Haberler
Yeşil Kuyrukluyıldız
Dünyalar Bulmak için Kepler Görevi
“Bizimki gibi başka Dünyalar var mı? Acaba yalnız mıyız?” NASA’nın Kepler uzay aracı, bu eski sorunun cevabını aramak için benzeri görülmemiş bir yolculuğa çıkmak üzere. Kepler uzay aracının, Türkiye saati ile 6 Mart 5:48’te, Florida’daki Cape Canaveral Hava Kuvvetleri Üssü’nden uzaya fırlatılması planlandı. Bu görev, Dünya benzeri gezegenleri (Güneş benzeri bir yıldızın etrafında dönen kayalık ve yüzeyinde su bulunacak kadar ılık gezegen) bulmak için yapılan ilk görev bu olacak. Bir sanatçının gözünden belirsiz bir yıldız etrafında dolanan Dünya benzeri gezegen Telif Hakkı: Dana Berry/NASA |
Kepler, yaşamı boyunca, periyodik olarak yıldızın önünden geçen gezegenleri, belli aralıklarla izleyecek. Bu durum astronomlara gezegenlerin varlığını kanıtlayacak. Teorik olarak, Dünya büyüklüğünde üzerinde yaşanılabilir bir gezegen, yıldızı etrafında bir dönüşünü yaklaşık bir yılda tamamlayacağı için Kepler, en az 3 yıl boyunca yıldızları, gezegenin varlığını kanıtlamak için inceleyecek. Dünya üzerindeki teleskoplar ve NASA’nın Hubble ve Spitzer Uzay Teleskopları, daha büyük gezegen çalışmaların sürdürülebilmesi için Kepler’e yardım edecek. “Kepler, diğer yıldızların etrafında ne tür gezegenler olduğunu anlamamızda çok kritik bir değere sahip.” diyor San Francisco Devlet Üniversitesi’nden Güneş Sistemi dışı gezegen avcısı Debra Fischer. “En son teknolojinin yardımıyla Spitzer Uzay Aracı ile büyük ve gaz Güneş Sistemi dışı gezegenleri hemen araştırılmalı. Ve toparlanmış istatistiklere göre bir gün, Dünya gibi bir gezegen, başka bir yıldızın etrafında dönüyorken bulunacak.” Daha fazla bilgi için: http://www.nasa.gov/kepler Kaynak:science.nasa.gov |
Antik Gökadalar Bir Arada
Arka bahçenizde yaşayan bir dinozor bulduğunuzu hayal edin. Gökbilimciler, gökadalararası arka bahçemizde astronomik açıdan tarih öncesi yaşama denk gelen ve 10 milyar yıldır bir arada bulunan küçük, antik bir grup gökada keşfetti. Bu ‘geç çiçek açan’ grup, büyük bir eliptik gökada inşa etme yolunda. Hickson Kompakt Grup 31, Kanadalı gökbilimci Paul Hickson tarafından oluşturulan 100 gökada grubundan bir tanesi. Telif Hakkı: NASA,ESA, S. Gallagher (Batı Ontario Üniversitesi), J. English (Manitoba Üniversitesi), Görüntü no. STScI-PRC10-08a Cüce gökadalar arasındaki bu tip karşılaşmalar normalde milyarlarca yıl uzaklıkta görülür bu yüzden milyarlarca yıl önce meydana gelmişlerdir. Fakat bu gökadalar, Hickson Kompakt Grup 31 üyeleri, göreceli daha yakın (yaklaşık 166 milyon ışık yılı uzaklıkta). |
Bu gökadaların NASA’nın Hubble Uzay Teleskopu ile alınan yeni görüntüleri, evrenin gelişme evrelerinde (büyük gökadaların daha küçük yapı taşlarından oluştuğu zaman) yaygın olarak nelerin olduğunu gözler önüne seriyor. Hubble gözlemleri bu dörtlü arasındaki hikâyeye, gökbilimcilerin bu karşılaşmanın ne zaman başladığını ve gelecekte ne zaman birleşme olacağını tahmin etmelerine olanak sağlayan önemli bir ipucu ekliyor. Gökbilimciler bu sistemden bir süredir haberdarlar çünkü birkaç küresel kümenin içindeki en yaşlı