gokyuzu.org

Dilhan Eryurt’un İzinden (II)

Yazının ilk kısmı için: Dilhan Eryurt’un İzinden

Dilhan Eryurt, sonrasında ABD Bilimler Akademisi bursu ile NASA’nın New York’taki Goddard Uzay Araştırma Enstitüsü’nde görev alır. Uzay ve yer bilimleri üzerine çalışmalar yapan enstitüde bu konuda çalışan tek kadındır. Burada astrofizik ve yıldız yapıları üzerine ders almaya ve çalışmaya başlar. Burada Kanada’da çalışma fırsatı bulduğu Dr. Cameron da vardır. Çalışır, çalışır, çok çalışır… Bursunu üç kez üst üste uzatır. Artık esas kadroya alınmıştır. Maaşı hakkında da şunları söyler:

“İlk yıl belli bir burs ücreti alıyordum. İkinci yıl kurallara göre 500 dolar kadar bir artış yapıyorlardı. Ben ertesi yıl da 3. kez bursu alınca, esas kadroya alındım. Birlikte çalıştığımız Prof. Cameron bana dönüp ne kadar para alacağımı sordu, bilmediğimi söyleyince yanıtını de yine kendisi verdi. Öyle bir ücret veriyorlardı ki, hayal etmeme bile olanak yoktu. Hemen, ‘Ama bu çok büyük para, her halde çok sıkı çalışmam gerekecek,’ deyiverdim. Profesör de ‘Aptal olma, sen bunu hak ediyorsun,’ diye çıkıştı.”

Eryurt, devamında Cameron ile Güneş evrimi üzerine çalışmalar yapar. Güneş hakkında bilinen çok önemli bir yanılgı gün yüzüne çıkmıştır: Aslında Güneş başlangıçta soğuk değil daha da sıcaktır ve gitgide soğumaktadır. Bu konuda Prof. Cameron ile çalışarak modeli tekrar oluşturur, 1963 senesinde hocası ile beraber bir makale hazırlar ve “The Early Evolution of the Sun” adı ile yayınlar. Dilhan Eryurt bir TRT belgeselinde bu konuyu şöyle açıklar:

“Gayet mükemmel bilgisayar sistemleri mevcuttu, ve biz Güneş’in oluşumundan bugünkü durumuna kadar durumuna kadar teorik [bir] model hesapladık. … Güneş bizim için en yakın yıldızdır. Güneş’in kütlesi, yüzey sıcaklığı, parlaklığı ve bir de yaşı oldukça kati olarak bilinmektedir. Teorik [olarak] Güneş’in oluşumundan başlayıp modeller kurarsak ve bunları muhtelif zaman aralıklarındaki durumunu inceleyip de nihayet 4,5 milyar yıl sonraki bir model elde edersek ve bu teorik model bugün Güneş’in bize gönderdiği ışınımı veriyorsa, yüzey sıcaklığı bugünkü değerine eşitse [işte] o teorik model Güneş’i temsil eder. Ve biz bu çalışmamızda o zamana kadar bilinenden daha değişik bir sonuca vardık, ve Güneş’in ilk devirlerindeki parlaklığının şimdikinden çok daha fazla olduğunu, yavaş yavaş azaldığını, içinde termonükleer reaksiyonlar başladıktan sonra bugünkü durumuna eriştiğini bulduk. Eğer Dünya’mız Güneş’in ilk devirlerindeki çok sıcak etkide kalmışsa, o zaman Güneş’i oluşturan maddelerin kimyasal fiziksel yapılarında bazı değişimler olmuştur. Tabii bu söz aynı zamanda Dünya’nın uydusu olan Ay için de doğrudur. O sıralarda Ay’a gidecek astronotlar hazırlıklar yapıyorlardı. Tabii bunların bilinmesi Ay’a gidecek astronotların karşılaşacakları ortamlar açısından da önem taşıyordu.”

Dilhan Eryurt, 1969 yılında NASA tarafından çok az bilim insanına nasip olan Apollo Başarı Ödülü’ne layık görülür. Ayrıca bu çalışmaları sebebiyle yabancı uyruklulara o dönem verilmeyen kıdemli araştırma ünvanını da almıştır.

Dilhan Eryurt, üzerinde çalışmış olduğu yıldız modelleri oluşturma ve yıldızlardaki termonükleer ilişkileri inceleme konularını, dünya çapında çalışmalara açan birkaç kişiden biri olmuştur.

