NOAA (Amerikan Ulusal Okyanus ve Atmosferik Olaylar Dairesi – National Oceanic and Atmospheric Administration) numaralandırmadan önce bugünkü (06 Şubat 2010) Güneş resminde 2 tane leke göze çarpıyor. SOHO’dan (Solar and Heliospheric Observatory) alınan resimde bir çift leke Güneş’in kuzey yarım küresinde büyümeye başladığı görülüyor.
Güneş ve 3 lekesi. (Sağ taraftaki ‘Leke 1043’)
Telif Hakkı: SOHO / MDI
Bu çift ve ‘Leke 1043’ Dünya’dan görülen leke sayısını üçe çıkarmış bulunuyor. Bu olay en son 2008 yılının Mayıs ayında meydana gelmişti. Güneş yavaş yavaş, ‘Güneş Döngüsü 24’ ün minimum evresinden çıkarken, güneş teleskopu olan gözlemciler bu lekeleri sakın kaçırmasınlar.
Evrenin her tarafında gökadalar, yıldız oluşumlarıyla pırıl pırıl parlamaktadırlar. Fakat yakın, küçük bir sarmal gökada için bu parti hemen hemen sona erdi. Gökbilimciler, neredeyse uyumuş olan NGC 2976’nın dış bölgelerindeki yıldız oluşumu faaliyetlerini fark ettiklerinde şaşkınlığa uğradılar çünkü milyonlarca yıl önce bu faaliyetler durmuştu. Ve parti, gökadanın iç bölgesinde bir araya toplanmış birkaç inatçı katılımcıyla sınırlı kaldı.
Telif Hakkı: NASA, ESA ve J. Dalcanton ve B. Williams (Washington Üniversitesi – Seattle)
Bilim insanlarının yaptığı açıklama, bir grup çok ağır gökadayla gerçekleşen büyük bir etkileşimin NGC 2976’daki yıldız oluşumlarını tetiklediğini söylüyor. Şimdi ise bu yıldız oluşumu sona eriyor. NASA’nın Hubble Uzay Teleskopu’ndan alınan görüntüler, gökadadaki yıldız oluşumunun, bir miktar gaz dışarı yayılırken ve geri kalan kısmı da merkezine doğru çökerken, sona ermeye başladığını gösteriyor. Yakıt için gerekli gaz tükenirken, gökadanın büyük bir kısmı da uykuya dalıyor. Gökbilimciler, gökadalar arasındaki çarpışmaların bir gökadanın çekirdeğine doğru ‘gaz tüneli’ oluşturabileceğini düşünüyorlar ve Hubble’ın gözlemlerinin bu olguya açıklık getirdiğini düşünüyorlar. Seattle’daki Washington Üniversitesi’nden, Araştırmalar için Gelişmiş Kamera ile Yakın Gökada Bilgi Hazinesi (ACS Nearby Galaxy Survey Treasury (ANGST) ) programının Hubble çalışmasını yöneten Benjamin Williams. “Gökadayı çok ilginç bir zamanında izliyoruz. 500 milyon yıl sonra parti bitmiş olacak.” diyor Williams.
NGC 2976 tipik bir sarmal gökada gibi görünmüyor. Yıldız oluşumlarının gerçekleştiği bir diske sahip, ancak açık bir sarmal şekli yok. Sahip olduğu gaz, merkezinde yoğunlaşmış, fakat yıldızların merkezî bir uzantısı yok. Gökada, Büyük Ayı (Ursa Major) Takımyıldızı’nın yaklaşık 12 milyon ışık yılı uzaklığındaki M81 gökadalar grubu kenarında bulunuyor. “Gökada esrarengiz bir görünüme sahip çünkü yaklaşık bir milyar yıl önce M81 grubuyla olan etkileşim, küçük sarmal bir yapının bulunduğu yerde, geri kalan gazı gökadanın merkezine doğru sıkıştırırken, gökadanın dış bölgelerinden bir miktar gazın yayılmasına yol açtı.” diyor Williams. Merkeze doğru ilerleyen gaz tsunamisi, görece kolsuz diskin içinde yaklaşık 500 milyon yıldır yıldız oluşumunu tetikliyor. Aynı zamanda, gökadanın dış bölgelerindeki yıldız oluşumu sona ermiştir çünkü gaz tükenmiştir. Şimdi, yeni yıldızlar hayata atılırken içteki diskte bulunan gazlar tükenmektedir ve yıldız-oluşum alanı merkezin çevresinde 5.000 ışık yılı genişliğindeki bir alana doğru daralmaktadır. “Bu süreç sırasında bir noktada, bu gökadanın iç bölgesindeki gaz yoğunluğu bugünkünden yaklaşık 5 kat daha yüksekti.” diye açıklıyor Washington Üniversitesi’nden