gokyuzu.org

Kuyrukluyıldızımsı Cisim

6 Ocak 2010’da keşfedilen garip kuyrukluyıldız benzeri nesne, iki asteroit arasındaki bir çarpışmanın ürünü olabilir. New Mexico şehrindeki Lincoln Yakın-Dünya Asteroid Araştıma Merkezi’nde (Lincoln Near-Earth Asteoid Research (LINEAR)) yapılan bir araştırmada asteroit kuşağındaki P/2010 A olarak adlandırılan ve normal bir asteroit gibi bir ışık lekesinin aksine bir kuyrukluyıldız gibi kuyruğa sahip, donuk görünen bir nesne belirlendi. Fakat kuyrukluyıldızlar normalde asteroit kuşağında bulunmazlar ve bu cismin yörüngesi de bir kuyrukluyıldızınkinden çok farklı. Asteroit Kuşağı Güneş Sistemi’nin oluşumundan arta kalan, büyük kayaların ilk çarpışmalarından kalanlar gibi yıkıntılardan oluşur.  Gökbilimciler bu cismi getirebilecek bir çarpışmaya daha önce tanık olmamışlardı.

Kuyrukluyıldızımsı Cisim

Kitt Peak, Arizona’da Dr. Robert McMillan tarafından çekilmiş bir P/2010D resmi. Telif Hakkı: Spacewatch/U of Arizona
1996’da keşfedilen kuyrukluyıldız P/1996 N2 gibi başka kuyrukluyıldız-asteroit melez tipinde nesneler görülmüştü; fakat gökbilimciler bu son tuhaf nesneyi yakından inceliyor ve Dünya’dan yaklaşık 250 milyon mil uzaklıkta uzayın derinliklerinde iki asteroitin arasındaki bu çarpışmanın en güzel açıklama olduğuna inanıyorlar. Eğer doğru düşünüyorlarsa, bunun büyük kütleli uzay kayaları arasında görülen ilk yüksek hızda çarpışma olduğu teyit edilecek. Sky And Telescope raporlarına göre kuyrukluyıldız uzmanları Hubble ve Spitzer uzay teleskoplarındaki bu garip gidişatı gözlemlemeyi umuyorlar. Henüz yeşil ışık yakılmamasına karşın, eğer bu gerçekleşecek olursa gözlem gelecek birkaç gün içerisinde yapılabilir.

İlgili Bağlantılar: A Strange “Comet” Among the Asteroids (Sky & Telescope’da yayınlanan bir makale) Kaynak: Universe Today

2010’da Vesta

Bugünlerde, akşamları geç saatlerde, ilkbaharın habercisi Aslan (Leo) Takım Yıldızı, gökyüzünün doğusundan yükselecek.  Aslan Takım Yıldızı’nda yer alan Orak (Sickle) yıldız kümesinin içinde (Aslan’nın başını oluşturan üç yıldız) ve çevresinde çok önemli bir asteroid gizleniyor: 4 Vesta. Vesta en büyük asteroid olmamasına rağmen, karşı konumda olduğu zamanlarda çok parlak olabiliyor. Onun eşsiz yüzeyi, asteroid kuşağındaki birçok üyesine göre daha açık renklere sahip.



2 Şubat 2010 tarihinde saat 23.00’da Stellarium programıyla Aslan Takımyıldızı ve Vesta’nın görünümü. 17 Şubat’ta Aslan Takımyıldızı’nın gama yıldızı Algeiba’nın yakınından geçecek olan Vesta, dürbünlü gözlemciler için çok iyi bir hedef.
2010'da Vesta

Vesta’nın İzleyeceği Yol.
Telif Hakkı: Sky & Telescope
Vesta, 6.1 kadir parlaklığında olduğu 17-18 Şubat akşamında karşı konumuna ulaşıyor (Bu tarih haritada gösterilen gerileme hareketinin orta noktasına denk gelir). Haritayı kullanarak, Vesta’nın hareketini kolayca takip edebilirsiniz. Vesta, 20 Aralık tarihinde Aslan Takım Yıldızı’nın iyice yükseldiği saat olan 23.00’da parlaklığı 7.4 kadirdi. 1 Ocak’ta ise 7.2 kadirdi. 1 Şubat’ta 6.4 kadir, 1 Mart’ta 6.8 kadir, 1 Mayıs’ta 7.3 kadir ve 1 Haziran’da tekrar 7.7 kadir parlaklığında olacaktır. Bu da dürbünle görülebileceği anlamına gelir. Dürbünle gözlem yaptığınızda günden güne, teleskopla ise saatten saate yer değiştirdiğini görebilirsiniz. O günlerde Vesta  kuzey-doğu yönünde iki saatten daha az bir süre içinde 1 açısal dakika hareket edecek. Kaynak: Sky & Telescope

