gokyuzu.org

Nadir Güneş Lekelerinin Nedeni

Güneş, bilindiği gibi, aktiflik bakımından minimum seviyede ve 2 yıldan beri şaşırtıcı bir biçimde Güneş lekelerine rastlamak çok zor. İlk defa Güneş fizikçileri, bunun nedenini anlayabilmiş olabilir.

Colorado’daki Amerikan Astronomi Derneği’nin (American Astronomical Society) basın toplantısında, araştırmacılara, Güneş’in içindeki püskürme akımının (jet stream) normalden daha yavaş bir biçimde yıldızın iç bölgelerinden geçtiğini ve bu durumun Güneş lekelerinin eksikliğine yol açtığı duyruldu.

Güneş’in iç yüzeyinin heliosismik haritası. Kırmızı – sarı eğri bantlar püskürme akımlarını gösteriyor. Siyah bölgeler ise Güneş lekeleri aktivitesini belirtiyor. Akım 22o‘ye ulaşınca lekeler oluşmaya başlıyor.  

Tuscon, Arizona’daki Amerikan Ulusal Gözlemevi’nden (National Solar Observatory) Rachel Howe ve Frank Hill, Güneş yüzeyinin 7000 km altındaki püskürme akımlarını belirlemek için “helioseismology” denilen bir teknik uyguladılar. 

11 yılda bir Güneş kutuplarına yakın yerlerde yeni püskürme akımları üretir. Akımlar yavaş yavaş kutuplardan ekvatora doğru hareket eder ve kritik enleme yani 22o‘e ulaşınca yeni Güneş lekeleri oluşmaya başlar.

Howe ve Hill, gelecek lekeleri oluşturacak olan akımların 10o‘lik bir yayı ancak 3 yılda aşabildiklerini farkettiler. Önceki Güneş döngüsündeki akımlar aynı yolu 2 yılda alabilmişlerdi.

Ama sonunda akımlar, Güneş aktivitesinin yıllar sonra yeniden başlayacağının habercisi olan kritik enleme ulaştı. 

Şu andaki Güneş aktivitesinin düşük olması araştırmacılara, 17 yüzyılda meydana gelen “Maunder Minimum”un tekrar yaşanabileceğini düşündürttü. Ama yeni sonuç Güneş aktivitesinin yeniden başlayacağını gösterdiği için bu tip kuramları çürüttü. 

Akımlar Güneş yüzeyini altında olduğu için direk olarak gözükmüyor. Hill ve Howe bu saklı akımları yakalamak için “helioseismology”i kullandı. Güneş’in içinde hareket eden kütleler, yüzeyde dalgalar oluşturuyor. “P dalgaları” denilen dalgalar tüm iç yüzeyi titreştiriyor ve Güneş’in büyük bir çan gibi sallanmasına neden oluyor. Bu titreşimleri inceleyerek içerde olan akımları farketmek mümkün. Aynı tip teknikler Dünya’nın iç yüzeyinin incelenemesi için jeolojistler tarafından da kullanılıyor.

Böyle bir olayda, araştırmacılar SOHO (The Solar and Heliospheric Observatory – Güneş ve Heliospheric Gözlemevi) ve GONG’dan (Global Oscillation Network Group – Küresel Salınım Ağ Grubu) gelen bilgileri kullanıyor. GONG, Güneş’teki titreşimleri Dünya’nın çeşitli yerlerinde gözlemleyen bir ağ grubu. SOHO ise aynı işlemi uzaydan yapıyor. 

Her ne kadar Güneş lekelerinin akımlara bağlı olduğu bilinse de nedeni tam olarak belli değil.     

Bir sanatçının gözünden SDO 

Telif Hakkı: NASA 

NASA tüm bu gizemleri çözmek için bu yıl sonunda SDO’yu (Solar Dynamics Observatory – Güneş Dinamikleri Gözlemevi) fırlatmayı düşünüyor. SDO gelişmiş heliosismik sensörlere sahip olduğundan Güneş’in içinde tam olarak ne olup bittiğini açıklayabilir.  

İlgili Bağlantılar:

  • SDO (Güneş Dinamikleri Gözlemevi’nin sitesi)
  • Grafikler (Basın toplantısında gösterilen grafikler)

Kaynak: Science@NASA

Güneş Döngüsü 24

Amerikan Ulusal Okyanus ve Atmosferik Olaylar Dairesi (UOAOD – National Oceanic and Atmospheric Administration – NOAA)’nin başını çektiği ve NASA’nın sponsor olduğu uluslararası bir panelde yeni Güneş Döngüsü 24 için çeşitli tahminler yapıldı. Ortak görüş Güneş Döngüsü 24’ün maksimumunun ortalama bir değerden daha az bir sayıyla lekeyle geçeceği. 

Aralık 2008’deki UOAOD’nin GOES-13 Uydusu’nun gözlemlediği Güneş Işıması.

Oturum başkanı UOAOD Uzay Havası Tahmini Merkezi’nden (Space Weather Prediction Center) Doug Biesecker’e göre eğer tahminleri doğruysa Güneş Döngüsü 24, maksimumda sadece 90 lekeye sahip olacak. Bu sayıya göre, 1928 yılından beri en düşük seviyeli döngü olacak. 1928 yılında Güneş Döngüsü 16 maksimumu 78 lekeyle geçmişti.

Ama bu tür bir döngüyü güçsüz demek pek doğru değil gene de. 