ANGST ekibinin lideri Julianne Dalcanton. “Gaz olağanüstü bir hızla ortadan kaybolmuştu ve şimdi gökada sakinleşiyor gibi görünüyor.” diyor Dalcanton. Gökbilimciler, Hubble’ın keskin görüşü sayesinde bu yıldız oluşumu hikâyesindeki parçaları bir araya getirdi. Gökadanın Dünya’ya görece yakın uzaklığı, Hubble’ın Araştırmalar için Gelişmiş Kamerası’nın binlerce bağımsız yıldızın yüzlercesini analiz etmesine izin verdi. Bu yıldızları inceleyerek, gökbilimciler onların oluşumları hakkında bilgi veren renklerini ve parlaklıklarını belirledi. Gökbilimciler Hubble’ın sonuçlarını radyo teleskoplarıyla yapılan gözlemlerden oluşan ve gökada genelinde mevcut hidrojen dağılımını gösteren bir haritayla birleştirdi. Bu harita, New Mexico şehrindeki Ulusal Radyo Astronomi Gözlemevi’nin Çok Geniş Dizisi (National Radio Astronomy Observatory, Very Large Array) ile HI Yakın Gökada Araştırması’nın (The HI Nearby Galaxy Survey ) bir parçasıdır. Elde edilen verileri analiz ederek, Williams ve ekibi, gökadanın geniş alanını kapsayan yıldız oluşumu tarihini yeniden yapılandırdı. “Bu tip bir gözlem Hubble için benzersizdir. Eğer bağımsız yıldızları ayırt etmek zorunda kalmasaydık, bu gökadanın ‘tuhaf’ olduğunu bilebilirdik, fakat gökadanın içindeki yıldızsal doğum alanının merkeze doğru büzülmesine neden olan önemli bir gaz düzenlemesinin kanıtlarını ortaya çıkaramazdık.” diyor Williams.
Gökbilimciler, aynı ‘gaz – tüneli’ mekanizmasının, daha büyük komşu gökadalarla etkileşim halinde olan diğer cüce gökadalarının merkez bölgelerindeki yıldız yağmurlarını tetikleyebileceğini tahmin ediyorlar. Williams; ayrıntılı olarak bu sürecin etkilerini araştırmanın, gökadalardaki bağımsız yıldızların evrimlerinin doğru bir resmini oluşturmak için onları incelemeye olanak sunduğunu da belirtti. Kaynak: ScienceDaily
6 Ocak 2010’da keşfedilen garip kuyrukluyıldız benzeri nesne, iki asteroit arasındaki bir çarpışmanın ürünü olabilir. New Mexico şehrindeki Lincoln Yakın-Dünya Asteroid Araştıma Merkezi’nde (Lincoln Near-Earth Asteoid Research (LINEAR)) yapılan bir araştırmada asteroit kuşağındaki P/2010 A olarak adlandırılan ve normal bir asteroit gibi bir ışık lekesinin aksine bir kuyrukluyıldız gibi kuyruğa sahip, donuk görünen bir nesne belirlendi. Fakat kuyrukluyıldızlar normalde asteroit kuşağında bulunmazlar ve bu cismin yörüngesi de bir kuyrukluyıldızınkinden çok farklı. Asteroit Kuşağı Güneş Sistemi’nin oluşumundan arta kalan, büyük kayaların ilk çarpışmalarından kalanlar gibi yıkıntılardan oluşur. Gökbilimciler bu cismi getirebilecek bir çarpışmaya daha önce tanık olmamışlardı.
Kitt Peak, Arizona’da Dr. Robert McMillan tarafından çekilmiş bir P/2010D resmi.Telif Hakkı: Spacewatch/U of Arizona
1996’da keşfedilen kuyrukluyıldız P/1996 N2 gibi başka kuyrukluyıldız-asteroit melez tipinde nesneler görülmüştü; fakat gökbilimciler bu son tuhaf nesneyi yakından inceliyor ve Dünya’dan yaklaşık 250 milyon mil uzaklıkta uzayın derinliklerinde iki asteroitin arasındaki bu çarpışmanın en güzel açıklama olduğuna inanıyorlar. Eğer doğru düşünüyorlarsa, bunun büyük kütleli uzay kayaları arasında görülen ilk yüksek hızda çarpışma olduğu teyit edilecek. Sky And Telescope raporlarına göre kuyrukluyıldız uzmanları Hubble ve Spitzer uzay teleskoplarındaki bu garip gidişatı gözlemlemeyi umuyorlar. Henüz yeşil ışık yakılmamasına karşın, eğer bu gerçekleşecek olursa gözlem gelecek birkaç gün içerisinde yapılabilir.