Phoenix’in Yaşam Mücadelesi

18 Ocak’la birlikte, NASA’nın Mars yörüngesinde dolaşan Odyssey Uzay Aracı’nın, 2008 Kasım’da Mars’ın kutup bölgesindeki 5 aylık çalışmasını tamamlayan Mars yüzey aracı Phoenix’in yaydığı radyo dalgalarını, imkânsız gibi görünse de dinleyebileceği düşünülüyor.

Süper Dünya

Phoenix Uzay Aracının bulunduğu yer. Üstte ve ortada işaretli alanlar Phoenix’in ısı kalkanları. Alttaki alan ise uzay aracını gösteriyor. Telif Hakkı: NASA/JPL-Caltech/ Arizona Üniversitesi    
Güneş enerjili Mars yüzey aracı, Güneş ışınlarının mevsimsel düşüşü çalışmalarını engellemeden önce, 3 aylık ana görevinden 2 ay daha uzun bir süre boyunca çalıştı. O zamandan beri Phoenix’in bulunduğu bölge sonbahar, kış ve ilkbahar geçirdi. Yüzey aracının donanımı, Mars’ın kutuplarındaki aşırı sıcaklığa ve soğuğa karşı tasarlanmamıştı. Son derece kötü bir durumda olan Phoenix’in, bilgisayarındaki talimatları takip edebileceği düşünülüyor. Eğer güneş panelleri pozitif enerji dengesi kurabilecek kadar elektrik üretebilirse, Dünya’yla yeniden iletişime geçebilmek için Mars’ın yörüngesinde dolanan herhangi bir araca ulaşmayı periyodik olarak deneyecek. Her iletişim girişimi sırasında, araç dönüşümlü olarak her iki telsizini ve her iki antenini de kullanacak. Odyssey, bu ay üst üste 3 gün sürecek dinleme ile Şubat ve Mart’taki daha uzun iki dinleme boyunca, Phoenix’in çalışma alanının üstünden günde yaklaşık 10 kez geçecek. “Phoenix’in kurtulacağını sanmıyoruz, bu yüzden ondan sinyal almayı da ummuyoruz. Phoenix radyo dalgalarını iletiyorsa, Odyssey duyacaktır.” diyor NASA’nın Pasadena, Kaliforniya’daki Jet İtki Laboratuarı’nda çalışan Mars Keşif programında baş telekomünikasyon şefi Chad Edwards. ”Odyssey’le yararlı olabilecek temas girişimlerinde bulunmaya çalışacağız çünkü, Phoenix’ten herhangi bir sinyal alamazsak, aracın aktif olmadığından da emin olacağız.” diye sözlerine ekliyor Edwards. Ufkun üzerinde her gün yaklaşık 17 saat kalan Güneş ile birlikte Phoenix’in bulunduğu bölgedeki güneşli alan miktarı şu an, araçla son iletişimin kurulduğu 2 Kasım 2008 ile aynı. Dinleme girişimleri, aracın en yüksek enlemi dolayısıyla, Güneş tüm 1 Mars günü içinde ufkun üzerinde kalıncaya kadar sürecek. Daha sonraki Şubat ve Mart’taki denemeler süresince, Odyssey, Phoenix’in duyabileceği radyo dalgaları gönderecek. Eğer Odyssey, Phoenix’ten herhangi bir sinyal alırsa, Phoenix’e bilgi edinmek için kilitlenecek. Öncelikli görev Phoenix’in kaybetmediği yeteneklerinin ne olduğunu ve NASA’nın daha sonraki adımlar için karar alırken dikkate alacağı bilgileri tespit etmek. Kaynak: NASA

En Küçük İkinci Gezegen Bulundu

Gezegen avcıları, Dünya’nın sadece 4 katı ağırlığında (ki bu da onu ikinci en küçük Güneş-ötesi gezegen yapar) Güneş Sistemi dışında bir gezegen keşfetti.  Gökbilimciler, Havai’deki Keck Gözlemevi’ndeki 10 metrelik Keck I Teleskopu’nu kullanarak yaklaşık 4.15 Dünya kütlesindeki ‘HD156668b’yi buldular. Dünya’dan yaklaşık 80 ışık yılı uzaklıkta Herkül Yıldız Takımı’nda yer alan bu gezegen,  yıldızının etrafında dört günden fazla bir sürede dönüşünü tamamlıyor. Bu keşif,  genişleyen ‘Süper-Dünya’lar listesine de eklenmiştir.