Bu tür bir döngünün yaratabileceği çok şiddetli uzay havası olayları olabilir. 1859 yılında meydana gelen ve “Carrington Olayı” denilen jeomanyetik fırtına, 2013 yılında beklenen Güneş Döngüsü 24 ile aynı seviyede başka bir döngüde meydana geldi. Güneş ışımalarını inceleyen Richard Carrington’a göre bu fırtına sırasında, kablolar elektriklendi, telgraf ofislerinde yangın çıktı ve hatta oluşan Kuzey Işıkları yani auroralar altında insanlar çok rahat bir biçimde kitabını okuyabildi.

Güneş Döngüsü 23’ün gözlemlenen ve Güneş Döngüsü 24’ün beklenen Güneş Lekeleri sayıları.

Telif Hakkı: UOAOD / Uzay Havası Tahmini Merkezi 

Bu tür bir fırtınanın günümüzde yaratabileceği hasarlar çok büyük. Son araştırmalara göre böyle bir hasarın maliyeti 1-2 trilyon dolar kadar. Katrina Kasırgası’nın maliyeti ise 80 – 125 milyar dolar kadardı.

Güneş Döngüleri yaklaşık 11 yıl periyotludur. Maksimumları ise çok düşük ya da çok yüksek olabilir. Bazı zamanlarda ise minimumlar çok uzun sürebilir. 17. yüzyılda yaklaşık 70 yıl süren Maunder Minimumu buna bir örnek.    

1610’dan 2008’e kadar ortalama yıllık Güneş Lekesi sayısı. Araştırmacılar, Güneş Döngüsü 24’ün, kırmızı okla işaretlenen 1928 yılında meydana gelen döngüye benzeyeceğini düşünüyor.

Telif Hakkı: NASA / MSFC 

Şu anda Güneş Döngüsü, geçen yüzyılın en düşük konumunda. 2008 ve 2009 yılında ölçülen Güneş rüzgarlar seviyesi ve lekeleri sayısı çok düşüktü.

Buna rağmen, Güneş yavaş yavaş hayat belirtileri göstermeye başladı. Lekelere artık daha sıklıkla rastlanıyor. Yüksek plazma miktarının Güneş yüzeyinde güç kazandığı ve yavaş yavaş Güneş’in ekvatoruna toplandığı gözlemleniyor. Radyo yayılımlarında da bir yükselme farkediliyor. 

Araştırmacılara göre Güneş Döngüsü 24, 2013 Mart’ında en yüksek değerine ulaşacak.  

Kaynak: Science@NASA

Güneş Döngüsü 24

Amerikan Ulusal Okyanus ve Atmosferik Olaylar Dairesi (UOAOD – National Oceanic and Atmospheric Administration – NOAA)’nin başını çektiği ve NASA’nın sponsor olduğu uluslararası bir panelde yeni Güneş Döngüsü 24 için çeşitli tahminler yapıldı. Ortak görüş Güneş Döngüsü 24’ün maksimumunun ortalama bir değerden daha az bir sayıyla lekeyle geçeceği. 

Aralık 2008’deki UOAOD’nin GOES-13 Uydusu’nun gözlemlediği Güneş Işıması.

Oturum başkanı UOAOD Uzay Havası Tahmini Merkezi’nden (Space Weather Prediction Center) Doug Biesecker’e göre eğer tahminleri doğruysa Güneş Döngüsü 24, maksimumda sadece 90 lekeye sahip olacak. Bu sayıya göre, 1928 yılından beri en düşük seviyeli döngü olacak. 1928 yılında Güneş Döngüsü 16 maksimumu 78 lekeyle geçmişti.

Ama bu tür bir döngüyü güçsüz demek pek doğru değil gene de. 

Bu tür bir döngünün yaratabileceği çok şiddetli uzay havası olayları olabilir. 1859 yılında meydana gelen ve “Carrington Olayı” denilen jeomanyetik fırtına, 2013 yılında beklenen Güneş Döngüsü 24 ile aynı seviyede başka bir döngüde meydana geldi. Güneş ışımalarını inceleyen Richard Carrington’a göre bu fırtına sırasında, kablolar elektriklendi, telgraf ofislerinde yangın çıktı ve hatta oluşan Kuzey Işıkları yani auroralar altında insanlar çok rahat bir biçimde kitabını okuyabildi.

Güneş Döngüsü 23’ün gözlemlenen ve Güneş Döngüsü 24’ün beklenen Güneş Lekeleri sayıları.

Telif Hakkı: UOAOD / Uzay Havası Tahmini Merkezi 

Bu tür bir fırtınanın günümüzde yaratabileceği hasarlar çok büyük. Son araştırmalara göre böyle bir hasarın maliyeti 1-2 trilyon dolar kadar. Katrina Kasırgası’nın maliyeti ise 80 – 125 milyar dolar kadardı.

Güneş Döngüleri yaklaşık 11 yıl periyotludur. Maksimumları ise çok düşük ya da çok yüksek olabilir. Bazı zamanlarda ise minimumlar çok uzun sürebilir. 17. yüzyılda yaklaşık 70 yıl süren Maunder Minimumu buna bir örnek.    

1610’dan 2008’e kadar ortalama yıllık Güneş Lekesi sayısı. Araştırmacılar, Güneş Döngüsü 24’ün, kırmızı okla işaretlenen 1928 yılında meydana gelen döngüye benzeyeceğini düşünüyor.

