydularından birisidir.
    • Europa – Jüpiter’in uydularından birisidir.
    • Callisto – Jüpiter’in uydularından birisidir.
  • Güneş Sistemi’nde Güneş’e en uzak gezegen hangisidir?

    • Plüton – Artık gezegen statüsünde değildir.
    • Jüpiter – Güneş Sistemi’nin en uzak dördüncü gezegendir.
    • Neptün – Güneş Sistemi’nin en uzak gezegendir.
    • Uranüs – Güneş Sistemi’nin en uzak ikinci gezegendir.
    • Satürn – Güneş Sistemi’nin en uzak üçüncü gezegendir.
  • Hangi gezegen demir ve karbondioksit yönünden zengindir?

    • Merkür – Demir ve karbondioksit yönünden zengin değildir.
    • Satürn – Demir ve karbondioksit yönünden zengin değildir.
    • Venüs – Demir ve karbondioksit yönünden zengin değildir.
    • Neptün – Demir ve karbondioksit yönünden zengin değildir.
    • Mars – Demir ve karbondioksit yönünden zengindir.

Plüton’un Koyu Sarımtırak Lekeleri

Plüton Güneş Sistemi’nin sonunda yer alan cüce bir gezegen. O kadar uzakta ki Hubble Uzay Teleskopu (Hubble Space Telescope) bile onu görüntülemekte zorlanıyor. Hubble’dan alınan bulanık görüntülere rağmen hala Plüton çok ilgi çekiyor.
Southwest Araştırma Enstitüsü’nden (Southwest Research Institute) Marc Buie liderliğindeki araştırma ekibi, Hubble’ın şu ana çektiği en iyi fotoğraflarını yayınladı.

Plüton’un en iyi fotoğrafları.

Telif Hakkı: NASA/ESA/SWRI

Alınan bilgi, koyu sarımtırak renkli buz dünyanın büyük aktivite içinde olduğunu ortaya koyuyor. Buie, Hubble Uzay Teleskopu’nun 1994 ve 2003 yıllarında çektiği Plüton fotoğraflarını karşılaştırarak zamanla Plüton’daki kuzey yarımkürenin parladığını ve güney yarımkürenin de sönükleştiğini gösteriyor. Yeryüzünde bulunan gözlemler de Plüton atmosferinin aynı zaman zarfında kütlece iki katına çıktığını belirtiyor. Ama hiç kimse bu sarımtırak renkli lekelerin neden oluştuğunu anlayamıyor.

Cüce gezegen sorumlusu Mike Brown şöyle diyor: “Gerçekten şaşırtıcı. Şu anda bu konuda sadece tahminde bulunabiliriz. Bu görüntüler şu ana kadar aldığımız en iyi görüntüler olmasına rağmen maalesef tüm sorularımıza cevap veremiyor.”

Plüton’un atmosferine ne oluyor?

Araştırmacıların düşündüğüne göre, Plüton’un atmosferi donup yere yapışabiliyor. (Eğer Dünya’da bu olay gerçekleşseydi 9 metrelik bir tabaka oluşurdu.) Plüton’da bu olay gerçekleşirken tüm atmosferi sadece donmuş metandan ve nitrojenden oluşuyor.

“1980’lerin ortasından,  Plüton’un kuzey yarımküresi 100 yıl boyunca Güneş’ten uzak kalmıştı. Bu da maddelerin donmasını sağlamış. Ama şimdi kuzey yarımküre Güneş ışığını almaya başladı. Hubble’ın aldığı görüntülere göre de gittikçe daha da parlaklaşmaya başladı.”

Sanatçının gözünden Plüton.

Telif Hakkı: ESO/L. Calçada

Plüton’un fazlaca acayiplik değerine (1) göre, atmosferi de değişiyor olabilir. 1980’lerin sonlarına doğru, Plüton, Güneş’e en yakın konumdaydı (yaklaşık 4 milyar kilometre) ve ısınmaya başladı. Şu anda Plüton’un sıcaklığının -231oC olduğu düşünülüyor. Bu sıcaklıkta yüzeyde biriken donmuş gazların süblimleşmesi için yeterli.

Brown’un konu hakkındaki görüşü şöyle: “Plüton, hayatımızda görebileceğimiz en iyi atmosfere sahip şu anda.”

Koyu sarımtırak lekelerin sırrı ne?

Araştırmacılar, bu lekelerin ilkel organik maddelerden oluştuğunu düşünüyor.

