gokyuzu.org

ESA’nın Yeni Araçları

Avrupa Uzay Dairesi, (European Space Agency – ESA) 14 Mayıs 2009 tarihinde Herschel Uzay Gözlemevi’ni (Herschel Space Observatory) ve Planck Araştırma Aracı’nı (Planck Surveyor) uzun bir görev yapmak üzere başarıyla uzaya fırlattı. Herschel Uzay Gözlemevi, uzak kızılötesi gözlemlerle yıldız ve gökada doğumları hakkında bilgi toplayarak gökbilimcilere yardım edecek. Planck Araştırma Aracı ise Büyük Patlama’dan (Big Bang) 380.000 yıl sonra yayılan mikrodalgaları kullanarak uzayı haritalandıracak ve evrenin kaynağı hakkında bilgi toplayacak.

14 Mayıs 2009 tarihinde TSİ 16.09’da Fransız Guyanası’ndan fırlatılan Herschel Uzay Gözlemevi’ni ve Planck Araştırma Aracı’nı taşıyan Ariane 5 roketi.

Telif Hakkı: ESA / S. Corvaja

Şu ana kadar en büyük uzay teleskopu olan Herschel Uzay Gözlemevi, uzak kızılötesi ışınları tespit edebilecek şekilde tasarlandı. Mutlak sıcaklıktan (-273oC) 5 ve 50oC üstündeki sıcaklık yayılımlarını farkedebilen Herschel Uzay Gözlemevi’nin cihazları, tayfda görünür ışığın oldukça uzağında bulunan mikrodalgalara yakın olan ve şu ana kadar üzerinde en az çalışılmış 55 ile 670 mikron dalgaboyunda çalışacak.

Bu az çalışılmanın nedeni ise su buharı. Atmosferde bulunan su buharı hem tayfın bu kısımdaki ışıkları engelliyor hem de yansıtıyor.

Herschel Uzay Gözlemevi, evrende gazların ve tozların arasında Samanyolu’nda oluşan yıldızları gözlemleyecek. Bu uzak kızılötesi gözlemler astrofizikçilere yıldız oluşumunun erken evreleri hakkında bilgi toplayacak.

Sanatçının gözünden fırlatmadan yarım saat sonra Herschel Uzay Gözlemevi’nin (sol) roketin üst kısmından ayrılması.

Telif Hakkı: ESA / D. Ducros 

Herschel Uzay Gözlemevi, 3.5 metrelik ayna çapıyla şu ana kadarki en büyük teleskoba sahip. (Hubble Uzay Teleskopu’nun çapı 2.4 metre.) Dalgaboyunun artmasıyla enerji azaldığından düşük dalgaboylarında cisimleri net gözlemleyebilmek için geniş bir aynaya ihtiyaç var. Yalnız, bu büyüklükte bir aynanın yaratacağı bir takım sorunlar var. Soğutmak için sıvı helyum gibi süper soğuk sıvılar gerekecek. Herschel Uzay Gözlemevi’nin 3.5 yılda sadece soğutmak için kullanacağı sıvı helyum miktarı 2300 litre.

Herschel Uzay Gözlemevi, Dünya’nın, Ay ile arasındaki mesafenin dört kat uzağında bulunacak. Bu bölgede, güneş kalkanına rağmen sıcaklığın mutlak sıcaklığın 80o (-193oC) üstünde olan koşullarda çalışabilmesi için soğutulması lazım. Yoksa bu sıcaklıkta aracın kendisi, sorun yaşatabilecek bazı kızılötesi ışınlar yayabilir.

Planck Araştırma Aracı ise, evrenin şu ana kadarki en doğru mikrodalga haritasını çıkaracak. Asıl görevi ise; evren Büyük Patlama’dan sonra 380.000 yaşındayken 3000oC sıcaklıktaki evreni dolduran gazın yaydığı kozmik mikrodalga arkaplan ışınımını (cosmic microwave background – CMB) ölçmek.

Sanatçının gözünden Herschel Uzay Gözlemevi ayrıldıktan birkaç dakika sonra ayrılan Planck Araştırma Aracı (sağ). 