yıldızlar 13 milyar yıl yaşındalar. Bu karşılama bile birkaç 100 milyon yıldır devam ediyor, bu da kozmik tarihte bir göz kırpmasında geçen süre kadar kısa. Gökbilimciler bu birleşik gökada grubunda nereye baksalar bir ‘bebek’ yıldız kümesi ya da yeni yıldız oluşumu bulmaktadırlar. Hubble, bu parlak yıldız kümelerinin, en az 100.000 yıldızın bulunduğu bu ağır grupların, 10 milyondan daha az bir süredir var olduğunu ortaya çıkardı. Yeni yıldızların oluştuğu bu sistemin tamamı hidrojen gazı yönünden zengin. Gökbilimciler, Hubble’ın Araştırmalar için Gelişmiş Kamera’sını (Advanced Camera for Surveys) yıldız kümelerinin yaşlarını hesaplamada yararlanılan en genç ve en parlak yıldız kümelerindeki yıldız-oluşum tarihini ortaya çıkarmak ve gökadaların, son aşamalarına gelip gelmediklerini belirlemek için kullandı. Hickson Kompakt Grup 31’in bu karma görüntüleri dört gökadanın birbirine karışmış üzere olduğunu gösteriyor. Ortadaki parlak biçimsiz nesne aslında çarpışan iki cüce gökada. Mavimsi yıldız kümesi, gökadalardan çekilen yıkıntıların arasında, esas çarpışmanın olduğu bölgede oluşmuş. Eş gökadanın üzerinde yer alan puro şeklindeki nesne, grubun bir diğer üyesi. Yıldız kümelerinin bir köprüsü üçlü yapıya bağlı. Sağ tarafta aşağıda, parlak yıldız kümelerinin bir uzantısı da grubun dördüncü üyesinde sonlanıyor. Merkezdeki parlak yıldız ise daha ön plandadır. Bu görüntü, Hubble Uzay Teleskopu’nun Araştırmalar için Gelişmiş Kamera, NASA’nın Spitzer Uzay Teleskopu (Spitzer Space Telescope) ve Gökada Oluşumu Kâşifi (Galaxy Evolution Explorer – GALEX) tarafından alınan görüntülerin birleştirilmesi ile oluşturuldu. Kaynak: NASA |
Satürn’ün Dikkat Çekici Fotoğrafı
Satürn’de çok güzel şeyler olacak. Bu güzel şeyi görmek için Hubble bile işini bırakıp Satürn’e bakacak. Aynı zamanda teleskoplu amatörler de bu olayı gözlemleyebilecek. Satürn’ün dört uydusu aynı anda Satürn’ün önünden geçecek ve gezegenin üzerine aynı anda gölgelerini düşürecekler. |
Satürn’de Hubble’ın bile durup bir bakmasına yol açacak güzel şeyler olacak. “24 Şubat’ta Satürn’ün uydularından dördü Satürn’ün önünden geçecek” diye belirtiyor Hubble Uzay Teleskopu Bilim Enstitüsü’nden Keith Noll. “Titan, Mimas, Dione ve Enceladus, Satürn’ün önünden geçecekler ve onlar geçerken biz de uyduları ve onların bulutların üstüne düşen gölgelerini gözlemleyeceğiz.” Hubble, gözlemleyebilen tek araç olmayacak. Amatör astronomlar da bu olayı görebilecekler. Geçiş zamanı sırasında Kuzey Amerika’nın Pasifik kıyıları, Alaska, Hawaii ve Avustralya ve Doğu Asya’dan gözlemciler bu olayı gözlemleyebilecek. 8 Şubat’ta, gökyüzü fotoğrafçısı Filipinler’den Christopher Go, Titan, Satürn’ün önünden geçerken bu olayı kamerasına kaydetti. |