“Plüton’da metan olduğunu biliyoruz. Ve olayın şöyle olduğunu düşüyoruz. Metan Güneş ışığına maruz kaldığı zaman kimyasal bileşenlerine yani hidrokarbonlarına ayrılıyor. Milyonlarca yıl boyunca, bu olay yüzeyde bu lekelerin oluşmasını sağladı. Bu lekeler de koyu renkli olduklarından daha fazla ışık emdi ve metanın ayrışması olayını hızlandırarak büyüdü.

“Şimdi Plüton tekrar Güneş’ten uzaklaşmaya başladı. Tekrar soğuyacak ve atmosferi donacak. Aslında bu olayın şu anda başlamış olması gerekiyordu ama görünüşe göre daha başlamadı. Bu da olayın esrarengizliğini arttırıyor.”

NASA’nın New Horizons Uzay Aracı, Plüton’u araştırmak için yolda. Araç, Dünya’da atıldığı 2006 Ocak’tan beri yolda ve Plüton’a ulaşması 2015 Temmuz’unda olacak. Bu olayın atmosferinin tamamen donmadan gerçekleşmesi bekleniyor.

“New Horizons Uzay Aracı, Plüton’un tüm aydınlık yüzeyini haritalandırması bekleniyor. Ve Plüton’a yakın geçişlerinde çok detaylı çekimler yapabilecek. Hatta neredeyse 50 – 100 metre öteden çekilmiş gibi.”

“Bu da bizim merak ettiğimiz konularda daha fazla araştırma yapmamızı sağlayacak. Mesela, Hubble’dan gelen görüntülere göre Plüton’un ekvatoru yakınlarında parlak bir leke var. Bu lekenin hemen sol tarafında ise koyu sarımtırak lekeler var. Bu tezatlığın nedenini araştırmak istiyoruz. Bu araştırma, Plüton’un bize gösterebileceği özellikleri gözler önüne serecektir.”

“Hepimiz biliyoruz ki Plüton’da bizi bekleyen bir sürü sürpriz var.”

Notlar:

  1. Acayipliklik değeri, bir elipsin baskınlığını gösteren değerdir. Bu değer ne kadar büyük olursa elips de o kadar bir taraftan basık olur. Çemberin acaypilik değeri ise 0’dır.

İlgili Bağlantılar:

Kaynak : Science@NASA

Bugüne Dek Tespit Edilmiş En Büyük Kuyrukluyıldız

Kuyrukluyıldız McNaught 2007’de Pasifik Okyanusu üzerinde görüntülendi. Telif Hakkı : Sebastian Deiries/ESO

İngiliz bilim insanları, bugüne kadar bulunanların en büyüğü olabilecek bir kuyrukluyıldız belirledi.  Londra Kolej Üniversitesi ( University College London )’nin Mullard Uzay Bilim Laboratuvarı’ndan Dr. Geraint Jones, Kraliyet Astronomi Topluluğu’nun ( Royal Astronomical Society )13 Nisan’daki Ulusal Astronomi Toplantısı’nda sonuçları açıkladı.

McNaught C/2006 P1 Kuyrukluyıldızı’nın büyüklüğünü ölçmek için kuyruğunun uzunluğunu kullanmak yerine, kuyrukluyıldızın etkisiyle bozulan alanın büyüklüğünü ölçmek için ESA ve NASA’ya ait Ulysses uzay aracının verileri kullanıldı. Manyetometreden alınan verilerin analizi, kuyrukluyıldızın çekirdeğinden yayılan iyonlaşmış gaz ile Güneş rüzgarlarındaki hızlı parçacıkların etkileşime geçmesiyle kuyrukluyıldızın çevresinde bir şok dalgası oluştuğunu kanıtladı.

2007 Ocak ve Şubat ayında, Kuyrukluyıldız McNaught C/2006 P1 son 40 yılda Dünya’dan görülen en parlak kuyrukluyıldız olmuştu. Raslantı eseri, Ulysses bu kez Kuyrukluyıldız McNaught’ın kuyruğuna yakın umulmayan bir geçiş yaptı ve bu geçiş uzay aracının 19 yıllık görevi boyunca üç tesadüfi karşılaşmalarından bir tanesi oldu. Diğer karşılaşmalardan bir tanesi de en uzun kuyruğa sahip Kuyrukluyıldız Hyakutake ile 1996’daki karşılaşmadır.

Ulyssses uzay aracı, McNaught’ın Güneş ve Yer arasındaki uzaklığın 1.5 katı uzunluğundaki iyonlaşmış gaz kuyruğunu tespit etti. Bu 2007’de görülen olağanüstü toz kuyruktan da  daha uzun.