Telif Hakkı: ESA / D. Ducros

Bu radyasyonun sıcaklığı noktadan noktaya göre değiştiği için ilk 380000 yılda gökcisimlerinin devasa akustik dalgaları tarafından sıkıştırıldığı ve genişletildiği düşünülüyor. Yoğunluktaki sıçramalara ve değişik ölçekteki değişik yoğunluklara bakılarak evrenin başlangıcı sırasındaki koşullar ve birleşim hakkında kesin bilgilere ulaşabilir.

Planck Araştırma Aracı, evrendeki kozmik mikrodalga yayılımını haritalandıracak. 1 tam küreyi taraması yaklaşık 6 ayını alacak.

Planck Araştırma Aracı, kendisinden önce gönderilen NASA yapımı Wilkinson Mikrodalga Anizotropi Aracı’ndan (Wilkinson Microwave Anisotropy Probe – WMAP) 10 kat daha hassas.

İlgili Bağlantılar:

  • Herschel (Herschel Uzay Gözlemevi’nin sitesi)
  • Planck (Planck Araştırma Aracı’nın sitesi)
  • Animasyon (Herschel Uzay Gözlemevi’nin izleyeceği yol) 
  • WMAP (Wilkinson Mikrodalga Anizotropi Aracı’nın sitesi)

Kaynak: Sky&Telescope

Atlantis’in Hubble Bakımı

Atlantis Uzay Mekiği, 7 mürettebatla birlikte 11 Mayıs 2009’da TSİ 21.01’de NASA’nın Kennedy Uzay Merkezi’nden (Kennedy Space Center) Hubble Uzay Teleskopu’nun son bakımı için fırlatıldı. Atlantis’in 11 günlük görevi sırasında, Hubble’ın ömrünü en azından 2014 yılına kadar uzatmak ve teleskopun görüş kabiliyetini 70 kat arttırmak için özel olarak geliştirilmiş cihazlar takılacak. Bu işlem sırasında da 5 defa uzay yürüyüşü gerçekleştirilecek.
 
Atlantis Uzay Mekiği’nin Kennedy Uzay Merkezi’nden kalkışı.   Telif Hakkı: NASA Televizyonu
Bu 5. bakım görevine STS-125 adı verildi. Bu görev 126. uzay mekiği görevi oldu. Atlantis’in de görev aldığı 30. görev. Hubble Uzay Teleskopu da STS-31 görevi ile uzaya fırlatılmıştı.  İlgili bağlantılar: NASA TV (NASA Televizyonu) Mekikler (NASA’nın uzay mekikleri) Hubble (Hubble Uzay Teleskopu) Kaynak: Science@NASA

Yeryüzündeki En İlginç 10 Krater

En son karşılaştığımız göktaşlarından biri  “asteroid 2008 TC3”, bu göktaşı Dünya yüzeyine çarpacağı tam bir doğrulukla tahmin edilen ilk göktaşı olma özelliğini taşıyor. Dünya yüzeyinde bilinen, göktaşları tarafından oluşturulmuş yaklaşık olarak 170 adet krater vardır, fakat şundan eminiz ki Dünyamız tarihi boyunca bildiğimizden daha fazla ve şiddetli çarpışmalara maruz kalmıştır. Güneş Sistemi’ndeki diğer tüm kayaç gezegenler ve aylar göktaşı çarpmaları sonucu oluşmuş kraterler ile kaplıdır. Bir teleskop veya dürbünle kendi Ay’ımızın yüzeyine bakarsak veya MESSENGER Uzay Aracı’nın yolladığı Merkür fotoğraflarını incelersek veya etrafındaki yapay uyduların yolladığı Mars fotoğraflarını incelersek, Güneş Sistemi’ndeki en yaygın yeryüzü şeklinin kraterler olduğunu göreceğiz.Dünyamızda ise yeryüzünün dörtte üçü sularla kaplı, bu yüzden okyanuslarda oluşabilecek herhangi bir krateri bulmak çok zordur. Bundan başka 2008 TC3 göktaşının maruz kaldığı durum gibi, ki atmosferin üst noktalarında yanıp parçalanmıştır,  atmosferimiz küçük göktaşlarının yeryüzüne ulaşmalarını ve çarparak krater oluşturmalarını engellemektedir. Mevsimsel değişimler, erozyon, dünya kabuğundaki tektonik dönüşümler ise yeryüzünün oluşumu boyunca maruz kaldığı göktaşı bombardımanının izlerini silmişlerdir.Yeryüzünde ki kraterlerin neredeyse tamamı ise uzay çağına girilmesi ve uydu fotoğrafçılığının başlaması ile keşfedilmiştir. En son keşfedilen krater ise bir yerbilimci tarafından Google Earth kullanılarak bulunmuştur. Aşağıda Dünyanın en etkileyici 10 krateri listelenmiştir.Devam eden fotoğraflarda ise yeryüzünde bulunan diğer krater ve Güneş sistemimizde kraterler ile dolu yüzeye sahip bazı gezegenler ve uydu fotoğrafları listelenmiştir.