Sırasıyla, daha küçük olan uydular Mimas, Dione ve Enceladus, Titan’dan sonra ortaya çıkacaklar. Türkiye saati ile 16.24’ de dört uydu ve gölgeleri Satürn’ün yüzeyinde gözükecek. “Daha küçük uyduların fotoğrafını çekmek için, orta çaplı bir teleskopla iyi bir CCD fotoğraf makinesine ihtiyacınız var.” diye belirtiyor Go. Hubble’ın bu tip gözlemleri, genel halk kitlesinin beğenisi için fotoğraf çekmeyi amaç edinmiş olan 10 yıllık Hubble Heritage Projesi’nin bir parçasıdır. “Hubble’ın gözlem zamanlarının sadece % 0.5 kısmı Heritage Projesi’ne ayrılmış durumda” diyor bu projenin liderlerinden Noll. “Bu yüzden fotoğrafını çekeceğimiz olaylar için çok titiz davranıyoruz.” Aynı zamanda Noll, bu dörtlü uydu geçişinin, Hubble’ın arşivindeki en güzel gezegen fotoğrafı olacağını düşünüyor. “Titan’ın geçişi özel bir ilgi çekecek.” diye belirten Noll, şöyle devam etti: “Araştırmacılar, bilimdeki son gelişmeleri kullanarak dev uydunun atmosferinin büyüklüğünü ve saydamlığını tespit etmek için Satürn’den gelen arka plan ışını kullanmayı planlıyor.” Hubble, aynı zamanda halka çizgi halindeyken Satürn’ün resmini çekeceği için halkadaki bozulmalar, keşfedilmemiş uydular ve halkadaki parçacıkların yansıtması hakkında yeni birtakım bilgiler ortaya çıkabilir. Not: 24 Şubat’ta Satürn’ü bulmak için gündoğumundan önce güneybatıya bakın. Çok parlak olduğu için gökyüzünde bulmak kolay. Rastlantıya bakın ki, 24 Şubat’ta Lulin Kuyrukluyıldızı Dünya’ya en yakın konumuna gelecek ve Satürn’ün hemen sağ tarafında gözükecek. Ufak bir teleskop yardımıyla hem Satürn hem Lulin Kuyrukluyıldızı hem de dörtlü geçişi gözlemleyebilirsiniz. Ama ne yazık ki bu olayı Türkiye’den gözlemlemek mümkün olmayacak. Kaynak: science.nasa.gov |
Uzay aracı Mars’ın Çok yakınından Geçti
NASA’ya ait Dawn uzay aracı geçen gece Mars’ın sadece 550 km yakınından geçerek Kızıl Gezegen’in yakından fotoğraflarını çekti. Uzay aracının Mars’a yaklaşması önceden planlanmıştı. Bu sayede gezegenin kütleçekiminden yararlanan araç astereoid kuşağına doğru yol alacak. Uzay aracının 2011’de Vesta ve Ceres’i yakından incelemesi bekleniyor Görev yöneticileri Mars’ın yakın resimlerinin ise 24 Şubat’ta Dünya’ya ulaşacağını bildiriyorlar.
Çarpışan Uydular
Bu zamana kadar ilk kez iki büyük uydu Dünya yörüngesinde çarpıştı. Olay 10 Şubat Salı günü Sibirya’nın yaklaşık 800 km yukarısında Kosmos 2251 uydusunun Iridium 33 uydusuna çarpmasıyla gerçekleşti. İki uydu da tamamen harap oldu.
Amerikan Stratejik Komutanlığı yüzlerce uydu kalıntısını takip ediyor. Çarpışmanın ardından geçen +48 saatte çarpışmanın artıkları her iki yörüngeye de dağılmış durumda.
Bu kalıntılar aslında 800 km yukarıdaki uzay çöplüğünün nüfusunu artırmış oluyor. Çarpışmalar artık hiç olmadığı kadar muhtemel. Neyseki Uluslararası Uzay İstasyonu (UUİ) bu çöplükten şimdilik etkilenmeyecek çünkü UUİ çok daha aşağılarda seyrediyor: 350 km. Hubble Uzay Telekobu’ysa 610 km’de pek de güvende sayılmaz. Araştırmacılar, kalıntıları aşağılara inme risklerinden dolayı önümüzdeki günlerde daha ayrıntılı inceleyecekler.
Gama Işını Yayan Yıldız
NASA’ya ait uzay araçları kuvvetli gama ışınları yayan Dünya’dan 30.000 ışık yılı (1 ıy= 10 trilyon km) uzaklıktaki bir yıldızı izliyor. Yıldızın yaptığı parlamalardan bazıları Güneş’in yirmi yılda yaydığı enerjiden de fazla enerji gönderebiliyor.
NASA’nın ‘Swift’ ve ‘Fermi’ uzay aracı, Dünya’dan 30000 ışık yılı uzaklıktaki ve güçlü gama ışımaları yapan bir nötron yıldızını izliyor.