Telif Hakkı: NASA / MSFC 

Şu anda Güneş Döngüsü, geçen yüzyılın en düşük konumunda. 2008 ve 2009 yılında ölçülen Güneş rüzgarlar seviyesi ve lekeleri sayısı çok düşüktü.

Buna rağmen, Güneş yavaş yavaş hayat belirtileri göstermeye başladı. Lekelere artık daha sıklıkla rastlanıyor. Yüksek plazma miktarının Güneş yüzeyinde güç kazandığı ve yavaş yavaş Güneş’in ekvatoruna toplandığı gözlemleniyor. Radyo yayılımlarında da bir yükselme farkediliyor. 

Araştırmacılara göre Güneş Döngüsü 24, 2013 Mart’ında en yüksek değerine ulaşacak.  

Kaynak: Science@NASA

Kraterler

En son karşılaştığımız göktaşlarından biri “asteroid 2008 TC3”, bu göktaşı Dünya yüzeyine çarpacağı tam bir doğrulukla tahmin edilen ilk göktaşı olma özelliğini taşıyor. Dünya yüzeyinde bilinen, göktaşları tarafından oluşturulmuş yaklaşık 170 krater vardır, fakat şundan eminiz ki Dünyamız tarihi boyunca bildiğimizden daha fazla ve şiddetli çarpışmalara maruz kalmıştır. Güneş Sistemi’ndeki diğer tüm kayaç gezegenler ve aylar, göktaşı çarpmaları sonucu oluşmuş kraterler ile kaplıdır. Bir teleskop veya dürbünle kendi Ay’ımızın yüzeyine bakarsak veya MESSENGER Uzay Aracı’nın yolladığı Merkür fotoğraflarını incelersek Güneş Sistemi’ndeki en yaygın yeryüzü şeklinin kraterler olduğunu göreceğiz. Dünyamız’da ise yeryüzünün dörtte üçü sularla kaplı, bu yüzden okyanuslarda oluşabilecek herhangi bir krateri bulmak çok zordur. Bundan başka 2008 TC3 göktaşının maruz kaldığı durum gibi, ki atmosferin üst noktalarında yanıp parçalanmıştır, atmosferimiz küçük göktaşlarının yeryüzüne ulaşmalarını ve çarparak krater oluşturmalarını engellemektedir. Mevsimsel değişimler, erozyon, Dünya kabuğundaki tektonik dönüşümler ise yeryüzünün oluşumu boyunca maruz kaldığı göktaşı bombardımanın izlerini silmişlerdir. Yeryüzündeki kraterlerin neredeyse tamamı ise uzay çağına girilmesi ve uydu fotoğrafçılığının başlaması ile keşfedilmiştir. En son keşfedilen krater ise bir yer bilimci tarafından Google Earth kullanılarak bulunmuştur. Aşağıda Dünya’nın en etkileyici 10 krateri listelenmiştir. Devam eden fotoğraflarda ise yeryüzünde bulunan diğer krater ve Güneş Sistemi’nde kraterler ile dolu yüzeye sahip bazı gezegenler ve uydu fotoğrafları listelenmiştir.

Bir kraterin oluşumu; çarpan göktaşının parçalarının bir miktarı krater içinde kalır ve büyük bir miktarı metrelerce veya göktaşı büyük ise kilometrelerce uzağa yayılır.

1-) Vredefort Krateri

Vredefort Krateri. Telif Hakkı: NASA

Bilinen en geniş ve en yaşlı krater olan Vredefort Krateri Güney Afrika’dadır. Çapı yaklaşık 250 km’dir ve yaşının 2 milyar yıl olduğu tahmin edilmektedir. Kraterler ters kubbeye sahiptirler ve bu uydu fotoğrafında da Vredefort Krateri’nin dairesel kubbesi tam olmasa da belli olmaktadır.

Manicouagan Impact Structure2-) Manicouagan Krateri

Manicouagan Krateri. Telif Hakkı: NASA 

Bu krater Kanada, Quebec’tedir. Yaklaşık olarak 70 km çapındadır ve 212 milyon yıl yaşında olduğu tahmin edilmektedir. Günümüzde buzla kaplı bir göldür. Uzay aracında bulunan astronotlar tarafından çekilen bu fotoğrafta kayalıkların dış halkası görülmektedir. Daha da yakından inceleyecek olursak açık bir şekilde kayalıkların eridiği ve şiddetli çarpışma ile şekillendiği ortaya çıkar. Kraterin gerçek çapının 100 km olduğu, aşınma sonucu bugünkü ölçülerine ulaştığı düşünülüyor.

3-) Chicxulub Krateri

Chicxulub Krateri. Telif Hakkı: NASA

Muhtemelen dinozorların yok olmasına sebep olan göktaşının oluşturduğu krater. Meksika’da Yucatan Peninsula’da su altında bulunmaktadır. Çapının 170 km olduğu ve 65 milyon yıl önce oluştuğu tahmin edilmektedir. Çarpmanın etkisi ile ortaya çıkan enerji 100 tera tonluk TNT bombasının oluşturacağı enerjiye eşittir. Muhtemelen çarpışmanın ardından yok edici tsunami dalgaları, bir dizi depremler ve Dünya çapında volkanik patlamalar ortaya çıktı. Birçok bilimadamının ortak görüşü bu çarpışmanın dinozorları yok ettiği yönünde; çünkü çarpışmanın ardından sera etkisi ile küresel ısınma hızla artarak uzun süreli mevsim değişimlerine sebebiyet verdi.