A view of a canyon with the sun setting

AI-generated content may be incorrect.

Sanatçının gözünden yıldızının etrafında dönen ‘Süper Dünya’ Telif Hakkı: ESO/L. Calcada  
‘Bu oldukça önemli bir keşif’ diyen Berkeley- Kaliforniya Üniversitesi’nden Andrew Howard,  bu keşfin, çok daha küçük gezegenler bulabileceklerini gösterdiğini belirtti. Araştırmacılar, dairesel hız veya yalpalama yöntemini kullanarak, Keck Gözlemevi’nin Yüksek Çözünürlüklü Ölçekli Tayfçizer ile (High Resolution Echelle Spectrograph), bileşen dalga boylarındaki ışıkları topladılar ve renklerine ayırdılar. Gezegen yörüngesinde dolanırken yıldızın arka tarafına geldiğinde;  gezegenin yerçekimi, yıldızın tayfını kırmızı dalga boyuna doğru değiştiren bir kuvvet uyguladı. Gezegen yıldızın ön tarafına geçtiğinde ise, yıldıza diğer yöne doğru bir kuvvet uygular ve yıldızın tayfı maviye doğru değişti. Bu renk değişimleri gökbilimcilere gezegenin kütlesi ve yörüngesi hakkında bilgiler verdi. Yıldızların etrafında dönmekte olan neredeyse 400 gezegen de bu teknikle keşfedildi.  Ancak bu gezegenlerin büyük bir çoğunluğu büyük kütleli cisimlerdi. Gökbilimcilerin uzun bir süredir daha düşük kütleli gezegenler keşfetmek istediğini fakat bunun bir hayli zor olduğunu söyleyen Howard, bu yeni buluşun, sadece bir gezegen keşfi olmadığını, aynı zamanda gezegen ve gezegen sistemlerin nasıl oluştuğunu ve geliştiğini çözmelerini sağlayacağını belirtti. Gökbilimciler yüzlerce büyük kütleli gezegenin keşfi sayesinde gezegenlerin oluşumu ve evrimi hakkında bilgi sahibiler. Ancak, “Birçok önemli bilgi var, henüz biz bilmiyoruz. Bilmemiz gereken küçük kütleli gezegenlerin (‘Süper-Dünya’lar gibi) nasıl oluştuğu ve göç ettiğidir. ETA – Earth Araştırması’nın amacı (fikir babası Berkeley Kaliforniya Üniversitesi’nden Geoff Marcy) amacı bu ‘süper-Dünya’ları bulmak.” Howard, şimdiye kadar Dünya kütlesine yakın iki gezegenin bulunduğunu ve daha başka gezegenlerin de bulunacağını belirtti. Bu araştırmada çalışan diğer bilim insanları ise Yale Üniversitesi’nden Debra Fischer, Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nden John Johnson ve Penn Devlet Üniversitesi’nden Jason Wright. Bu keşif Washington’da düzenlenen 215.  Amerikan Astronomi Derneği’nin toplantısında duyuruldu. İlgili Bağlantılar: Keck Gözlemevi (Keşifin yapıldığı gözlemevi) Kaynak: Universe Today

WISE’ın İlk Görüntüsü

WISE (Geniş-Alan Kızılötesi Araştırma Kâşifi – Wide-Field Infrared Survey Explorer)  Uzay Aracının proje yöneticisi Bill Inace, 215. Amerikan Astronomi Derneği’nin toplantısında  ‘Pek çok açıdan, bir teleskobun en önemli anı ilk görüntüdür ve ‘WISE’ ulaştırdığı ilk görüntüyü sizlerle paylaşabilmekten dolayı çok mutluyuz’ dedi.

A person in a white suit working on a machine

AI-generated content may be incorrect.