Bir kraterin oluşumu, çarpan göktaşının parçalarının bir miktarı krater içinde kalır ve büyük bir miktarı metrelerce veya göktaşı büyük ise kilometrelerce etrafa yayılır. 

1-) Bilinen, en Geniş ve En Yaşlı Krater Vredefort Krateri:

Vredefort Krateri. Telif Hakkı: NASA

Resimde görülen , en geniş ve en yaşlı krater Vredefort Krateri Güney Afrika’dadır. Çapı yaklaşık 250 km ve yaklaşık olarak 2 milyar yıl yaşında olduğu tahmin edilmektedir. Kraterler ters kubbeye sahiptirler ve bu uydu fotoğrafında da Vredefort Krateri’nin dairesel kubbesi tam olmasa da belli olmaktadır.

2-) Manicouagan Krateri: 

 

 Manicouagan Krateri. Telif Hakkı: NASA

Bu krater Quebec’dedir (Kanada). Yaklaşık olarak 70 km çapındadır ve 212 milyon yıl yaşında olduğu tahmin edilmektedir. Günümüzde buzla kaplı bir göldür. Uzay aracında bulunan astronotlar tarafından çekilen bu fotoğrafta kayalıkların dış halkası görülmektedir. Daha da yakından inceleyecek olursak açık bir şekilde kayalıkların eridiği ve şiddetli çarpışma ile şekillendiği ortaya çıkar. Kraterin gerçek çapının 100 km olduğu, aşınma sonucu bugünkü ölçülerine ulaştığı düşünülüyor.

3-) Chicxulub Krateri :

 Chicxulub Krateri. Telif Hakkı: NASA

Muhtemelen dinozorların yok olmasına sebep olan göktaşının oluşturduğu krater. Meksika’da Yucatan Peninsula’da su altında bulunmaktadır. Çapı 170 km ve yaklaşık 65 milyon yıl önce oluştuğu tahmin edilmektedir. Çarpmanın etkisi ile ortaya çıkan enerji 100 tera tonluk TNT bombasının oluşturacağı enerjiye eşittir. Muhtemelen çarpışmanın ardından yok edici tsunami dalgaları, bir dizi depremler ve Dünya çapında volkanik patlamalar ortaya çıktı. Birçok bilim adamının ortak görüşü ise bu çarpışmanın dinozorları yok ettiği, çünkü çarpışmanın ardından sera etkisi ile küresel ısınma hızla artarak uzun süreli mevsim değişimlerine sebebiyet verdi. 

4-) Aorounga Krateri :

 Aorounga Krateri. Telif Hakkı: NASA

Aorounga üçlü krateri Afrika Çad’da Sahra Çölü’nün bir köşesinde yaklaşık 200-300 milyon yıl önce oluşmuştur. Resimde uzaydan alınmış radar görüntüsü görülmektedir. Aynı merkezli bu kraterlerin en büyüğünün çapı yaklaşık 17 km’dir,  fakat bu ilginç kraterin birkaç çarpışma sonucu oluşmuş olabileceği tahmin edilmektedir. İkinci krater neredeyse ana krater büyüklüğünde. Böyle büyük bir kraterin oluşmasına yaklaşık 1-2 km çapında bir göktaşının sebep olabileceği tahmin edilmektedir.  