İşte bir bilim insanının, bilim dünyasına kattıkları…

Artık sıra memleketine dönerek, bu ilmi kendisinden sonra devam ettirecek gençler yetiştirme zamanıdır. Eryurt, 1 yıl boyunca Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) misafir hocalık yapar, bölümde astrofizik derslerini başlatır. Ülkemizde bilimin gelişmesi adına Amerika’da bilimsel toplantılara katılır. Astronomların bir araya geldiği ve fikir alışverişi yaptığı bu toplantılarının bir benzerini de ülkemizde yapmak ister. TÜBİTAK’ın da desteğini alarak 1. Ulusal Astronomi Kongresi’ni ODTÜ’de gerçekleştirir. Tabii o zamanlar koca ülkede sadece 25 astronom vardır ve hepsi de bu kongreye katılmıştır. Sonrasında bir gelenek haline gelen bu kongre, iki yılda bir belirlenen bir üniversitede yapılmaya devam etmektedir.

Dilhan Eryurt 1969 yılında NASA’ya döner ve Dr. Cameron ile bilimsel çalışmalarına devam ederek yeni çalışmalara ve makalelere imza atarlar. 1973 yılında ODTÜ’ye geri dönerek burada Astrofizik Anabilim Dalı’nı kurar. Böylece birçok öğrenci bu alana yönelecek ve önemli çalışmalara imza atacaktır. Bu çalışmaların karşılığında 1977’de TÜBİTAK tarafından “Bilim, Hizmet ve Teşvik Ödülü” ile ödüllendirilir.

Eryurt, ODTÜ’de 6 ay Fizik bölüm başkanlığı, sonrasında 5 yıl boyunca da Fen Edebiyat Fakültesi’nde dekanlık yapar. 1991 yılında ODTÜ kampüsünde bir gözlemevi kurulmasını sağlar, fakat ne yazık ki bu gözlemevi artık kullanılmamaktadır. Halen Saklıkent, Antalya’da faaliyet gösteren TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’nin yapılmasına da katkı sağlar. Eryurt, 1993’te ise emekliliğine ayrılır.

Gazete sayfalarında küçük bir yer alarak basına yansımış bir vefa borcundan da bahsetmek istiyorum. Bir internet haberinde bahsedildiği üzere; Dilhan Eryurt’un eşi, eski Erzurum milletvekili Sebahattin Eryurt dönemin Erzurum Milli Eğitim Bakanı Fevzi Budak’ı arayarak, “Evladım hayatımın son dönemlerini yaşıyorum. Ne kadar daha yaşayacağımı bilmiyorum. Eşimle birlikte devletin çeşitli kademelerinde görev yaparken biriktirdiğimiz bir miktar paramız mevcut. Bu birikimlerimizi, her şeyimle bağlı olduğum Erzurum eğitimine bağışlamak istiyorum. Bana bu birikimlerimizi Ankara için harcamam teklif edildi. Ama ben kabul etmedim,” der. Yıllarca devlete çeşitli kademelerde hizmet etmiş karı-koca, biriktirmiş oldukları tüm servetlerini Erzurum Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağışlamışlardır. 800.000 TL’lik bağış şartlıdır: Bir kısmı ile Erzurum merkezine anaokulu, kalan kısmı ile Pasinler ilçesine 100 öğrenci kapasiteli bir kız yurdu yaptırılacaktır. Çocukları olduğu halde neden tüm servetlerini bağışladıkları sorusuna ise kısa ama anlamlı bir cevap verirler: “Ömrümüzün sonuna geldik, memlekete vefa borcumuzu ödemek istedik.”

Ve Dilhan hocamız, 2012 yılında hayata gözlerini yumar…

Dilhan Eryurt’a bilim dünyasına kattığı, ülkemizde bilimin ve eğitimin gelişmesi için yaptığı her şey için teşekkür ederiz. Kendisi bizlere yol gösterici ve büyük bir örnek teşkil etmektedir.

Dilhan Eryurt arkasında sadece büyük başarılar bırakmaz. Kendisi gibi birçok öğrenci yetiştirir ve onlar da başka öğrenciler… Mesela Halil Kırbıyık. TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’nin müdürü olan hocamızdan bir yazı istedim ve sağ olsun kırmadı. Söze ise “Şüphesiz daha söylenecek pek çok şey var…” ile başladı:

“Prof. Dr. Dilhan Ezer Eryurt ile 1968 yılından itibaren, emekliliğine kadar öğrenci-öğretmen-idareci, meslektaş ve arkadaş olarak yaklaşık 25 yıl beraber çalıştık. Bunun son 5 yılı ortak idareciliktir.