Dr. Jones;  toz kuyruğun aksine McNaught’ın plazma kuyruğunun gözlemlenmesinin çok zor olduğunu ve bundan dolayı tam olarak uzunluğunun tespit edilemediğini söyledi ve “Ulysses’in Kuyrukluyıldız Hyakutake’in etrafındaki güneş rüzgarını dolaşması sadece 2.5 gün sürerken, Kuyrukluyıldız McNaught’un rüzgarı etrafında dönmesi 18 gün sürmüştü. Bu da kuyrukluyıldızın sadece yeryüzünden muhteşem görünmesine neden olmamış aynı zamanda Güneş rüzgarına büyük bir engel olmuştur.”  dedi.

Diğer bir kuyrukluyıldız ile olan karşılaşma kıyaslandığında ise Kuyrukluyıldız Mcnaught’ın büyüklüğü açıkça gözler önüne seriliyor. Giotto uzay aracının 1992’deki Kuyrukluyıldız Grigg-Skjellerup ile olan karşılaşmasında güneş rüzgarını dolaşması yarım saatten daha az sürmüştür.

“ Etkin bir kuyrukluyıldızın büyüklüğünü, çekirdeğin büyüklüğü değil, dışarı yayılan gazın miktarı belirler.” diye ekliyor Dr. Jones.

Ayrıca bir başka kuyukluyıldızın, C/2009 R1 Mcnaught, bu yıl çıplak gözle gözlenebileceği de ön görülüyor. Bu kuyrukluyıldızın verilerine buradan ulaşabilirsiniz.

Kaynak : ScienceDaily

Küçük, Yer – Merkezli Teleskoplar Üç Ötegezegen Görüntüledi

Gökbilimciler, küçük ve sade ekipmana sahip bir teleskopla bizim Güneş’imizin ötesinde,  bir yıldız etrafında dolanmakta olan üç gezegenin bir görüntüsünü yakaladı. Bu sürpriz başarıya, San Diego şehrinin kuzeyindeki Palomar Gözlemevi’nde bulunan Hale Teleskopu’nun ufak yardımını alan NASA’nın Kaliforniya – Pasadena’daki Jet İtki Laboratuvarı’nda (Jet Propulsion Laboratory – JPL) çalışan bir ekip tarafından ulaşıldı.

Bu görüntüde 120 milyon ışık yılı uzaklıktaki yıldızın üç gezegeni görülüyor. HR8799 yıldızı “X” işareti ile gösteriliyor. Telif Hakkı : NASA/JPL-Caltech/Palomar Gözlemevi

Daha önce biri 10 metrelik Keck Gözlemevi’ndeki teleskoplardan bir tanesi diğeri 8 metrelik Gemini Kuzey Gözlemevi’ndeki teleskop olmak üzere dünyadaki en büyük teleskoplardan ikisi kullanılarak bu gezegenlerin görüntüleri elde edilmişti. HR 8799 yıldızı etrafında dolanmakta olan bu gezegenler doğrudan görüntülenen ilk gezegenler olma özelliğini taşıyor ve bu keşif Kasım 2008’de duyurulmuştu.

Bundan önceki görüntüleri kızılötesi ışıkla alınan gezegenlerin bu yeni görüntüleri ise Hale Teleskopu’nun aynasının sadece 1.5 metre çapındaki kısmı kullanılarak alındı. Bu gökbilim ekibi, böyle küçük bir aynayı son teknolojiyle birlikte kullanabilmek için titizlikle çalıştılar ve iki teknik kullandılar: uyarlamalı optik ve bir koronagraf (yıldızın parlamasını önlemek ve çevresindeki daha sönük gezegenleri ortaya çıkarmak için kullanılır). JPL’de astrofizikçi olarak çalışan Gene Serabyn, “ Bizim kullandığımız teknik, gezegenlerin daha yakından görüntülerinin alınması için büyük, yer – merkezli teleskoplarda da kullanılabilir ya da parlak yıldızların yakınındaki olası Dünya benzeri gökcisimlerinin bulunması için küçük teleskoplarda kullanılabilir.” diyor. Serabyn ayrıca Nature dergisinin 15 Nisan’da yayınlanacak sayısında bulguların yer aldığı raporun baş yazarı.