5-) Tatlı Su (Clearwater) Kraterleri :

  Clearwater Krateri. Telif Hakkı: NASA

İkiz, göl kraterleri Kanada’da Quebec’de bulunmaktadır ve muhtemelen 290 milyon yıl önce aynı anda oluşmuşlardır. Oluşuma sebep olan göktaşlarının parçalanmış bir göktaşının iki ayrı parçası olduğu düşünülmektedir. Büyük olan Batı gölü 32 km çapında ve küçük olan Doğu gölü 22 km çapındadır.         

6-) Barringer Krateri:

  Barringer Krateri. Telif Hakkı: NASA

İyi korunmuş bir krater. Büyük bir krater olmamasına rağmen bu krateri bu kadar çekici yapan başlıca sebep, nasıl bu kadar iyi korunduğudur. Barringer Krateri USA’da Arizona’da bulunmaktadır. Genişliği 1,2 km ve derinliği 175 metredir. Barringer Krateri yaklaşık 50 bin yıl önce yapısında bolca demir bulunduran bir göktaşının çarpması sonucu oluşmuştur. Göktaşının genişliğinin 50 metre ve bir kaç yüz bin ton ağırlığında olduğu tahmin ediliyor. Göktaşının büyük bir kısmı ya buharlaştı ya da eriyerek dağıldı. Çarpmanın etkisi ile göktaşı pek çok küçük parçaya ayrılarak kraterin çevresinde 7 km’lik alana saçıldı. Günümüze değin 693 kg örnek toplanabilmiştir.       

7-) Wolfe Creek Krateri:

  Wolfe Creek Krateri. Telif Hakkı: NASA

Bir diğer iyi korunmuş krater de Wolfe Creek Krateri, Kuzey Avustralya çölünün düzlüklerinde bulunmaktadır.Kraterin 300 bin yıllık olduğu düşünülüyor.Çapı 880 metre ve derinliği ise 60 metredir.Krater kısmen kum fırtınalarının etkisi ile kuma gömülmüş durumda.Yörede yaşayanların bu çevreyi çok iyi tanımalarına rağmen ve kraterin alışılmadık bir yeryüzü şekli olmasına rağmen, krater 1947 yılına kadar keşfedilememiştir.      

😎 Deep Bay Krateri:

  Deep Bay Krateri. Telif Hakkı: NASA

Derin ve Soğuk. Deep Bay Krateri Kanada’da Saskatchewan ‘da bulunmaktadır. Krater dikkat çekici bir şekilde daireseldir ve 13 km’lik bir çapa sahiptir, derinliği de oldukça fazla olup 220 metredir. Kraterin yaşının 99 milyon yıl olduğu tahmin ediliyor. Aynı zamanda şekilsiz ve sığ bir gölünde bir parçasıdır.

9-) Kara-Kul Krateri:

  Karakul Krateri. Telif Hakkı: NASA

Karakul krateri yeryüzünün en yüksek rakıma sahip krateridir. Tacikistan’da Afganistan sınırına yakın bir bölgede bulunan kraterin 10 milyon yıl önce oluştuğu tahmin ediliyor.Krater genel olarak 45 km çapında olup içerisinde 25 km genişliğinde bir göl yer almaktadır.Pamir Dağları’nda ki krater , deniz seviyesinden yüksekliği 6000 metre ile en yüksekde bulunan kraterdir.Bu kraterde son yıllarda alınan uydu fotoğrafları sayesinde bulunmuştur.   

10-) Bosumtwi Krateri:

 Bosumtwi Krateri’nin kuş bakışı görünümü. Telif Hakkı: NASA

Bosumtwi Krateri’ne bir başka açıdan bakış.

Bosumtwi Krateri Afrika’da Gana’da bulunmakta ve sağlam bir kayaç yapıya sahiptir.Çapı 10,3 km ve yaşının 1.3 milyon yıl olduğu tahmin edilmektedir.Tamamen su ile dolu olup Bosumtwi Gölü adını almıştır.Yine göl yatağı kaya kristalinden meydana gelmiştir.