Tasarrufta aşırı titizlik gösterdiğini hatırlıyorum. Bir gün Dekanlık’ta otururken, “Bir şeyler yazmak için kağıt gerekiyor,” dedi. Ben hemen dosya kağıdı almak için ayağa kalktım ve getirmek için hamle yaptım. Bana “Dur, burada var,” dedi. Masasının sağ alt kısmından bir tomar eski samanlı kağıtlardan çıkardı. Ben “Hocam, ben temiz kağıt getireyim,” dedim tekrar. Ancak “Gerek yok, bunlar idare eder,” dedi. Sonra ben ona, “Bu kağıtları nereden buldunuz?” dedim. Çünkü o kağıtlar artık kullanılmıyordu. Dilhan Hanım da “Öyleyse hikayesini anlatayım,” dedi. “Bu kağıtlar babamın 1940’lı yıllarda bürokratlık yaptığı dönemlerden kaldı, evde duruyorlardı. Bunları şimdi müsvedde kağıdı olarak kullanıyorum; beyaz temiz kağıtları başka, daha önemli işlere kullanırız,” diyerek sözü bağladı. Devlette israfı önlemek için babasından 45-50 yıl önceden kalan kağıtları kullanarak devlet bütçesine katkıda bulunmayı yeğliyordu.

Bu anı benim belleğimde hep yer etmiştir. Zira pek çok bürokratın veya devlet görevlisinin bir makama getirildiğinde ilk işinin odasını tefriş etmek, pahalı şeylerle dekore etmek veya donatmak olduğuna şahit oldum.

Prof. Eryurt çalışmalarında ulusal ve uluslararası iş birliğine çok önem verirdi. Ancak merkez üssün ülkemizde, ODTÜ’de olması için çok çaba sarf etmiştir. Bunun için öğrenci yetiştirmenin önemine her zaman vurgu yapmış ve yüksek lisans ile doktora öğrencileri yetiştirmiştir. Bu çabası sonunda meyve vermiş, ODTÜ merkezli uluslararası projeler yapılmaya başlanmıştır.

Araştırmalarında kaliteye her zaman önem vermiş ve bu yönde bizleri hep teşvik etmiştir. Çalışmaları, daha çok yıldız yapısı ve evrimleri, ve özellikle Güneş üzerine olmuştur. Bu alanlarda evrensel ölçütlerde 50 civarında yayın yapmış, bu çalışmalarına yabancı müelliflerden [yazarlardan] verilen pek çok atıf almıştır. Güneş ile ilgili hala çözülememiş olan nötrino problemi üzerinde araştırmalarını geliştirmiş ve problemi çözme yönünde önemli katkılar sağlamıştır. Katıldığım uluslararası toplantılarda alanının tanınmış bilim adamlarının, Eryurt’u bilime katkı yapan üst düzey bilimcilerin arasına koymaları beni her zaman duygulandırmıştır.

TÜBA ve ulusal-uluslararası mesleki derneklerin de üyesi olan sayın Prof. Dr. Dilhan Eryurt gibi bir bilim kadının ülkemizde yetişmiş olmasından ne kadar gurur duysak azdır.”

Biz de ODTÜ Amatör Astronomi Topluluğu olarak, hocamız Dilhan Eryurt’un adını verdiğimiz bir gelenek başlatmak istiyoruz. Lisans, lisansüstü, doktora öğrencilerinin katılıp araştırmalarını, çalışmalarını, elde ettiği verileri sunabileceği, böylece özgüven kazanıp eksiklerini görecekleri, aynı alanda çalışmalar yapan başka üniversitelerden öğrenciler ile tanışıp bilgi alışverişi yapacakları bir etkinliği, 1. Dilhan Eryurt Gökbilim Günü‘nü düzenlemeye hazırlanıyoruz. 22 Nisan 2017 Cumartesi günü gerçekleşecek bu etkinliğimize sizleri de bekleriz. Astronomiyle kalın…

Ayrıca, Dilhan Eryurt hakkındaki bu videoları da izlemeniz tavsiye edilir:

https:/youtu.be/rG9p0CUvbjE

Kaynakça:
https://medium.com/@_tanricabastet_/kadın-hikayeleri-dilhan-eryurt-58df2cda94b
http://www.acikbilim.com/2012/03/dosyalar/gokyuzu-kadinlarindir.html
http://fizikciler.info.tr/index.php/13-fizikciler/79-dilhan-eryurt
https://tr.wikipedia.org/wiki/Dilhan_Eryurt
http://www.focusdergisi.com.tr/bilim_insanlari/soylesiler/00462/
Gökyüzü bülteni, 57. sayı

Yazan: Aylin Açıkgöz

Dilhan Eryurt’un İzinden (I)

Bu yazıya başlamadan önce, Dilhan Eryurt hakkında dergilerde, internette birçok yazı okudum; bazı öğrencilerinin hakkında yazdıkları yazılara baktım, videolar izledim. Karşımda başarılarla dolu bir hayat hikayesi vardı. Zorluklara rağmen yılmayan, ilklere imza atan, kendi için çalışan, maddi geliri ve statüyü öncelik olarak görmeyen, kendisinden sonra da kendi gibi öğrenciler yetiştiren bir Türk bilim insanının hikayesi idi bu.