Gökbilimciler, Güneş Sistemi’mizin ötesindeki gezegenlerin bir fotoğrafını çekebilmek için  Palomar Gözlemevi’ndeki (San Diego şehrinin kuzeyinde) Hale Teleskopu’nun küçük bir kısmından yararlandılar. (Resmi büyültmek için üzerine tıklayınız) Telif Hakkı : Caltech/Palomar Gözlemevi

HR8799 b, c ve d olarak adlandırılan bu üç gezegenin, Jüpiter gibi gaz devi oldukları düşünülüyor, ancak ondan daha ağırlar. Yıldızlarının etrafında Güneş ile Yer arasındaki uzaklığın yaklaşık 24, 38 ve 68 kez daha uzağında dolanıyorlar ( Jüpiter ise yaklaşık Güneş-Yer uzaklığının 5 katı kadar uzaklıkta ). Dünya gibi katı gezegenlerin yıldızlarına yakın dolanma olasılığı vardır ancak şu anki teknolojiyle yıldızlarının parlaklığından onları görmek olanaksızdır. HR 8799 yıldızı bizim Güneş’imizden biraz daha ağır ve Güneş’in 4.6 milyar yıllık yaşıyla karşılaştırılırsa daha genç ( yaklaşık 60 milyon yıl ). Kahraman (Perseus ) Takımyıldızı’nda 120 milyon ışık yılı uzaklıkta bulunuyor. Bu yıldızın gezegen sistemi hala etkin, geçen yıl NASA’nın Spitzer Uzay Teleskopu’nun da ortaya çıkardığı üzere gökcisimleri birbirleriyle çarpışmaya devam ediyor. Tıpkı fırından yeni çıkmış ekmekler gibi, gezegenler hala sıcak ve teleskopların görmelerini sağlayan kızılötesi radyasyon yaymaya devam ediyorlar.

Kaynak : NASA

2010 Çalgı (Lyrid) Göktaşı Yağmuru

Stellarium programıyla 21 Nisan 2010 saat 23.30’da kuzeydoğu ufku.

21 ve 22 Nisan gecesinde Lir (Lyrid) Göktaşı Yağmuru’na hazırlıklı olun.  16 Nisan’da başlaması beklenen ve saçılma noktası Çalgı Takımyıldızı’nın alfa yıldızı, Vega olan göktaşı yağmurunun bu yıl, saatte beklenen göktaşı sayısı ise 18. Ama aynı gece ilk dördün evresinde olacak olan Ay bu sayıyı daha da düşürebilir. Bu yağmurun nedeni ise Thatcher Kuyrukluyıldızı. Her yıl nisan sonu gibi kuyrukluyıldızın bıraktığı tozların arasından geçen Dünya’ya bu toz parçaları saniyede 45 km hızla düşer. Düşerken de atmosferin sürtünme kuvveti ile yeryüzüne ulaşamadan yanan göktaşlarının istikameti Çalgı Takımyıldızı olunca bu göktaşına Lyridler denmiş. Göktaşı yağmurunun bitiş tarihi ise 25 Nisan.

Yuri’s Night Reloaded – Kostümlü Parti

Uzaya Çıkmayan Kalmayacak!!!

(Yer ve program değişikliği yapılmıştır)

Rus Kozmonot Yuri Gagarin’in uzaya çıkışının 49. yıldönümünde uzaya çıkmayan kalmayacak.

‘Yuri’s Night Reloaded – Kostümlü Parti’

(isteğe bağlı olarak ödüllü)

Bütün Dünya’da kutlanan ‘Yuri’s Night’ etkinliğinin Türkiye ayağı olan ‘Yuri’s Night Reloaded’ herkese farklı bir deneyim tattıracaktır. Gece boyunca gerek görsel gerekse simulatif bir çok sürpriz, katılımcılara unutamayacakları bir gece yaşatacaktır.

Albüm tanıtım konseriyle saat 22:00’da KORA, saat 1:00’da da ZAKKUM konserleri olacaktır.

En yaratıcı kostüm yarışmasının galibine 1 şişe viski hediye edilecektir.

Bunun haricinde de sürpriz hediyeler konukları beklemektedir.

Tarih: 16 Nisan 2010 Cuma
Yer: 312 Concept Selanik Cd. No:70
Kapı Açılış: 20:00
Giriş: 15 TL (50 cl Efes + Sex on the beach dahil)
(50 cl Efes : 3.5 TL)

Ulaşım yerleşkeden sağlanan ringlerle yapılabilecek!

Hareket Saati: 19:30 (Sunshine önünden)
İstendiğinde kostüm, maske, makyaj, aksesuar vb. sağlanacaktır. (Sınırlı sayıda)

Bilet Satış Noktaları:
• ODTÜ Amatör Astronomi Topluluğu Odası Fizik Böl. Zemin kat Z-26
• 312
• ODTÜ Standları:
12-13 Nisan Pazartesi – Salı: Hazırlık Binası
14 Nisan Çarşamba: Kütüphane
15-16 Nisan Perşembe – Cuma: ODTÜ Çarşı

Etkinliğin dünya sayfasına buradaki linten çıkan haritadan Ankara üzerine gelerek ulaşabilirsiniz.