Yeryüzündeki Diğer Kraterler ve Diğer Gezegen ve Uydulardaki Kraterler

1-) Gosses Bluff Krateri, Avustralya

2-)Kaali  Krateri,  Estonya

3-) Pretoria Saltpan, Güney Afrika

4-) Tunguska Krateri, Tunguska

5-) Victoria Krateri, Mars

6-)Moltke Krateri , Ay

Fotoğraf: Apollo 10

Çeşitli gezegenlerden ve uydulardan fotoğraflanmış karşılaştırmalı krater fotoğrafları  

Kaynaklar :

1-)    http://www.environmentalgraffiti.com/featured/10-greatest-major-impact-craters-on-earth/1403

2-)    http://www.universetoday.com/2008/11/10/earths-10-most-impressive-impact-craters/ 

3-)  http://maps.pomocnik.com/meteor-crater-the-barringer-crater-arizona-usa/  

4-)  http://www.solarviews.com/eng/tercrate.htm

5-)  http://www.unb.ca/passc/ImpactDatabase/

Aktif Merkür

Merkür yüzeyinde araştırmalar yapan NASA’nın uzay aracı, bilimadamlarının beklentilerinin ötesinde gezegenin atmosferi, manyetosferi ve jeolojik yapısı hakkında bilgiler elde etti. Uzay aracı, aynı zamanda, çapı 700 km’yi bulan Rembrandt adı verilen bir havza buldu.
Rembrandt Havzası MESSENGER Uzay Aracı’nın 2008 yılının Ekim ayında,  ikinci Merkür geçişi sırasında keşfettiği Rembrandt Havzası. Telif Hakkı: NASA / Johns Hopkins Üniversitesi Uygulamalı Fizik Laboratuarı / Smithsonian Enstitüsü / Carnegia – Washington Enstitüsü Bu keşifler ve daha fazlası Science dergisinin 1 Mayıs sayısında yer aldı. Tüm bu bilgiler MESSENGER’ın (Haberci – MErcury Surface, Space ENvironment, GEochemistry and Ranging spacecraft – Merkür Yüzeyi, Uzay Çevresi, Jeokimya ve Uzaklık uzay aracı) 6 Ekim 2008’de, Merkür’ün yanından ikinci kez geçmesiyle ve 1200’den fazla yüksek çözünürlüklü resim çekmesiyle elde edildi.
“Bu geçiş keşiflerin yapıldığı ikinci geçiş oldu. Bizi en çok şaşırtan olay ise Merkür manyetosferinin ilk Merkür uçusundan (Ocak 2008) bu yana güçlenmesiydi.” diyor Washington – Carnegia Enstitüsü’nden uzay aracından sorumlu Sean Solomon. Manyetosfer, gezegenin manyetik alanının çevrelediği ve tüm Merkür’ü içine alan bir bölgedir. Bu bölgede karşılaşan Güneş rüzgarları ve gezegenin manyetik alanı, manyetik fırtınalardan ve buna bağlı atmosferik olaylardan sorumludur. “İlk geçiş sırasında, MESSENGER gezegene yakın oldukça sakin çift kutuplu bir manyetik alan keşfetmişti. Kelvin – Helmholtz dalgaları dışında önemli bir özellik göze çarpmamıştı.” diyor NASA Goddard Uzay Uçuş Merkezi’nden (Goddard Space Flight Center) araştırmacı James Slavin. Ama ikinci bundan çok farklıydı. MESSENGER, Merkür’de, Dünya’daki  oluşmuş en yoğun manyetosferin 10 katı yoğunlukta manyetik yeniden bağlanmaların (magnetic reconnection) olduğu çok hareketli