Yaklaşık 8 kadir parlaklığı ile Neptün oldukça sönüktür. Gökyüzünde çok yavaş ilerler. Çıplak gözle gökyüzünde ayırt edilemez belki ama dürbünle görülebilir. Küçük bir teleskop yardımıyla küçük yeşilimsi bir yuvarlak olarak görülür. Uydusu Triton ise 20 cm’lik teleskoplar ile ancak en iyi gözlem koşulları altında görülebilir.
Uranüs 6 kadirlik bir parlaklığa sahiptir. İnsan gözünün sınırlarına dayanan bu parlaklık ile çıplak gözle, açık ve temiz gökyüzü koşullarında bile sadece küçük sönük bir yıldız gibi görülebilir. Küçük teleskoplarla yeşil bir yuvarlak olarak görülür, ayrıntı seçilemez. Uyduları ise yalnızca çok büyük teleskoplar ile görülür. 84 yıl süren dolanım süresi ile Uranüs bir takımyıldızdan diğerine çok yavaş geçer.
Çıplak gözle bakıldığında Mars belirgin kırmızımsı turuncu renkli bir ışık noktası olarak görülür. Mars’ın parlaklığı Dünya’ya yakınlaşıp uzaklaşmasıyla değişir. En yakın konumundaki parlaklığı en uzak konumundaki parlaklığının 50 katıdır. Mars, karşı konumda (opposition) olduğunda yani Dünya, Güneş ve gezegen arasında iken, Mars Gün batımında doğar ve gece boyunca gökyüzünde kalır. Yörüngesel dışmerkezliliği nedeniyle Mars karşı konumda iken Dünya’ya 50 ila 90 milyon kilometre uzakta olabilir. Mars’ın en çok tercih edilen karşı konumu enberi (perihelion – Güneş’ e ve Dünya’ ya en yakın olduğu konum) dönemidir. Tüm bu koşullar her 17 yılda bir oluşur.
Bugünlerde, akşamları geç saatlerde, ilkbaharın habercisi Aslan (Leo) Takım Yıldızı, gökyüzünün doğusundan yükselecek. Aslan Takım Yıldızı’nda yer alan Orak (Sickle) yıldız kümesinin içinde (Aslan’nın başını oluşturan üç yıldız) ve çevresinde çok önemli bir asteroid gizleniyor: 4 Vesta. Vesta en büyük asteroid olmamasına rağmen, karşı konumda olduğu zamanlarda çok parlak olabiliyor. Onun eşsiz yüzeyi, asteroid kuşağındaki birçok üyesine göre daha açık renklere sahip.
2 Şubat 2010 tarihinde saat 23.00’da Stellarium programıyla Aslan Takımyıldızı ve Vesta’nın görünümü. 17 Şubat’ta Aslan Takımyıldızı’nın gama yıldızı Algeiba’nın yakınından geçecek olan Vesta, dürbünlü gözlemciler için çok iyi bir hedef.
Vesta’nın İzleyeceği Yol. Telif Hakkı: Sky & Telescope Vesta, 6.1 kadir parlaklığında olduğu 17-18 Şubat akşamında karşı konumuna ulaşıyor (Bu tarih haritada gösterilen gerileme hareketinin orta noktasına denk gelir). Haritayı kullanarak, Vesta’nın hareketini kolayca takip edebilirsiniz. Vesta, 20 Aralık tarihinde Aslan Takım Yıldızı’nın iyice yükseldiği saat olan 23.00’da parlaklığı 7.4 kadirdi. 1 Ocak’ta ise 7.2 kadirdi. 1 Şubat’ta 6.4 kadir, 1 Mart’ta 6.8 kadir, 1 Mayıs’ta 7.3 kadir ve 1 Haziran’da tekrar 7.7 kadir parlaklığında olacaktır. Bu da dürbünle görülebileceği anlamına gelir. Dürbünle gözlem yaptığınızda günden güne, teleskopla ise saatten saate yer değiştirdiğini görebilirsiniz. O günlerde Vesta kuzey-doğu yönünde iki saatten daha az bir süre içinde 1 açısal dakika hareket edecek. Kaynak: Sky & Telescope
Bir dış gezegen olan Satürn, Güneş çevresinde yaklaşık 30 yıllık dolanma süresi ve yaklaşık 12.5 ay olan kavuşum dönemi nedeniyle, sabit yıldızlar arasında çok yavaş ilerlediği için aynı takım yıldız içinde 2 yıldan daha uzun süre kalır. Güneşe Jüpiter’den daha uzak ve biraz daha küçük olduğu için Satürn daha sönük görülür. Sarımsı rengi ve 1. kadirden parlaklığı ile yılın büyük bir bölümünde kolaylıkla gözlenebilir. Halkaların konumuna bağlı olarak parlaklığı 30 yıllık dönemlerle -0,3 kadire ulaşabilir. Satürn’ün halkaları orta boy teleskoplar ile ayırt edilebilir. Gezegenin 29,4 yıllık yörünge çevrimi içinde, Dünya iki kez Satürn’ün halkalarının düzleminden geçer, bu durumda halkalar görülemez. Kendi etrafındaki dönme hızının yüksekliği nedeniyle basık bir görünüme sahiptir. Satürn’ün uydularından sadece Titan küçük teleskoplar ile görülebilir.
