Birçoğumuz az çok tarih bilgisine sahibiz. Birçoğumuz da Osmanlı Dönemi’nin kuruluş-yükseliş-çöküş dönemlerini biliriz. Osmanlı Devleti yükseldiği dönemlerde, Avrupa bilim ve teknolojide atılım yapmış böylece dünya milletleri üzerinde egemenlik sağlama fazla toprağa sahip olana değil bilim ve teknolojide ileride olana verilmiş. Bu dönemde Avrupa’da birçok Türk alimin eserleri ders kitabı olarak okutulmaya başlansa da, sadece toprak kazanma derdinde olan Osmanlı için durum pek iyiye gitmemiştir. Çöküş döneminde ısrarla toprak peşinde koşan Osmanlı yıkılmaya mahrum kalmıştır. Buraya kadar tarih bilgilerimizi güncelledik biraz. Peki ya sonra ne oldu?

Anadolu topraklarından bir Mustafa Kemal ve ordusu geçti. Bu topraklarda yeni zaferler edinildi ve bu zaferler sadece topraktan ibaret değildi. Mustafa Kemal hem düşmanla hem de cehalet ile savaşmıştır. Bu savaşın sonunda; rejim, yönetim, düşünce anlayışı değişmiş, Anadolu insanının yaşam şeklinin de değişmesini sağlamıştır. Eğitime, bilime önem vermeyen bir toplumda güneş olarak doğmaya başlamıştır. Artan okuma-yazma oranı, kadın-erkek demeden herkese tanınan eğitim hakkı, kurulan okullar… Bunlar sadece en temel örnekler.

Kurtuluş Savaşı sona ermiştir ve Atatürk geleceğin bilimsel çalışmalarla sağlanacağını, 1923’de: ‘Arkadaşlar, bundan sonra pek mühim zaferlere kavuşacağız. Fakat, bu zaferler, süngü ile değil, iktisat ve ilim zaferleri olacaktır. Ordularımızın şimdiye kadar istihsal ettiği muzafferiyetler, memleketimizi halâs-ı hakikîye sevketmiş sayılmaz. Bu zaferler ancak müstakbel zaferlerimiz için kıymetli bir zemin hazırlamıştır. Muzafferiyât-ı askeriyemizle mağrur olmaya bu yeni ilim ve iktisat zaferlerimize hazırlanalım.’ diyerek ifade etmiştir.

Atatürkçü düşünce sisteminde gelecek bilim ve fen ile kurulmalıydı. Ne yazık ki Osmanlı’da bunun temelleri atılmamıştı. Savaştan yeni çıkmış olan Anadolu harap ve bitap düşmüş, mektepli gençler savaşta şehit düşmüştü. Elde avuçta yok denecek kadar öğretmen, bilim insanı, okul, üniversite, mühendis, profesör vardı. Tarih 30 Ağustos 1924 ve Atatürk der ki;
‘Efendiler, medeniyet yolunda muvaffakiyet yenilenmeye bağlıdır. Sosyal hayatta, iktisadî hayatta, ilim ve fen sahasında muvaffak olmak için yegâne tekâmül ve terakki yolu budur. Medeniyetin buluşlarının, fennin harikalarının, cihanı değişmeden değişmeye sürüklediği bir devirde, asırlık köhne zihniyetlerle, maziperestlikle mevcudiyetin muhafazası mümkün değildir.’
Ve Atatürk 10.yıl nutkunda, Sakarya Muharabesi zamanlarında ve daha birçok kongre ve konuşmalarında bilim ve fenin önemine değinmiştir.

Atatürk döneminde ise Türkiye’de bilimin gelişmesi hususunda, yüksek okulları da içine alan 2252 sayılı yasanın 31 Mayıs 1933’de kabul edilmesi önemli bir adım olmuştur. Bu yasa gereğince eski İstanbul Üniversitesi 31 Haziran 1933 günü kapatılarak, onun yerine 1 Ağustos 1933 tarihinde batı Avrupa örneğine uygun modern bir üniversitenin açılması planlanmıştır. Bu üniversiteyi, Türkiye’de birçok yeni okulların veya bölümlerin açılması ya da modernize edilmesi takip etmiştir. Mesela, İstanbul Yüksek Teknik Okulu’nda Mimarlık Bölümü, Ankara’da Tarım ve Veterinerlik Okulu, Devlet Konservatuvarı ve diğer bazı okullar sayılabilir.(Bu paragraf alıntıdır.)

Türkiye’nin gelişmesi için önündeki engelleri kaldıran, Türkiye’de çağdaş bir devir başlatan, Türk milletinin akılcılık, bilim, fen, mühendislik gibi konularda gelişmesini sağlayan ve bunu tüm Dünya ülkelerinin gözü önünde, önce büyük bir savaş kazanıp sonra da eğitim alanında sıfırdan başlayarak yaptığı inkılaplarla yeni bir devir açan Mustafa Kemal ATATÜRK’e sonsuz teşekkürler… Sen rahat uyu Atam, biz gençler bu ülkeyi ilimle, fenle kalkındırıp, senin açtığın yolda hiç durmadan ilerleyeceğimize ant içeriz.

Hazırlayan: Aylin Açıkgöz