bir manyetosfer keşfetti. Uzay aracının ölçtüğü yüksek dalga boylu plazma dalgaları ve manyetik yapıların nedeni yüksek Güneş rüzgarı enerjisi. Heyecan verici başka bir buluş da önceden farkedilmemiş bir havzanın bulunması. Rembrandt Havzası 700 km’lik çapıyla eğer Türkiye’de bulunsaydı, Türkiye’nin 3 büyük şehrini aralarındaki kuş uçuşu mesafe ile birlikte içine alabilirdi. Rembrandt Havzası’nın, yaklaşık 3.9 milyon yıl önce Güneş Sistemi’ndeki yüksek bombardımanın sonuna doğru meydana geldiği düşünülüyor. Bu havza, Merkür’ün yer altının incelenebilmesi için çok önemli; çünkü derinliği araştırmalar için diğer havzalara oranla çok daha uygun. “İlk defa, Merkür oluştuğundan beri korunan bir arazi görüyoruz. Genellikle Merkür’deki alanlar volkanik aktivite tarafından zarar görmüştür.” diye açıklıyor MESSENGER araştırmacısı Thomas Watters. Uzay araçları Merkür’ün diğer yarısını görüntüleyemediğinden bir yıl kadar önce Merkür’ün yarısı bilinmiyordu. Ama uzay araçları yüksek çözünürlüklü resimler çekince Merkür’ün yer kabuğunun nasıl oluştuğu anlaşıldı.
“Yüzeyi haritalandırdıktan sonra yüzeyin %40’nın düz araziler tarafından kaplandığını farkettik.” diyor Arizona Devlet Üniversitesi’nden Brett Denevi. “Bu çoğu düz alanın volkanik kökenli olduğu ve düzgün olarak dağıldığı söylenebilir. Merkür’ün çoğu yüzeyi sürekli meydana gelen volkanik patlamalarla oluşmuş durumda. Diğer bir keşif ise Merkür’ün ekzosfer tabakasındaki magnezyum varlığı. Ekzosfer; gaz parçacıklarının birbirleriyle etkileşimlerinin en az olduğu çok ince atmosfer tabakasıdır. Buradaki malzeme, Güneş radyasyonundan, Güneş radyasyonundan ve göktaşı buharlaşmasından etkilenir. Merkür'ün Ekzosfer Tabakası Magnezyumu bulan uzay aracının Merkür Atmosferi ve Yüzey Birleşimi Spektrometre aleti (Mercury Atmospheric and Surface Composition Spectrometer). Magnezyum varlığı bekleniyordu, ama magnezyuma çok yoğun oranda rastlanılması pek beklenmiyordu. Araç aynı zamanda kalsiyum ve sodyum gibi başka ekzosfer maddeleri keşfetti. Araştırmacılar, Merkür’de meydana gelen günlük büyük değişimlerin nedeninin Merkür’ün aktif manyetosferinin değişken kalkanının olduğu düşünülüyor. “Üçüncü Merkür geçişi 29 Eylül’de. Bu bizim uzay aracını, Mart 2011’de, Merkür yörüngesine oturtmadan önceki son prova.” diyor Solomon. “Araç yörüngedeyken Merkür hakkında bir yıl boyunca sürekli bilgi akışı olacak.” “Şu ana kadar Merkür sırlarını bize açmadı ama iki yıl içinde bize yakın bir arkadaş olacaktır.” İlgili bağlantılar: MESSENGER (MESSENGER Uzay Aracı’nın internet adresi) Resimler (MESSENGER Uzay Aracı’nın çektiği resimler) Kaynak: Science@NASA