Bir dış gezegen olan Jüpiter, Güneş çevresinde 12 yıllık dolanma süresi ile 13 ay süren kavuşum devrine sahiptir ve her yıl bir burçtan diğerine geçer. Venüs’ten sonra gökyüzünde izlenebilen en parlak gezegendir. Seyrek olarak, kısa dönemler için Mars parlaklıkta Jüpiter’i geçebilir. Kavuşum dönemini kapsayan 1-2 aylık dönem dışında yıl boyunca rahatlıkla çıplak gözle izlenir. Yılın büyük bir bölümünde, en parlak yıldız olan Sirius’un -1,5 düzeyindeki parlaklığını aşar ve en uygun karşı konum koşullarında -2,7 gibi bir parlaklığa ulaşır. Bu yönleriyle amatör gözlem için Venüs ve Mars’tan daha elverişlidir. Karşı konumda 50 saniyeye yaklaşan görünür çapı ile insan gözünün ayırma sınırı olan 1 dakika sınırına çok yaklaşır ve küçük büyütmeli bir dürbünle gezegenin diski seçilebilir. Amatör bir teleskopla Jüpiter’in kuşakları, Büyük Kırmızı Leke ve gezegenin kendi etrafında dönüşü, Galileo uyduları ve gezegen etrafındaki hareketleri izlenebilir.
Venüs, Güneş çevresinde yaklaşık 224 gün süren dolanma süresine karşın yörüngesinin yer yörüngesine yakınlığı nedeniyle 584 gün gibi uzun bir kavuşum dönemine sahiptir, gökyüzündeki görünür hareketini tamamlaması bir buçuk yılı geçer. Bir alt gezegen olması nedeniyle ile her zaman Güneş’e yakın konumdadır ve gözlenmesi için en uygun saatler sabah gün doğumundan önce ya da akşam gün batımından sonradır. ‘Sabah yıldızı’ ve ‘akşam yıldızı’ adları bu nedenle verilmiştir. -4,4 kadir derecesine varabilen parlaklığı ile en parlak yıldızlardan ve diğer tüm gezegenlerden çok daha ışıklıdır ve Güneş ve Ay’dan sonra gökyüzünün en parlak cismidir. Bu nedenle güneş ışınlarının Venüs’ün görülmesine izin vermediği alt ve üst kavuşum dönemleri dışında yılın büyük bir kısmında rahatlıkla izlenir. Merkür’e oranla çok daha yüksek uzanımlara (en uygun koşullarda 48o) çıkabildiği için gün içinde izlenebildiği süre de daha uzundur ve uygun dönemlerde akşam gün battıktan sonra veya sabah gün doğmadan önce 4 saat kadar ufkun üzerinde kalabilir. En parlak dönemlerinde güneş ufkun üzerinde iken bile görülmesi mümkündür, hatta alışkın gözler gün ortası saatlerinde dahi Venüs’ü yakalayabilir. Aysız gecelerde, kent ışıklarından yeterince uzaklaşılabilirse, insan gözünün Venüs ışığının çevreye verdiği aydınlığı hissedebildiği ve yarattığı gölgelerin farkedilebildiği de söylenir.
Venüs’ün dünyaya en yakın olduğu dönemlerde 1 yay dakikayı geçen görünür çapı insan gözünün ayırma gücü sınırındadır ve duyarlı gözlerin gezegenin hilal evresini ayırt edebilmesi olasıdır.