WISE’dan alınan ilk görüntü. Telif Hakkı: NASA/JPL-Caltech/UCLA Bu fotoğraf, dolunaydan üç kat daha büyük bir alanı kaplamaktadır. Fotoğrafın sol üst tarafında bir yıldızlararası toz bulutu ve tam ortada parlak bir nesne olarak  yaşlı bir soğuk dev ‘V 482 Carina’ görülüyor. Bu görüntü WISE’ın standart 8.8 saniyelik bir pozlamasıyla alındı. Sonuçta, WISE 10 ay içinde, araçları soğuk tutan donmuş hidrojenin buharlaşıp yok olmasından önce, bütün gökyüzünü incelemek için milyonlarca görüntü elde edecek.
Bu poz, WISE’ın dört dalga boyu bandından 3 kızılötesi ışığı gösteriyor: sırasıyla 3.4, 4.6 ve 12 mikron karşılığına gelen mavi, yeşil ve kırmızı. WISE, asteroid, çökmüş yıldızlar, güçlü gökadalar, ve ışık yayamayacak kadar soğuk ya da Proxima Centauri’den Dünya’ya daha yakın olma potansiyeline sahip kahverengi cüceler gibi milyonlarca saklı nesneyi araştıracak. Goddard Uzay Uçuş Merkezi’nden Irace ve David Leisawitz yaklaşık bir ay içinde bilim ekibinin, ilk araştırmadan alınan görüntüleri yayınlayacağını söyledi. Uzun bir süredir, Dünya’daki astronomi topluluklarının bunu beklediğini, tüm verilere 2011 Nisan ayından itibaren 2012 Mart ayına kadar herkesin ulaşabileceğini söyledi. Ayrıca bu verilerle her bir nesnenin görüntüsünü kapsayan bir atlas oluştuğunu da belirtti. Leisawitz, muhteşem ve şaşırtıcı WISE’ın COBE uzay aracındaki kızılötesi aygıtlardan yüz kat daha iyi açısal çözünürlük sağlandığını söyledi. Bu görüntünün kesinlikle bir mühendislik ürünü olduğunu açıklayan Irace, aldıkları 6 görüntüden, içlerinde en güzel olanın bu olduğunu söyledi. Bu görüntüyü alırken belirli bir noktaya odaklanmadıklarını, ve bu hızda böyle bir görüntü alabileceklerini hiç düşünmediklerini, bundan dolayı da rastgele bir görüntü elde ettiklerini söyledi. Bilim ekibi, uzay aracının 10 aylık ana misyonu takip eden 3 ay daha faliyet göstereceğine inandıklarını ve devam etmek için de NASA’ya ödenek sağlamaları konusunda önerge sundular. Kaynak: Universe Today

Güneş Tutulması

15 Ocak 2010 Cumartesi günü bir Güneş tutulması gerçekleşecek. Ay’ın gölgesi, Çad ve Orta Afrika Cumhuriyeti’nden başlayıp 4 saat içince Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Uganda, Kenya, Somali, Hint Okyanusu ve Maldiv Adaları’nın bir bölümü, Sri Lanka ve Hindistan’ın güney ucu, Bengal Körfezi, Bangladeş, Myanmar’ı ve son olarak Çin’i geçerek Sarı Deniz’e ulaşacak. Gölgenin geçtiği yerlerde halkalı Güneş tutulması gözlenebilecek.
Güneş Tutulması

31 Mayıs 2003’te gerçekleşen parçalı Güneş tutulmasının görünüşü. 15 Ocak’taki tutulma sırasında da buna benzer bir görüntü ortaya çıkacak. Fotoğraf: Tunç Tezel
Halkalı Güneş tutulması sırasında Ay, sözü geçen yerlerden bakıldığında Güneş’in tam önünden geçecek. Ancak 15 Ocak’ta Ay’ın görünen büyüklüğü Güneş’ten daha küçük olacağından, tutulmanın ortasında Güneş, Ay’ın çevresinde ışıklı bir halka biçiminde görünecek. 15 Ocak’taki güneş tutulması sırasında Ay, elips şeksindeki yörüngesi üzerinde Dünya’ya en uzak konumunda bulunacağı için olabildiğince küçük görünecek. Aynı zamanda Dünya’nın da yörüngesi üzerinde Güneş’e en yakın konumundan 3 Ocak günü geçmiş olması nedeniyle ortalamadan %1.5 büyük görünüyor. Bu nedenle halkalı tutulma en büyük evresinden geçeceği Hint Okyanusu’nda 11 dakika 8 saniye sürecek. Hatta, 23 Aralık 3043’e tarihine kadarki en uzun halkalı Güneş tutulması olacak. Ayrıca Afrika’nın batı ucu dışında tamamı, güneydoğu Avrupa ve Asya’da bu Güneş tutulmasının parçalı evreleri görülebilecek.