Dilhan Eryurt, 19 Kasım 1926’da İzmir’de dünyaya gelir. Cumhuriyet yeni kurulmuştur. Okula gitmek, eğitim görmek şimdiki kadar kolay değildir, hele ki bir kız çocuğu için. Alfabeyi kısa sürede öğrenen, kitapları ezberleyen, matematiğe özel ilgisi olan ve başarısı ile övünmeyip kendi için çalışan öğrenci Dilhan, liseyi takdirnâme alarak bitirir. Ayrıca lisede üst üste üç yıl iftihar listesine de girmeyi başaran bir öğrenci olan Dilhan’a, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, Nutuk kitabını hediye eder. İçinde şöyle bir not vardır: “Gönlümün bütün dileği, sizin de gireceğiniz meslekte ve ileriki hayatınızda Atatürk gibi Türk milletine büyük hizmetler etmeniz ve insanlığa milletiniz yolundan büyük faydalar ve bahtiyarlıklar getirmenizdir.”

İlginçtir ki yaşamı boyunca önemli ödüllere layık görülmesine rağmen, aldığı en önemli ödül olarak bu Nutuk kitabını görür. Dilhan Eryurt der ki: ” Bu sözler benim yaşamımdaki başarılı hizmetlerin dayanağını teşkil eder.” İşte o dönemlerde yetişen bir kız çocuğu, bilim adına hem ülkesinde hem de dünyada birçok başarıya imza attı. Tıpkı babasının ona öğütlediği gibi yaptı: “Kızım, oku, kendini yetiştir ve memleketin için bir şeyler yap.”

Matematiğe olan ilgisi ona 1942 yılında İstanbul Üniversitesi Yüksek Matematik ve Astronomi Bölümü’nü seçtirir. Bu dönemde, astronomi derslerine ülkemizde yeni yeni yer verilmeye başlanmıştır. Yardımcı ders olarak okutulan astronomi dersleri ile birlikte Dilhan Eryurt’ta astronomi ilgisi de oluşmaya başlar. Matematiği de kullanabileceği için astrofizik alanına yönelen Dilhan Eryurt, çevresindekilere, “Günün birinde size Ay’dan el sallayacağım,” der.

Dilhan Eryurt’un İstanbul Üniversitesi’nde okuduğu dönemde, Nazi zulmünden kaçıp gelen profesörler İstanbul Üniversitesi’nde ders vermektedir. Çok güçlü temelleri olan bu profesörler, çok güçlü temeller vermiştir. Daha sonrasında, Ankara Üniversite’sinde Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü açılması için görevlendirilen Tevfik Okyay Kabakçıoğlu’nun yanında Dilhan Eryurt fahri asistanlık yapar. Bu nedenle birkaç yıl ücret almadan çalışan Dilhan Eryurt’a Tevfik Okyay, “Bir şey söyleyeceğim ama utanıyorum. Seni hiç olmazsa laborant konumuna sokalım da, bari yol paran çıksın,” demiştir. Kendisine kadro çıkmıştır çıkmasına ama buna artık gerek yoktur çünkü babası onu büyük dayısının yanına, Michigan’a gönderir. Eryurt, Michigan Üniversitesi’nde astronomi bölümüne kabul edilir, burada astrofizik üzerine yüksek lisansını tamamlar. Başarısı ile dikkat çekmesi üzerine hocaları orada kalmasını ister ama o memleketine geri dönmeyi tercih eder.

Türkiye’ye döndüğünde Ankara Üniversitesi Astrofizik Anabilim Dalı’nda asistan olur. Prof. Dr. Egbert Adriaan Kreiken’in yanında doktora, daha sonra da doçentlik çalışmalarına başlar. Bu dönem 1950’li yıllara denk gelmektedir. Üniversitede yabancı dili olan asistan bulunmaması nedeniyle Hollandalı profesör Kreiken’in tercümanlığını da kendisi üstlenmiştir. Kreiken’in enstitünün kütüphanesini geliştirmek için getirdiği kitaplar sayesinde Dilhan Eryurt, Michigan’dan dönerken yanında getirdiği araştırmalar ve verilerle birlikte çalışmalarına devam etmiştir.