“Bazı zamanlarda, bu dikkati çeken nesne, 20 dakika gibi kısa bir süre içinde yüzden fazla ışıma yaparak patlıyor” diyor Pennsylvania Üniversitesi’nde ‘Swift’in araştırmalarını yöneten Loredana Vetere. “En yoğun ışımalar, Güneş’in yirmi yılda yaydığı enerjiden daha fazla.”
SGR J1550-5418 diye bilinen yıldız Cetvel (Norma) Takımyıldızı’nın güney kısmında yer alıyor. Patlamalar 3 Ekim 2008’de başladı, biraz ara verdikten sonra 22 Ocak’ta devam etti.
Gökbilimciler bu cismi “Yumuşak Gama Işını Yenileyicisi (Soft-gama-ray repeater)” tanımına uyan 6. cisim olarak sınıflandırdı. 2004 yılında bir “Yumuşak Gama Işını Yenileyicisi”nden gelen yoğun bir ışıma Dünya’nın üst atmosferini 50000 ışık yılı uzaklıktan iyonlaştırdı.

Sanatçının gözünden ışıma yapan bir yıldız
Telif Hakkı: NASA/Goddard Uzay Uçuş Merkezi Kavramsal Görüntü Laboratuarı
“Swift” aracı üzerindeki X-ışını teleskopundan alınan bilgiler kullanılarak, Colombia Üniversitesi’nden Jules Halpern bir yumuşak gama ışın yenileyicisinden beri ilk “ışık yansıması (light echoes)” buldu. Son ışımaların başlangıcında elde edilen görüntüler, kaynağın etrafında oluşan ışık halkalarını genişletenin ne olduğu gösterdi. X-ışınları ile toz bulutları etkileşirken çeşitli halkalar oluşuyor.

Swift uzay aracından X- ışını teleskopu yardımıyla çekilmiş bir SGR J1550-5418 fotoğrafı. Çevresinde halkalar görünüyor. (Telif Hakkı: NASA/Swift/Jules Halpern, Columbia Üniv.)
Araştırmacılar ışınların kaynağının ise dönen nötron yıldızı olduğunu düşünüyor. Sadece 12 mil (yaklaşık 19 km) genişlikte olmasına rağmen, bir nötron yıldızı Güneş’ten daha fazla kütle içerir. Bu bahsedilen nötron yıldızının ise bir magnetar – çok yoğun manyetik alana sahip nötron yıldızı – olduğu düşünülüyor.
Popüler bir teoriye göre ışımaların nedeni magnetarın dış kabuğunda meydana gelen “yıldız sarsıntıları (starquakes)”. Bir magnetarın muazzam manyetik alanı değiştikçe, manyetik alan, kabuğu korkunç manyetik kuvvetlerle zorlar ve genellikle de kırar. Kabuk kırıldıkça yıldız deprem dalgası gibi sismik dalgalarla sallanır ve gama ışınları yayar.
Hiç kimse detaylardan emin değil; çünkü aktif yıldızları anlamak için daha yapılacak çok iş var.
2008 yılının haziran ayında fırlatılan NASA’nın Fermi Gama-Işını Uzay Teleskopu (Fermi Gamma-ray Space Telescope) bu iş için ideal. “Fermi’nin gama ışınlarını izleme tertibatı, bize bu tip olayların yapısını çözmek için magnetarların nasıl enerji saldığını anlamamızda yardım edecek.” diyor Huntsville, Ala’da bulunan NASA’nın Marshall Uzay Uçuş Merkezi’nden Chryssa Kouveliotou. Cisim, Fermi’nin gama ışınlarını izleme tertibatı 22 Ocak’tan beri 95’ten fazla ışıma kaydetti.
NASA’nın “Wind” uydusu ve Japonya Suzaku görevi ve Avrupa Uzay Ajansı’nın ortak “Integral” uydusu da SGR J1550-5418’den gelen ışınları fark etti.
Kaynak: science.nasa.gov
Evren Düşünüldüğünden 30 Kat Daha Fazla Tükeniyor
Otomobiller benzin, yıldızlar yakıt tüketir ve gökadalar karadelikler içine çöker. Bunlar olurken, evren ve içindeki her şey yavaş yavaş tükenir. Fakat bu tükeniş nasıl olur? Avustralya Ulusal Üniversitesi’nden araştırmacılar, evrenin daha önce düşünülenden 30 kat daha fazla tükendiğini buldular.