Güneş Tutulması

15 Ocak 2010 halkalı Güneş tutulmasının izlenebileceği yerler.   Parçalı Güneş tutulması, yaklaşık 07:30 – 09:00 saatleri arasında Türkiye’den de gözlenebilecek. İzmit-Antalya hattının batısında Güneş doğarken tutulma başlamış olacak. Bu Güneş tutulması sırasında Ay, Türkiye’de gözlem yapılan yere göre saat 08:10 – 08:30 gibi, Güneş’in %12’si ile 20’si kadarını kapatmış olacak. Tutulmanın oranı Güney Ege ve Batı Akdeniz’de %20’ye kadar ulaşırken, Doğu Karadeniz’de %12’lerde kalacak. ———————————-
Dikkat: Bu Güneş tutulması, kesinlikle Güneş’in zararlı ışınlarını geçirmeyen bir Güneş filtresi kullanılarak gözlenmelidir. Doğarken ve batarken bile Güneş’e uzun süre bakmak göz sağlığı için tehlikelidir. Güneş’e uzun süre bakmak, acı hissi uyandırmaksızın kalıcı göz hasarı, hatta körlüğe yol açar.
———————————- Bundan sonraki ilk tutulma 11 Temmuz 2010 Pazar günü güney Pasifik Okyanusu’nda gözlenebilecek tam Güneş tutulması. Bu tutulma Türkiye’den görülemeyecek. Bundan sonra ülkemizden görülebilecek ilk Güneş tutulması ise 4 Ocak 2011 Salı günü gerçekleşecek parçalı tutulma olacak.

Güneş Lekesi 1039

Güneş Lekesi 1039, amatör gözlemcilere çok güzel bir gösteri sunuyor. 31 Aralık 2009 tarihinde çekilen bu fotoğraf Güneş Lekesi 1039’un ne kadar etkin olduğunu gözler önüne seriyor. Çekilen görüntüde siyah lekelerin etrafındaki manyetik akılar rahatça görülebilir.  
2009 yılının bıraktığı Güneş etkinliğini 2010 yılının da sürdürüleceği düşünülüyor. Aralık ayının 22 günü ‘lekeli’ geçti. Eğer tahminler doğruysa Şubat 2011’a kadar ‘lekesiz’ bir gün olmayacak demektir. Son iki yıl boyunca Güneş lekeleri konusunda fazla bir şey öğrenemedik ama bundan sonra bir çok şey öğrenmeye başlayabiliriz. 

Güneş Lekeli Gün Sayısı

Uzay Havası Tahmin Merkezi’nin (Space Weather Prediction Center) ve NOAA’nın (Amerikan Ulusal Okyanus ve Atmosferik Olaylar Dairesi – National Oceanic and Atmospheric Administration) çizdiği grafik. Not: Leke için Güneş’e çıplak gözle bakmak çok tehlikeli.  Sakın denemeyin. Bunun için sitemizde hergün sağ tarafta yayınlanan Güneş fotoğraflarına bakabilirsiniz. Kaynak: Space Weather

Ay’dan Bir Isırık

2009 Dünya Gökbilim Yılı’nı güzel bir gök olayı ile kapatmış bulunmaktayız: Ay’ın ısırılması ile. 

M. Raşid Tuğral Canon EOS 400D+Celestron 5″ Teleskop

Eski Çinliler tutulmaların efsanevi ejderha tarafından Ay’ın veya Güneş’in ısırılmasıyla gerçekleştrildiğine inanırlarmış. Bugün Çincede hala tutulma “şi” yani ısırmak olarak geçmektedir.

Parçalı Ay Tutulması Ay’ın Dünya’nın tam gölge konisine tamamen girememesi sonucu oluşur. Bu yüzden Ay’ın bir kısmı karanlıktır. Ay’ın yörünge düzlemi Dünya’nın yörünge düzlemi ile 5o bir açı yaptığından dolayı her Ay Tutulması tam gerçekleşmez. Eğer bu eğiklik olmasaydı her ay bir tam Ay Tutulması ve bir de Güneş Tutulması görecektik.