Aorounga4-) Aorounga Krateri 

Aorounga Krateri. Telif Hakkı: NASA 

Aorounga üçlü krateri Afrika, Çad’da Sahra Çölü’nün bir köşesinde yaklaşık 200-300 milyon yıl önce oluşmuştur. Resimde uzaydan alınmış radar görüntüsü görülmektedir. Aynı merkezli bu kraterlerin en büyüğünün çapı yaklaşık 17 km’dir; fakat bu ilginç kraterin birkaç çarpışma sonucu oluşmuş olabileceği tahmin edilmektedir. İkinci krater neredeyse ana krater büyüklüğünde. Böyle büyük bir kraterin oluşmasına yaklaşık 1-2 km çapında bir göktaşının sebep olabileceği tahmin edilmektedir.

Clearwater Lakes5-) Clearwater Kraterleri 

Clearwater Kraterleri. Telif Hakkı: NASA

İkiz ve göl kraterleri olan Clearwater Kraterleri muhtemelen 290 milyon yıl önce Kanada, Quebec’te aynı anda oluşmuştur. Oluşuma sebep olan göktaşlarının, parçalanmış bir göktaşının iki ayrı parçası olduğu düşünülmektedir. Büyük olan Batı Gölü 32 km çapında ve küçük olan Doğu Gölü 22 km çapındadır.

6-) Barringer Krateri

Barringer Krateri. Telif Hakkı: NASA

Büyük bir krater olmamasına rağmen bu krateri bu kadar çekici yapan başlıca sebep nasıl bu kadar iyi korunduğudur. Barringer Krateri, ABD’de Arizona’da bulunmaktadır. Genişliği 1.2 km ve derinliği 175 m dir. Barringer Krateri’nin oluşum nedeninin, yaklaşık 50 bin yıl önce yapısında bolca demir bulunduran 50 m çapında ve bir kaç yüzbin ton ağırlığındaki bir göktaşı olduğu düşünülüyor. Göktaşının büyük bir kısmı ya buharlaştı ya da eriyerek dağıldı. Çarpmanın etkisi ile göktaşı pek çok küçük parçaya ayrılarak kraterin çevresinde 7 km’lik bir alana saçıldı. Günümüze değin 639 kg örnek toplanabilmiştir.

7-) Wolfe Creek Krateri

Wolfe Creek Krateri. Telif Hakkı: NASA 

Bir diğer iyi korunmuş krater de Wolfe Creek Krateri, Kuzey Avustralya Çölü’nün düzlüklerinde bulunmaktadır. Kraterin 300 bin yıllık olduğu düşünülüyor. Çapı 880 m ve derinliği ise 60 m’dir. Krater kısmen kum fırtınalarının etkisi ile kuma gömülmüş durumda. Yörede yaşayanların bu çevreyi çok tanımalarına ve kraterin alışılmadık bir yeryüzü şekli olmasına rağmen, krater 1947 yılına kadar keşfedilememiştir.

😎 Deep Bay Krateri

Deep Bay Krateri. Telif Hakkı: NASA

Deep Bay Krateri, Kanada’da Saskatchewan’da bulunmaktadır. Krater dikkat çekici bir şekilde daireseldir ve 13 km’ lik bir çapa sahiptir, derinliği de oldukça fazla olup 220 m’dir. Kraterin yaşının 99 milyon yıl olduğu tahmin ediliyor. Aynı zamanda şekilsiz ve sığ bir gölün de parçasıdır.

9-) Kara-Kul Krateri 

Kara-Kul Krateri. Telif Hakkı: NASA 

Kara-Kul Krateri yeryüzünün en yüksek rakımına sahip krateridir. Tacikistan’da Afganistan sınırına yakın bir bölgede bulunan kraterin 10 milyon yıl önce oluştuğu tahmin ediliyor. Krater genel olarak 45 km çapında olup içerisinde 25 km genişliğinde bir göl yer almaktadır. Pamir Dağları’ndaki krater, deniz seviyesinden 6000 m yüksekliğiyle en yüksek krater olma ünvanını taşıyor. Bu krater de, son yıllarda alınan uydu fotoğrafları sayesinde bulunmuştur.

A circular object in the sky

AI-generated content may be incorrect.10-) Bosumtwi Krateri

Bosumtwi Krateri. Telif Hakkı: NASA

Bosumtwi Krateri, Afrika’da Gana’da bulunmaktadır. Sağlam bir kayaç yapıya sahiptir. Çapı 10.3 km ve yaşının 1.3 milyon yıl olduğu tahmin edilmektedir. Tamamen su ile dolu olup Bosumtwi Gölü adını almıştır. Yine göl yatağı kristalinden meydana gelmiştir.

Yeryüzündeki Diğer Kraterler ve Diğer Gökcisimlerindeki Kraterler

1-) Gosses Bluff Krateri, Avustralya 

Gosses Bluff Krateri. 