Tam güneş tutulmaları çok kısa süre için de olsa, Venüs’ün güneşe çok yakın konumda olduğu kavuşum dönemleri civarında bile gezegenin gün ortasında çıplak gözle izlenebilmesine olanak sağlar. 1999 tam güneş tutulması sırasında bu durum gerçekleşmiştir.
Evreler
Bir dürbün ile izlendiğinde Venüs’ün Ay gibi evreleri olduğu görülür. Gezegenin Güneş’in arkasında ve yeryüzüne en uzak durumda olduğu üst kavuşum anında, görünen yüzeyinin tümü aydınlandığından ışıklı bir daire şeklinde ‘dolun’ evresi söz konusudur. Bu aynı zamanda uzaklık nedeniyle Venüs’ün görünür çapının en az olduğu dönemdir. En yüksek uzanım anında gezegen bir yarımdaire şeklinde görülür. Güneş ile Yer arasında kaldığı dönemlerde ise karanlık yüzünü göstererek bir ‘hilal’ şekli alır. Hilalin en ince olduğu dönemler gezegenin dünyaya en yakın olduğu ve görünür çapının en büyük olduğu dönemlerdir, ancak bu esnada güneş ışınları gezegenin görülmesini engeller.
Parlaklık
Bir alt gezegen olması nedeniyle Venüs’ün yeryüzünden izlenebilir parlaklığı iki değişkenin ilişkisi ile belirlenir:
Evre
Görünür çap (dolaylı olarak Yer’e uzaklık)
Venüs Yer’e en yakın konumda iken dünyaya dönük yüzünün tümüyle karanlıkta kalması, aydınlanan yüzünün tamamının görülebildiği ‘dolun’ evresinde ise, en uzak dolayısıyla en küçük görünür boyutta olması nedeniyle yeterince parlak değildir. Gezegenin gözlemciye en fazla ışık gönderebildiği konumu, görünür aydınlık yüzeyin en fazla olduğu % 30 aydınlık (hilal ile yarım evre arası) evresidir.
Venüs Atmosferinin Neden Olduğu Gözlem Özellikleri
Gündüz-gece çizgisi üzerinde kalan Venüs atmosferinin güneş ışınları ile aydınlanması, gezegenin evresinin beklenenden daha büyük olarak algılanmasına neden olur. Venüs’ün herhangi bir dönemde Güneş’le yaptığı açıya dayanarak hesaplanan evre ile gözlenen evresi arasındaki bu ‘faz kayması’ bazen 3 günü bulur ve Schröter etkisi olarak adlandırılır. Venüs’ün karanlık yüzünün yeryüzüne dönük olduğu alt kavuşum anında, arkadan aydınlanan atmosferin, ortası karanlık bir halka şeklinde görülebildiği saptanmıştır. Yine alt kavuşum anına yakın günlerde gezegenin karanlık yüzünde çok hafif bir aydınlanma hissedilebilir. ‘Küllenmiş ışık’ adı verilen bu olay, 1640’lardan bu yana bilinmektedir. Bugüne dek çok değişik açıklamalar getirilmiş olmasına rağmen nedeni bilinmeyen bu atmosfer aydınlanmasının, elektriksel etkinliklerle veya kutup ışıklarına benzer bir mekanizma ile ortaya çıkabileceği öne sürülmüştür.
Venüs’ün Güneş Geçişleri
Venüs yaklaşık 20 ayda bir alt kavuşum konumundan geçtiği halde, yörüngesinin tutulum düzlemine 3,39 derecelik bir açı yapması nedeniyle güneş diskinin önünden geçişi nadiren gerçekleşir. Venüs yörüngesinin tutulum düzlemini kestiği noktalar, yani yörüngenin çıkış ve iniş düğümleri ile Güneş ve Yer’in düz bir çizgi üzerinde yer almasını gerektiren bu durum yaklaşık her yüzyılda 2 kez, 8 yıl aralıklı çiftler şeklinde gözlenir. (1761-1769, 1874-1882, 2004-2012, 2117-2125 gibi). Tüm geçişler, düğümlerin Yer yörüngesindeki izdüşümlerine denk gelen Haziran ve Aralık ayları içinde olur. Daha yakından incelendiğinde geçişlerin düzenlerinin 243 yıllık bir döngü içerisinde yinelendiği dikkati çeker. İçinde bulunduğumuz binyılda, bu döngü 113,5-8-121,5-8 yıllık aralıklar şeklinde tekrarlanmaktadır.
Venüs’ün 2004 Güneş geçişi
Venüs’ün geçişi, Güneş diski üzerinde küçük bir siyah beneğin ilerlemesi şeklinde izlenir ve en fazla 7 saat kadar sürer.