Parçalı Ay Tutulması

2009 Dünya Gökbilim Yılı’nı güzel bir kapanışla kapatıyoruz. Yılın son günü%10’luk parçalı bir Ay tutulması var.

Sabahattin Bilsel, Orion ED80+Nikon D70 1/60sn

Tutulma 20:52’de Ay’ın Dünya’nın tam gölge konisine girmesiyle başlayacak. Aslında daha önce Ay yarım gölge konisine girecek fakat bu çıplak gözle gözlenemeyecek. 21:24’te tutulma ortasında Ay’ın %10’luk bir ksımı kararmış olacak. Tutulma 21:54’te Ay’ın tam gölge konisinden çıkmasıyla sona erecek.

Yeni Bir Süper Dünya Keşfedildi

Gökbilimciler Yeni Dünyalar Peşinde

Telif Hakkı: CfA

Gökbilimciler,  Dünya’dan 40 ışık yılı uzaklıkta bulunan kırmızı cüce bir yıldızın etrafında hareket eden ‘süper dünya’ bir gezegen keşfettiklerini açıkladılar. En az keşif kadar önemli olan bir diğer haber ise keşfi yapan teleskopların, bugün amatörlerin kullandığı teleskoplardan büyüklük olarak çok farklı olmaması. Her ne kadar gökbilimciler keşfedilen gezegenin dünya benzeri bir yaşam için çok sıcak olduğunu belirtseler de yer teleskoplarının hala işlevlerini koruduklarını göstermesi açısından keşif  heyecan verici. 

Kütlesi, Dünya kütlesinin 1 ila 10 katı arasında olan gezegenlere ‘süper dünya’ gezegenler denilmektedir. Yeni keşfedilen ve GJ1214b ismi verilen gezegen de yaklaşık olarak 6.5 dünya kütlesinde olması nedeniyle bir “süper dünya”dır. Etrafında döndüğü, ev sahibi yıldız  GJ1214 ise kırmızı, M sınıfı bir yıldız ve Güneş’in beşte biri büyüklüğünde. Yüzey sıcaklığı ise yaklaşık 2700°C derece olup Güneş’in parlaklığının yalnızca binde üçü parlaklıktadır.

GJ1214b, yıldızının etrafındaki bir dönüşünü ortalama 2 milyon kilometre uzaklıkta, yaklaşık 38 saatte tamamlar. Gökbilimciler, yaptıkları hesaplarda gezegenin yüzey sıcaklığını yaklaşık olarak 200 °C derece olarak ölçmüşler. Fırın kadar sıcak bir yer olsa da yıldızına bu kadar yakın dönen benzer gezegenlerden çok daha soğuk bir gezegen GJ1214b. Bu durumu da gökbilimciler GJ1214b’nin yıldızının oldukça küçük ve sönük bir yıldız olmasına bağlıyorlar.

GJ1214b’nin yıldızının önünden sık sık geçiş yapması gökbilimcilerin hem onu keşfedebilmelerine hem de hakkında ölçümler yapabilmelerine olanak vermiş. Yapılan ölçümler yarı çapını Dünya’nın yarı çapının yaklaşık olarak 2.7 katı kadar olduğunu göstermiş ve onu bugüne kadar keşfedilen en küçük geçiş (yani yıldızının önünden geçen) gezegenlerinden biri yapmıştır (diğeri için bkz: CoRoT-7-b). Yoğunluk hesapları da göstermiştir ki GJ1214b’nin dörtte üçü su ve öteki buzlardan, dörtte biri ise kayadan meydana gelmektedir. Ayrıca gezegenin gazdan bir atmosfere sahip olduğu yönünde de önemli kanıtlar elde edilmiş.

“Yüksek yüzey sıcaklığına rağmen, sulak bir dünya gibi duruyor.” diyor gezegeni veriler içerisinde ilk tespit eden Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi’nde çalışan yüksek lisans öğrencisi Zachory Berta. “Bilinen bütün Güneşdışı gezegenlerden daha küçük, daha soğuk ve Dünya’ya en çok benzeyen…” diyor ve ekliyor Berta; gezegende bulunması muhtemel su, Buz 7 (deniz seviyesindeki atmosfer basıncının 20000 katı daha büyük basınçta eriyen kristalimsi bir buz formu) gibi çok olağan dışı formlarda bulunabilir.