2-) Kaali Krateri, Estonya

Kaali Krateri. Telif Hakkı: Otto de Voogd 

3-) Tunguska Krateri, Tunguska

 Tunguska Krateri. Telif Hakkı: University of Bologna

4-) Victoria Krateri, Mars 

Victoria Krateri. Telif Hakkı: JPL / NASA 

5-) Moltke Krateri, Ay

Moltke Krateri. Telif Hakkı: NASA / Apollo 10

 Kaynaklar:

1-) http://www.environmentalgraffiti.com/featured/10-greatest-major-impact-craters-on-earth/1403

2-) http://www.universetoday.com/2008/11/10/earths-10-most-impressive-impact-craters/

3-) http://www.solarviews.com/eng/tercrate.htm

4-) http://www.unb.ca/passc/ImpactDatabase/

Iridium Uyduları

Iridium Uyduları, uydu telefonlarının ve çağrı cihazlarının birbirleriyle olan bilgi ve ses akışını sağlamak için Dünya’nın yörüngesine oturtulmuş uydulardır. Toplam sayıları 72 olmakla beraber ilk planlanan sayıları 77 olduğu için 77 atom numaralı elementin yani iridyumun ismi bu uydulara verilmiştir. Uydular alçak yörünge uyduları olmakla beraber deniz seviyesinden yükseklikleri 780 km kadardır ve yörüngelerinde saatte 27000 km hıza ulaşabilmektedirler. Haberleşme akışını sağlamak için kendi kendi yörüngesinde bulunan arkadaki ve öndeki uydular ile yan yörüngede aynı düzlemdeki 2 uydu ile sürekli irtibat halindedir. Periyotları yaklaşık 100 dakikadır.

Barındırdıkları yüksek yansıtma özelliğine sahip antenlerden dolayı parlamalara neden olurlar. Bu parlamalara iridium parlamaları denir. Bazen görülebilirlikleri o kadar yüksek olur ki gündüz bile görülmeleri mümkün olabilmektedir. Bazı zamanlar, parlaklıkları -8 kadire kadar ulaşabilmektedir.

2009 yılının 10 Şubat gününde iridyum uydularından Iridium 33, artık kullanılmayan bir başka uydu Kosmos-2251 ile çarpışmıştır. Çarpışmadan oluşan parçacıklar, diğer uydulara verebilecekleri olası hasarlara karşı Amerikan Strateji Komutanlığı tarafından her an takip edilmektedir.

-7. kadirden bir Iridium Uydusu

Fotoğraf: M. Raşid Tuğral

Heavens-Above sitesinden bulunduğunuz koordinatları girerek ya da bulunduğunuz şehri seçerek gelecekteki ya da geçmişteki parlamaların zamanını, koordinatlarını tespit etmek etmek mümkün. Site sadece Iridyum uydularının değil aynı zamanda Uluslararası Uzay İstasyonu (International Space Station) gibi yörüngede dolanan başka cihazların parlamaları hakkında da bilgi veriyor.

Kraterler

En son karşılaştığımız göktaşlarından biri “asteroid 2008 TC3”, bu göktaşı Dünya yüzeyine çarpacağı tam bir doğrulukla tahmin edilen ilk göktaşı olma özelliğini taşıyor. Dünya yüzeyinde bilinen, göktaşları tarafından oluşturulmuş yaklaşık 170 krater vardır, fakat şundan eminiz ki Dünyamız tarihi boyunca bildiğimizden daha fazla ve şiddetli çarpışmalara maruz kalmıştır. Güneş Sistemi’ndeki diğer tüm kayaç gezegenler ve aylar, göktaşı çarpmaları sonucu oluşmuş kraterler ile kaplıdır. Bir teleskop veya dürbünle kendi Ay’ımızın yüzeyine bakarsak veya MESSENGER Uzay Aracı’nın yolladığı Merkür fotoğraflarını incelersek Güneş Sistemi’ndeki en yaygın yeryüzü şeklinin kraterler olduğunu göreceğiz. Dünyamız’da ise yeryüzünün dörtte üçü sularla kaplı, bu yüzden okyanuslarda oluşabilecek herhangi bir krateri bulmak çok zordur. Bundan başka 2008 TC3 göktaşının maruz kaldığı durum gibi, ki atmosferin üst noktalarında yanıp parçalanmıştır, atmosferimiz küçük göktaşlarının yeryüzüne ulaşmalarını ve çarparak krater oluşturmalarını engellemektedir. Mevsimsel değişimler, erozyon, Dünya kabuğundaki tektonik dönüşümler ise yeryüzünün oluşumu boyunca maruz kaldığı göktaşı bombardımanın izlerini silmişlerdir. Yeryüzündeki kraterlerin neredeyse tamamı ise uzay çağına girilmesi ve uydu fotoğrafçılığının başlaması ile keşfedilmiştir. En son keşfedilen krater ise bir yer bilimci tarafından Google Earth kullanılarak bulunmuştur. Aşağıda Dünya’nın en etkileyici 10 krateri listelenmiştir. Devam eden fotoğraflarda ise yeryüzünde bulunan diğer krater ve Güneş Sistemi’nde kraterler ile dolu yüzeye sahip bazı gezegenler ve uydu fotoğrafları listelenmiştir.

Bir kraterin oluşumu; çarpan göktaşının parçalarının bir miktarı krater içinde kalır ve büyük bir miktarı metrelerce veya göktaşı büyük ise kilometrelerce uzağa yayılır.

1-) Vredefort Krateri

Vredefort Krateri. Telif Hakkı: NASA

Bilinen en geniş ve en yaşlı krater olan Vredefort Krateri Güney Afrika’dadır. Çapı yaklaşık 250 km’dir ve yaşının 2 milyar yıl olduğu tahmin edilmektedir. Kraterler ters kubbeye sahiptirler ve bu uydu fotoğrafında da Vredefort Krateri’nin dairesel kubbesi tam olmasa da belli olmaktadır.