En Uzak Patlama

Gökbilimcilerden oluşan uluslararası bir grup, NASA’nın Swift uydusunun da yardımıyla, evren 630 milyon yaşındayken (şu andaki yaşının %5’i kadar) ölmüş bir yıldızdan yayılan gama ışınlarını keşfetti. Olaya GRB 090423 adı verildi. NASA’nın Goddard Uzay Uçuş Merkezi (Goddard Space Flight Center)’nde çalışan Swift sorumlusu Neil Gehrels’in bu konudaki görüşü şöyle: “Bu inanılmaz keşif bizim en büyük beklentilerimizi bile aştı.”
Patlama TSİ 23 Nisan’da 10.55’te meydana geldi. Dünya’da teleskoplardan da farkedilen patlama için Swift harekete geçirildi. Şili ve Kanarya Adaları’nda bulunan gökbilimciler patlamanın kırmızıya kaymasını ölçtüler. Çıkan sonuç 8.2 idi. Bundan önceki rekor ise eylülde farkedilen bir patlamaya aitti. Değeri de 6.7 idi. 8.2 değeri 13.035 milyar ışık yılını ifade ediyor.  “Bir yıldızın çöküşünü izliyoruz, muhtemelen de bir karadeliğin doğuşunu. Kainatın ilk sistemlerinden biri oluşuyor olabilir.” diyor Pennsylvania State Üniversitesi’nden Derek Fox. Gama ışını patlamaları, evrenin en parlak patlamalarıdır. Genellikle yakıtı biten yıldızlarda meydana gelir. Malzemesini uzaya yollayarak yıldız, bir karadeliğe ya da nötron yıldızına dönüşür. Burada yıldız tarafından püskürtülen ve ısıtılan gazlar, değişik dalga boylarında ışımalar yapar.  Yıllardır, gökbilimciler evrenin ilk gama ışını patlamasını yakalamaya çalıştılar. GRB 090423’nın keşfi, 10-20 arası kırmızıya kayma aralığının olması için bir dönüm noktası oldu. Patlamanın ilk 3 saatinde, Leicester Üniversitesi’nden Nial Tanvir ve meslektaşları, Hawaii’deki Mauna Kea’da bulunan Birleşik Krallık Kızılötesi Teleskopu’nu (United Kingdom Infrared Telescope) kullanarak bir kızılötesi ışın kaynağını keşfettiler.
    Sanatçının gözünden gama ışını patlaması. Animasyon için tıklayın . Telif Hakkı: NASA/Swift/ Cruz deWilde
Aynı zamanda Fox,  Mauna Kea’daki Gemini Kuzey Teleskopu’nu(Gemini North Telescope) kullanarak kızılötesi görüntüler elde etmeye çalıştı. Kaynak, yüksek dalga boyundaki resimlerde gözükürken 1 mikron dalga boyundaki resimlerde gözükmediği farkedildi. Bu da kaynağın 13 milyar ışık yılı uzaklıkta olduğunu gösterdi. Fox’un buluşu, Dünya’da duyulduğunda Milan-Bicocca Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı Kanarya Adaları’ndaki Galileo Ulusal Teleskopu (Galileo National Telescope) ile kırmızıya kayma değerini 8.2 buldu. Bu da Tanvir’in Avrupa Güney Gözlemevi’nde bulduğu değerle aynı. İlgili bağlantılar: Swift (Swift Uzay Aracı’nın internet adresi) Gama ışını patlamaları (daha fazla bilgi için) Animasyonlar (Animasyonlar)   Kaynak: Science@NASA

Güneş Hareketlendi

NASA’nın STEREO uyduları Güneş’in göremediğimiz taraflarını gözlemleme imkanına sahip. Bu uydulardan bir tanesi (STEREO-B) Güneş’in doğu tarafında büyük denebilecek bir taçsal kütle atımı (CME) gözlemledi. Bunun sonucunda da Güneş’te büyük bir leke oluşması bekleniyor.
Sample Image
Güneş lekeleri kutuplara yakın yerlerde ortaya çıkar ve Güneş Devri’nin sonlarına doğru ekvator bölgelerde ortaya çıkmaya başlarlar. Yeni oluşan lekenin Güneş’in yüksek enlemlerinde yer alması onun Güneş Devri 24’ün bir mensubu olduğunu gösteriyor.

2 Mayıs Gökbilim Günü

Her yıl, senenin bir günü gökbilim için ayrılır ve bu günde yıldızevleri, gözlemevleri ve gökbilim toplulukları halka açılırlar. Bu gün geleneksel olarak Nisan ayının ortasıyla Mayıs ayının ortasında, ayın ilk dördüne yakın olduğu bir cumartesi günü kutlanır fakat gökbilimciler daha çok kendilerine uygun olan bir günü Gökbilim Günü için ayırırlar. Biz de bu günü önümüzdeki günlerde gözlem yaparak kutlamayı düşünüyoruz. Gözlem duyurumuzu bir kaç gün içinde siz gökbilim severlere duyuracağız.

2 Mayıs Gökbilim Günü’nüz kutlu olsun!

Beklenmedik Güneş Işıması

Uzun zamandır sessizliğini koruyan Güneş, 23 Nisan günü büyük bir püskürme yaratarak uykusuna ara verdi. Güneş’in kuzeybatı kısmından oluşan patlamayı, SOHO araçları başından sonuna kadar görüntüledi. Aslında iki tane taçsal kütle atımı (coronal mass ejections – CME) barındıran ışıma, eğer patlamanın yönü Dünya’ya dönük olsaydı, Dünya’da kutup etrafında manyetik fırtınalara neden olabilirdi. Ama şu an için kutup ışıkları (aurora) minimum düzeyde. 