Gökbilimciler yeni gezegeni MEarth Projesi kapsamında yapılan çalışmalar sırasında keşfettiler. Proje kapsamında, 8 tane  aynı tip 16 inçlik (40 cm) optik teleskopla daha önceden belirlenmiş 2000 tane kırmızı dev yıldızın incelenmesi hedefleniyor. Bu yıldızların etrafında var olması muhtemel  gezegenler tespit edilmeye çalışılacak. Projede kullanılan her teleskop Bisque Paramount yazılımı ve Apogee Alta U42 CCD çip taşıyan kameralarla güçlendirilmiş.

“Bu süper dünya tipi gezegeni küçük bir yer teleskobuyla bulduğumuza göre, benzer bir teleskoba sahip ve iyi bir CCD kamerası olan herkes benzer keşifler yapabilir. Bundan böyle öğrenciler de bu konuda çalışmalar yapabilir ve bu gezegenleri onlar da inceleyebilirler!” diyor Harvard Astrofizik Merkezi’nde çalışan MEarth Projesi’nin fikir babası ve yöneticisi David Charbonneau.

MEart Projesi ile bilim insanları parlaklıkları düzenli olarak değişim gösteren “değişen yıldızlar” üzerinde çalışıyorlar. Yıldızların parlaklıklarının azalmasına neden olanın, önlerinden geçen bir gezegen ise bunu fark etmek amaçlanıyor. Böyle bir mini tutulma sırasında, gezegen yıldızın ışığının bir kısmının geçmesine engel olmakta ve onun az da olsa bir miktar sönük görünmesine neden olmaktadır. Yaratıcı ve yenilikçi veri işleme teknikleri ile gökbilimciler bu parlaklık değişimine bir gezegenin sebep olup olmadığını anlamaya çalışıyorlar. Çünkü bu tip bir parlaklık değişimini yalnızca gezegeni olan yıldızlarda değil, birbirileri etrafında dönen çift yıldızlarda da görülmektedir.

NASA’nın Kepler görevi de Güneş benzeri yıldızların önünden geçen Dünya benzeri gezegenleri tespit etmeyi amaçlayan yakın bir strateji üzerine kurulu. Fakat Güneş benzeri bir yıldızın önünden geçen Dünya benzeri bir gezegenin neden olabileceği parlaklık azalması sadece onbinde bir gibi çok küçük bir  değişime denk gelmektedir. Bu tip yüksek  duyarlılık isteyen ölçümler yalnızca Uzay’dan; yani Uzay’a gönderilen Kepler benzeri uydular vasıtası ile yapılabilmektedir.

Gökbilimciler, GJ1214b’nin hesaplanmış yarı çapını teorik modellerle karşılaştırdıklarında, gözlenmiş yarı çapın teorik yarı çaptan daha büyük olduğunu fark etmişler. Gezegenin saf sudan oluştuğunu varsayan modellemelerde bile sonuç aynı çıkmış. Bu durum gezegenin katı yüzeyinden başka, yıldızın ışığının geçmesine engel olan başka birşeyin  daha varlığına işaret etmektedir: Atmosfere!

Araştırma ekibi diyor ki; eğer gezegen bir atmosfere sahipse, bu gazlar bizim bildiğimiz temel formlardaki gazlar gibi olmayabilirler. Çünkü gezegenin etrafında döndüğü yıldızın yüksek sıcaklığı bu tip gazları atmosferin dışına çoktan buharlaştırmış, dolyaısıyla orjinal atmosfer çoktan kaybolmuş olabilir.

Gökbilimciler için bundan sonraki ilk adım doğrudan atmosferi tespit edip bileşenlerini analiz etmek olacak. Bu noktada gökbilimcilerin imdadına NASA’nın Hubble Uzay Teleskobu gibi uzay teleskopları yetişiyor. GJ1214b Dünya’dan sadece 40 ışık yılı uzaklıkta ve uzaydaki gözlerimizin görüş alanı içerisinde.

“Bu gezegen Dünya’ya çok yakın. Hubble Uzay Teleskobu gezegenin atmosferini tespit edip, hangi elementlerden meydana geldiğini bizlere gösterebilmeli…” diyor Charbonneau. “Bizim bildiğimiz tür bir yaşamı desteklemiyor olsa bile; bu gezegen, atmosferinin varlığı kesinleşmiş ilk süper dünya olacak.”