Manicouagan Impact Structure2-) Manicouagan Krateri

Manicouagan Krateri. Telif Hakkı: NASA 

Bu krater Kanada, Quebec’tedir. Yaklaşık olarak 70 km çapındadır ve 212 milyon yıl yaşında olduğu tahmin edilmektedir. Günümüzde buzla kaplı bir göldür. Uzay aracında bulunan astronotlar tarafından çekilen bu fotoğrafta kayalıkların dış halkası görülmektedir. Daha da yakından inceleyecek olursak açık bir şekilde kayalıkların eridiği ve şiddetli çarpışma ile şekillendiği ortaya çıkar. Kraterin gerçek çapının 100 km olduğu, aşınma sonucu bugünkü ölçülerine ulaştığı düşünülüyor.

3-) Chicxulub Krateri

Chicxulub Krateri. Telif Hakkı: NASA

Muhtemelen dinozorların yok olmasına sebep olan göktaşının oluşturduğu krater. Meksika’da Yucatan Peninsula’da su altında bulunmaktadır. Çapının 170 km olduğu ve 65 milyon yıl önce oluştuğu tahmin edilmektedir. Çarpmanın etkisi ile ortaya çıkan enerji 100 tera tonluk TNT bombasının oluşturacağı enerjiye eşittir. Muhtemelen çarpışmanın ardından yok edici tsunami dalgaları, bir dizi depremler ve Dünya çapında volkanik patlamalar ortaya çıktı. Birçok bilimadamının ortak görüşü bu çarpışmanın dinozorları yok ettiği yönünde; çünkü çarpışmanın ardından sera etkisi ile küresel ısınma hızla artarak uzun süreli mevsim değişimlerine sebebiyet verdi.

Aorounga4-) Aorounga Krateri 

Aorounga Krateri. Telif Hakkı: NASA 

Aorounga üçlü krateri Afrika, Çad’da Sahra Çölü’nün bir köşesinde yaklaşık 200-300 milyon yıl önce oluşmuştur. Resimde uzaydan alınmış radar görüntüsü görülmektedir. Aynı merkezli bu kraterlerin en büyüğünün çapı yaklaşık 17 km’dir; fakat bu ilginç kraterin birkaç çarpışma sonucu oluşmuş olabileceği tahmin edilmektedir. İkinci krater neredeyse ana krater büyüklüğünde. Böyle büyük bir kraterin oluşmasına yaklaşık 1-2 km çapında bir göktaşının sebep olabileceği tahmin edilmektedir.

Clearwater Lakes5-) Clearwater Kraterleri 

Clearwater Kraterleri. Telif Hakkı: NASA

İkiz ve göl kraterleri olan Clearwater Kraterleri muhtemelen 290 milyon yıl önce Kanada, Quebec’te aynı anda oluşmuştur. Oluşuma sebep olan göktaşlarının, parçalanmış bir göktaşının iki ayrı parçası olduğu düşünülmektedir. Büyük olan Batı Gölü 32 km çapında ve küçük olan Doğu Gölü 22 km çapındadır.

6-) Barringer Krateri

Barringer Krateri. Telif Hakkı: NASA

Büyük bir krater olmamasına rağmen bu krateri bu kadar çekici yapan başlıca sebep nasıl bu kadar iyi korunduğudur. Barringer Krateri, ABD’de Arizona’da bulunmaktadır. Genişliği 1.2 km ve derinliği 175 m dir. Barringer Krateri’nin oluşum nedeninin, yaklaşık 50 bin yıl önce yapısında bolca demir bulunduran 50 m çapında ve bir kaç yüzbin ton ağırlığındaki bir göktaşı olduğu düşünülüyor. Göktaşının büyük bir kısmı ya buharlaştı ya da eriyerek dağıldı. Çarpmanın etkisi ile göktaşı pek çok küçük parçaya ayrılarak kraterin çevresinde 7 km’lik bir alana saçıldı. Günümüze değin 639 kg örnek toplanabilmiştir.

7-) Wolfe Creek Krateri

Wolfe Creek Krateri. Telif Hakkı: NASA 

Bir diğer iyi korunmuş krater de Wolfe Creek Krateri, Kuzey Avustralya Çölü’nün düzlüklerinde bulunmaktadır. Kraterin 300 bin yıllık olduğu düşünülüyor. Çapı 880 m ve derinliği ise 60 m’dir. Krater kısmen kum fırtınalarının etkisi ile kuma gömülmüş durumda. Yörede yaşayanların bu çevreyi çok tanımalarına ve kraterin alışılmadık bir yeryüzü şekli olmasına rağmen, krater 1947 yılına kadar keşfedilememiştir.

😎 Deep Bay Krateri

Deep Bay Krateri. Telif Hakkı: NASA

Deep Bay Krateri, Kanada’da Saskatchewan’da bulunmaktadır. Krater dikkat çekici bir şekilde daireseldir ve 13 km’ lik bir çapa sahiptir, derinliği de oldukça fazla olup 220 m’dir. Kraterin yaşının 99 milyon yıl olduğu tahmin ediliyor. Aynı zamanda şekilsiz ve sığ bir gölün de parçasıdır.