Kreiken, eşi ve Eryurt haftasonları Ankara’da gezintiye de çıkardı. Halkla sohbet eder ve bir rasathanenin kurulması için uygun bir yer ararlardı. İşte Ankara Üniversitesi’nin Ahlatlıbel’deki Kreiken Rasathanesi’nin yerinin seçilmesi de işte o zamanlara denk gelir.

Dilhan Eryurt doçentliğini tamamladığında, Kreiken 30 yaşında doçentliğini tamamlayan bu genç ve başarılı öğrencisine profesörlük teklif eder. Ancak Eryurt kendisini daha fazla geliştirmek istediğinden bu teklifi reddeder. Sıradaki yolculuğu ise Kanada’yadır.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın bursu ile bu kuruma bağlı olan laboratuvarda çalışmaya Kanada’ya gider. Burada Deep River Atom Enerji Laboratuvarı’nda Dr. Cameron’un yanında çalışmaya başlar. Dilhan Eryurt bu zamanları şöyle anlatıyor:

”Gerçek astrofizikle burada karşılaştım. Türkiye’de biz bilgisayar bile görmemiştik, hesaplamaları hesap makinesiyle yapıyorduk. Kanada’da Prof. Cameron’un yanına gittim ve o bana çalışmam için üç konu teklif etti. Ben hidrojen yıldızlarını seçtim. Dr. Cameron bana dönüp, ‘En zorunu seçtin,’ dedi. Ardından da, önce hidrojenden oluşan bir gazın opozitesini [opasite, ışık geçirmezlik] hesaplamak gerektiğini söyledi. Bir bilgisayar programı yapmam gerekiyormuş. Programa belli sıcaklık ve yoğunluk değerleri girilince, program o gazda opozitenin ne olması gerektiğini bulmalıymış. Yani programın bunu yapması için, benim de programı yapmam gerekiyordu. Ama ben değil bilgisayar programını; bilgisayarı ve programlamayı bile bilmiyordum. Hemen kütüphanelere gittim, kitaplar aldım ve programlamayı öğrendim ve programı başardım. Dr. Cameron, ‘Şimdi bunu bilgisayara koy,’ dedi, ama ben daha önce bilgisayarı görmemişim. Gittik kartları yerleştirdik ve Dr. Cameron ‘Git sonucu al,’ dedi. Sonucu birkaç saniye içinde elimde görünce doğrusu çok şaşırdım.”

Eryurt, daha sonra ise ABD’ye giderek önce Amerikan Soroptimist Federasyonu bursuyla ABD’de Indiana Üniversitesi’nde görev alır. sonra da üniversiteye bağlı Goethe Link Gözlemevi’nde yıldız modelleri yapmakla tanınmış Prof. Dr. Marshall Wrubel ile çalışmaya başlar. Bu gözlemevinde Dilhan Eryurt, emrindeki büyük bir bilgisayarın başında gecesini gündüzüne katarak çalışır ve bu çalışmalar meyvesini verip, yıldız modellerini oluşturmada kullanılan yeni bir yöntem ortaya koyar. Dilhan Eryurt’un sözleriyle: “O zamana kadar yıldız modellerinin çözümü için kullanılan yöntem ‘fitting’ yöntemiydi ve hep onu kullanırlardı. Ne olduğunu kısaca söylemek gerekirse; yıldızın merkezinden başlayarak 4 diferansiyel denklem bir orta noktaya gelir. İkinci bir başlangıç da, yüzey şartlarından başlayarak içeri doğru çözümlenir ve belirli bir kesişme noktasında 2 çözümün birbirine uyması istenir. Uymuyorsa, çakışana kadar değişimler yapılır. Biz o günlerde yıldızın yüzeyinden içine kadar çözümü otomatik şekilde tek bir yoldan giderek yaptık. İki ayrı yoldan değil. Bulup geliştirdiğimiz yöntem buydu.” Bu yöntem sonraları ABD Atomik Enerji Komisyonu, Los Alamus Ulusal Laboratuvarında kullanılmaya başlandı.

Yazının devamı için: Dilhan Eryurt’un İzinden (II)

Kaynakça:
https://medium.com/@_tanricabastet_/kadın-hikayeleri-dilhan-eryurt-58df2cda94b
http://www.acikbilim.com/2012/03/dosyalar/gokyuzu-kadinlarindir.html
http://fizikciler.info.tr/index.php/13-fizikciler/79-dilhan-eryurt
https://tr.wikipedia.org/wiki/Dilhan_Eryurt
http://www.focusdergisi.com.tr/bilim_insanlari/soylesiler/00462/
Gökyüzü bülteni, 57. sayı