Kaynak: SpaceWeather.com

Güneş Sistemi Dışında İki Gezegen

Dünya’dan 6 parsek (1 parsek=3.26 ışık yılı) uzaklıkta bulunan bir yıldız sistemi gezegensel iki rekoru elinde bulunduruyor: En hafif Güneş Sistemi dışı gezegen ve sıvı su bulundurabilecek gezegen varlığı.

İsviçre Cenevre Gözlemevi’nden Michel Mayor, buluşlarını 21 Nisan’da Hertfordshire, İngiltere’de düzenlenen Astronomi ve Uzay Bilimleri Avrupa Haftası’nda açıkladı. Her iki buluş da Dünya benzeri gezegen arayan gökbilimcileri etkiledi.

Yeni bulunan Gliese 581e adı verilen hafif gezegen, Gliese 581 yıldız sisteminde bulunan 4. gezegen. Yıldızına çok yakın olduğu için yüzeyinin çok sıcak olmasına rağmen, Dünya’nın 1.5 katı bir kütleye sahip olduğu düşünülüyor. 

Aynı zamanda 2007’de keşfedilen başka bir gezegen olan Gliese 581d’nin yıldızının etrafında yaşanılabilir (yüzeyinde sıvı suyu barındırabilecek) bir yörüngede döndüğü açıklandı.

Mayor’un takımı, La Silla, Şili’de bulunan Yüksek Kesinlikli Işınsal Hızla Gezegen Arama Projesi (High Accuracy Radial velocity Planetary Search project – HARPS) aletiyle gözlemler yapıyor. Bu alet, çevresinde dönen gezegenlerin yıldıza yarattığı yalpalamaları ölçebiliyor. Bu değişimler küçük olmasına rağmen yıldızın tayfını değiştirebilecek düzeyde.

Pennslyvania State Üniversite’nde yaşanılabilir bölgeler uzmanı Jim Kastings, bu yolla bu kadar hafif bir gezegenin keşfedilmesinin heyecan verici olduğunu düşünüyor.

Şubatta, gezegenin Isı Yayma, Devir ve Gezegensel Geçişi (Convection, Rotation and Planetary Transits – CoRoT) görevinin ölçtüğü en kısa yarıçapı Dünya’nın 1.7’si kadar. 

Bu görev, yıldızlarının önünden geçen gezegenlerin sadece yarıçapını ölçebiliyor. Mayor da ise sadece kütle ölçümü var. Ama Gliese 581e’nin yıldızının önünden geçmesini sabırsızlıkla bekliyor.

Gliese 581d yaşanılabilir bölgede. Üst tarafta Güneş Sistemi gezegenleri görünüyor. 

Telif Hakkı:ESO

Yüksek Kesinlikli Işınsal Hızla Gezegen Arama Projesi’nde yapılan gözlemler, aynı zamanda Dünya’nın 7 kat fazla kütleye sahip Gliese 581d’nin de yörüngesini kesinleştirmeye yardım etti. Önceden bir periyodunun 60 ile 80 gün arasında olduğu düşünülürken şimdi 66.8 gün olduğu kesinleşti.

Almanya’da bulunan Potsdam Enstitüsü’nde görevli Güneş Sistemi dışı gezegen araştırmacısı Werner von Bloh’a göre Gliese 581d yaşanılabilir bir bölgede bulunuyor.  

Gliese 581d, Güneş’e göre sönük olan yıldızından üzerinde katı yüzey bulundurabilecek kadar uzakta bulunuyor. Mayor’a göre yüzeyinde okyanuslar bulunma ihtimali var.

Ama Kastings uyarıyor: “Bu gezegen üzerinde yaşam barındırma olasılığı en yüksek gezegen. Fakat, ölçümlere göre kütlesi en az Dünya’nın 7 katı. Eğer 10 katından büyük çıkarsa Neptün ve Uranüs gibi katı bir yüzeyden yoksun olabilir.”

Kaynak: nature.com

UUİ Sabah Gökyüzünde

Uluslararası Uzay İstasyonu (UUİ) önümüzdeki bir kaç hafta boyunca sabah gün doğmadan önce ülkemiz üzerinden geçişler yapacak. Yeni güneş panelleriyle UUİ, artık halk arasında Çoban Yıldızı olarak bilinen Venüs gezegeninden bile daha parlak.