9-) Kara-Kul Krateri 

Kara-Kul Krateri. Telif Hakkı: NASA 

Kara-Kul Krateri yeryüzünün en yüksek rakımına sahip krateridir. Tacikistan’da Afganistan sınırına yakın bir bölgede bulunan kraterin 10 milyon yıl önce oluştuğu tahmin ediliyor. Krater genel olarak 45 km çapında olup içerisinde 25 km genişliğinde bir göl yer almaktadır. Pamir Dağları’ndaki krater, deniz seviyesinden 6000 m yüksekliğiyle en yüksek krater olma ünvanını taşıyor. Bu krater de, son yıllarda alınan uydu fotoğrafları sayesinde bulunmuştur.

A circular object in the sky

AI-generated content may be incorrect.10-) Bosumtwi Krateri

Bosumtwi Krateri. Telif Hakkı: NASA

Bosumtwi Krateri, Afrika’da Gana’da bulunmaktadır. Sağlam bir kayaç yapıya sahiptir. Çapı 10.3 km ve yaşının 1.3 milyon yıl olduğu tahmin edilmektedir. Tamamen su ile dolu olup Bosumtwi Gölü adını almıştır. Yine göl yatağı kristalinden meydana gelmiştir.

Yeryüzündeki Diğer Kraterler ve Diğer Gökcisimlerindeki Kraterler

1-) Gosses Bluff Krateri, Avustralya 

Gosses Bluff Krateri. 

2-) Kaali Krateri, Estonya

Kaali Krateri. Telif Hakkı: Otto de Voogd 

3-) Tunguska Krateri, Tunguska

 Tunguska Krateri. Telif Hakkı: University of Bologna

4-) Victoria Krateri, Mars 

Victoria Krateri. Telif Hakkı: JPL / NASA 

5-) Moltke Krateri, Ay

Moltke Krateri. Telif Hakkı: NASA / Apollo 10

 Kaynaklar:

1-) http://www.environmentalgraffiti.com/featured/10-greatest-major-impact-craters-on-earth/1403

2-) http://www.universetoday.com/2008/11/10/earths-10-most-impressive-impact-craters/

3-) http://www.solarviews.com/eng/tercrate.htm

4-) http://www.unb.ca/passc/ImpactDatabase/

Iridium Uyduları

Iridium Uyduları, uydu telefonlarının ve çağrı cihazlarının birbirleriyle olan bilgi ve ses akışını sağlamak için Dünya’nın yörüngesine oturtulmuş uydulardır. Toplam sayıları 72 olmakla beraber ilk planlanan sayıları 77 olduğu için 77 atom numaralı elementin yani iridyumun ismi bu uydulara verilmiştir. Uydular alçak yörünge uyduları olmakla beraber deniz seviyesinden yükseklikleri 780 km kadardır ve yörüngelerinde saatte 27000 km hıza ulaşabilmektedirler. Haberleşme akışını sağlamak için kendi kendi yörüngesinde bulunan arkadaki ve öndeki uydular ile yan yörüngede aynı düzlemdeki 2 uydu ile sürekli irtibat halindedir. Periyotları yaklaşık 100 dakikadır.

Barındırdıkları yüksek yansıtma özelliğine sahip antenlerden dolayı parlamalara neden olurlar. Bu parlamalara iridium parlamaları denir. Bazen görülebilirlikleri o kadar yüksek olur ki gündüz bile görülmeleri mümkün olabilmektedir. Bazı zamanlar, parlaklıkları -8 kadire kadar ulaşabilmektedir.

2009 yılının 10 Şubat gününde iridyum uydularından Iridium 33, artık kullanılmayan bir başka uydu Kosmos-2251 ile çarpışmıştır. Çarpışmadan oluşan parçacıklar, diğer uydulara verebilecekleri olası hasarlara karşı Amerikan Strateji Komutanlığı tarafından her an takip edilmektedir.

-7. kadirden bir Iridium Uydusu

Fotoğraf: M. Raşid Tuğral

Heavens-Above sitesinden bulunduğunuz koordinatları girerek ya da bulunduğunuz şehri seçerek gelecekteki ya da geçmişteki parlamaların zamanını, koordinatlarını tespit etmek etmek mümkün. Site sadece Iridyum uydularının değil aynı zamanda Uluslararası Uzay İstasyonu (International Space Station) gibi yörüngede dolanan başka cihazların parlamaları hakkında da bilgi veriyor.