Avustralya Ulusal üniversitesi’nin Astronomi ve Astrofizik Araştırma Okulu’ndan doktora öğrencisi Chas Egan ve Dr Charley Lineweaver evrenin entropisini hesapladı. Bilim insanları, entropiyi bir makinenin ne kadar verimli olduğunu ya da bir miktar yakıttan ne kadar iş yapılabileceği ya da bir sistemin nasıl tükendiğini ve bozulduğunu bulmak için hesaplarlar. Karadeliklerin boyutu ve sayısından oluşan verileri kullanarak evrenin daha önce tahmin edilenden 30 kat daha çok entropi içerdiğini buldular.
“Biz, gözlemlenebilir evrenin entropisine olan tüm katkıları dikkate aldık: yıldızlar, yıldız ışığı, kozmik mikrodalga arkaplan. Hatta karanlık maddenin entropi tahminini bile yaptık. Fakat bu, evrenin entropisini yöneten süper kütleli karadeliklerin entropisi. Bu süper kütleli karadeliklerin boyut ve sayılarından oluşan verileri kullandığımızda, evrenin entropisinin daha önce hesaplanandan yaklaşık 30 kat daha büyük olduğunu bulduk.” diyor Mr. Egan
“Yaygın düşüncenin aksine, çevremizde gördüğümüz tüm karmaşık yapıların (gökadalar, yıldızlar, fırtınalar ve kangurular) varlığı, evrenin entropisi ve bozulmasının artmasında belirgin bir etkiye sahip. Ancak dürüst olmak gerekirse, onların katkıları, süper kütleli karadeliklerle karşılaştırıldığında göz ardı edilecek düzeydedir.” diye ekliyor Dr Lineweaver.
Araştırmacıların sonuçları, karasal ve Dünya-dışı yaşam için önemli etkilere sahip. “Evren, düşük bir entropi halindeyken oluşmaya başladı ve termodinamiğin ikinci yasası uyarınca, entropi o andan beri artmakta. Bu önemli çünkü evrende yaşam (karasal yaşam da dahil) için elde edilebilir enerji miktarı, evrendeki entropiye bağlı. Evrenin herhangi bir yerinde yaşam için ne kadar enerjinin elde edilebilir olduğunu ve nerede bulunduğunu bilmek isterdik. Bu süreçteki ilk adım evrenin entropisini belirlemektir. Bu da bizim yaptığımız şey.” diyor Mr Egan.
Dr Lineweaver, araştırmada sıradaki adımın, maksimum entropiye ne kadar yakın olduğumuzu, şu anki süreçte ne kadar entropinin bulunduğunu ve evren ile tüm hayatın kaçınılmaz ısı-ölümle sona ermesinden önce ne kadar zamanımızın kaldığını tespit etmek olduğunu söyledi.
Kaynak: ScienceDaily
Astronot Sacco Konuğumuz Oldu
22 Ocak 2009 tarihindeki büyük etkinliğimizde konuğumuz NASA Astronotu Prof. Albert Sacco idi. Bu etkinliği bizler gibi birçok kişi nefeslerini tutarak bekliyordu. Yaklaşık 110 kişinin katıldığı konuşmada Prof. Sacco, uzay maceralarını esprili bir dille anlatırken izleyiciler olarak keyifli vakit geçirdik.
1995 yılında Columbia ile yörüngeye çıkan NASA STS-73 Mürettebatından, Kargo Uzmanı olarak görev yapan Prof. Sacco, bizlere yörüngede geçirdiği 16 gün boyunca yaptığı deneyleri ve başından geçen ilginç olayları anlattı. Uzaya çıkmadan önce kendisine uygulanan sıkı çalışmalardan da bahseden Prof. Sacconun konuşması yaklaşık 1 saat sürdü. Sacco, sunumunda ayrıca yörüngeden çektiği, Türkiye ve Dünya’nın değişik bölgelerinin yer aldığı fotoğraflarını da paylaştı. Daha sonra, sunumu ilgiyle takip eden seyircilerden gelen birbirinden ilginç sorularla konuşma tamamlandı.
ODTÜ AAT olarak, 2009 Dünya Astronomi Yılı’nda böylesine büyük bir etkinliği gerçekleştirmiş olmanın gururyla, başta Prof. Albert Sacco’ya ve daha sonra tüm katılımcılara teşekkürlerimizi sunarız.