Dünya-Güneş Arası Mesafenin Artışı

Yıllardır gökbilimciler, Güneş ile Dünya arası mesafeyi ölçmeye çalışmışlardır. Milattan önce 3. yüzyılda Yunanlı Aristarkus, Güneş merkezli sistemi ortaya atan ilk kişiydi. Yalnız ona göre Güneş, Ay’dan sadece 20 kat uzaklıktaydı. Halbuki gerçekte 400 kat uzaklıkta.
Güneş ve Dünya
Güneş-Dünya arası mesafe her yıl 15 cm artıyor. Telif Hakkı: NASA
20. yüzyılın sonlarına doğru, bilimadamları mesafeyi tam olarak ölçebildiler. Bu mesafeye “Gökbilim Birimi” (Astronomical Unit) denildi. Uzay araçlarının da yardımıyla mesafe tam olarak 149,597,870.696 km bulundu. Rus bilimadamları Gregoriy A. Krasinsky ve Victor A. Brumberg, 2004 yılında Güneş ve Dünya’nın birbirlerinden az da olsa uzaklaştıklarını keşfettiler: sadece yılda 15 cm. Peki neden 2 gökcismi birbirlerinden uzaklaşıyor? Bununla ilgili bir iddia Güneş’in kütlesinin Güneş rüzgarları ve füzyon tepkimeleri nedeniyle azalması. Bu nedenle de Güneş’in kütle çekim kuvvetinin azalması. Başka bir iddia da evrensel genişleme ve karanlık maddenin etkisi nedeniyle çekim sabiti, G’nin azalması. Ama hiçkimse bunları tatmin edici bir şekilde açıklayamadı. Ama Japonya, Hirosaki Üniversitesi’nden Takaho Miura ve üç meslektaşı bir cevap üstüne çalışıyorlar. Avrupa bilimsel makale dergisi Astronomy & Astrophysics ‘de çıkan makaleye göre Güneş ile Dünya arası mesafenin artmasının nedeni gelgit etkisi. Bu Ay’ı uzaklaştıran nedenin aynısı: Ay’ın etkilediği okyanus suları, Dünya’nın açısal enerjisini Ay’a aktarıyor. Sonuç olarak da her yıl Ay’ın yörüngesi 4 cm genişlerken Dünya’nın dönüş hızı da 0.000017 saniye yavaşlıyor. Miura ve takımı da Dünya’nın kütlesinin az da olsa arttığını ve Güneş üzerinde ufak bir gelgit etkisi yarattığını kabul ettiler. Hesaplarına göre Güneş’in dönüş hızı her yıl 0.00003 saniye azalırken Güneş açısal momentini kaybetmeye başlıyor ve Güneş ile Dünya arası mesafe de büyüyor. Kaynak: NewScientist

Dünya-Güneş Arası Mesafenin Artışı

Yıllardır gökbilimciler, Güneş ile Dünya arası mesafeyi ölçmeye çalışmışlardır. Milattan önce 3. yüzyılda Yunanlı Aristarkus, Güneş merkezli sistemi ortaya atan ilk kişiydi. Yalnız ona göre Güneş, Ay’dan sadece 20 kat uzaklıktaydı. Halbuki gerçekte 400 kat uzaklıkta.
Güneş ve Dünya Güneş-Dünya arası mesafe her yıl 15 cm artıyor. Telif Hakkı: NASA
20. yüzyılın sonlarına doğru, bilimadamları mesafeyi tam olarak ölçebildiler. Bu mesafeye “Gökbilim Birimi” (Astronomical Unit) denildi. Uzay araçlarının da yardımıyla mesafe tam olarak 149,597,870.696 km bulundu. Rus bilimadamları Gregoriy A. Krasinsky ve Victor A. Brumberg, 2004 yılında Güneş ve Dünya’nın birbirlerinden az da olsa uzaklaştıklarını keşfettiler: sadece yılda 15 cm. Peki neden 2 gökcismi birbirlerinden uzaklaşıyor? Bununla ilgili bir iddia Güneş’in kütlesinin Güneş rüzgarları ve füzyon tepkimeleri nedeniyle azalması. Bu nedenle de Güneş’in kütle çekim kuvvetinin azalması. Başka bir iddia da evrensel genişleme ve karanlık maddenin etkisi nedeniyle çekim sabiti, G’nin azalması. Ama hiçkimse bunları tatmin edici bir şekilde açıklayamadı. Ama Japonya, Hirosaki Üniversitesi’nden Takaho Miura ve üç meslektaşı bir cevap üstüne çalışıyorlar. Avrupa bilimsel makale dergisi Astronomy & Astrophysics ‘de çıkan makaleye göre Güneş ile Dünya arası mesafenin artmasının nedeni gelgit etkisi. Bu Ay’ı uzaklaştıran nedenin aynısı: Ay’ın etkilediği okyanus suları, Dünya’nın açısal enerjisini Ay’a aktarıyor. Sonuç olarak da her yıl Ay’ın yörüngesi 4 cm genişlerken Dünya’nın dönüş hızı da 0.000017 saniye yavaşlıyor. Miura ve takımı da Dünya’nın kütlesinin az da olsa arttığını ve Güneş üzerinde ufak bir gelgit etkisi yarattığını kabul ettiler. Hesaplarına göre Güneş’in dönüş hızı her yıl 0.00003 saniye azalırken Güneş açısal momentini kaybetmeye başlıyor ve Güneş ile Dünya arası mesafe de büyüyor. Kaynak: NewScientist

Halkalı Ay

Bahar ayının gelmesiyle birlikte polenlerde saçılmaya başladı. Her ne kadar alerjisi olanlar şikayetçi olsalarda, bu polenler bazen çok güzel taçların (corona) oluşumuna sebep oluyor. M. Raşid Tuğral (AAT) bu gece Ay’ın etrafındaki tacı fotoğraflamayı başardı.
Taç, genellikle bulutlardaki çok küçük su tanelerinin Güneş veya Ay ışığını saçmasıyla oluşur. Tane ne kadar küçükse taç da o kadar büyük oluşur. Tıpkı su tanelerinin oluşturduğu gibi polenler de taç oluşturabiliyor. Genellikle Ay’ın etrafında daha sık görülen taçlar bazen Güneş’in etrafında da gözlenebilmektedirler. Eğer Güneş’teki bir tacı gözlemlemek isterseniz Güneş’i mutlaka kapatın ve ondan sonra etrafına bakın.