Hazır olun. İkizler Göktaşı Yağmuru yolda. 13 ve 14 Aralık 2009 tarihlerinde maksimum seviyeye ulaşacak olan İkizler (Geminid) Göktaşı Yağmuru’nun Dünya’ya saatte 140’dan fazla göktaşı bırakması bekleniyor. O sırada ‘Yeni Ay’ evresinde olan Ay ise bu muhteşem görüntüyü bozamayacak. Dünya, her yıl, aralık ayında “3200 Phaethon” adlı eski bir kuyruklu yıldızın bıraktığı parçacıkların arasından geçtiği ve bu parçaçıklar atmosfere İkizler Takımyıldızı doğrultusunda girdiği için bu yağmura İkizler Göktaşı Yağmuru denmektedir. Yalnız, görülen her göktaşı Geminid olmayabilir. Eğer gördüğünüz göktaşının gökyüzünde doğrultusu İkizler Takımyıldızı’ının parlak 2 yıldızı Castor ve Pollux’a doğruysa muhtemelen bir Geminid gördünüz. Şimdiden bol şanslar…
13 Aralık 2009 Pazar günü 22:00’da Stellarium programı ile doğu ufkunun durumu.
03 Aralık 2009 Perşembe günü Fizik Bölümü 3. kat Cavid Erginsoy Seminer Salonu’nda Big Bang Semineri verilecektir. Seminer saati 18:00’dir. Semineri topluluk üyelerimizden Beril Erdoğan verecek olup tüm gökbilim severleri dönemin altıncı seminerine bekliyoruz.
Atlantis uzay mekiği bugün Tsi 16:44 sularında Kaliforniya’daki Kennedy uzay merkezine yumuşak bir iniş gerçekleştirdi. STS-129 görevi sırasında üç uzay yürüyüşü gerçekleştirildi.
Muhammed Raşid Tuğral, Canon EOS 400D, 15”, ISO800
Atlantis, UUİ’den ayrıldıktan yaklaşık 7 saat sonra Türkiye semalarından geçti. ODTÜ-AAT olarak muhteşem ikiliyi gökyüzünde birlikte yakalamayı başardık. Yukarıdaki fotoğrafta parlak görünen çizgiyi UUİ, arkasından gelen sönük çizgiyi ise Atlantis uzay mekiği oluşturuyor.
Aşağıdaki fotoğraf da Atlantis’in UUİ’den ayrılmasının bir gün ardından Muğla’dan çekildi. Sağdaki parlak çizgiyi UUİ, soldaki çizgiyi ise Atlantis uzay mekiği oluşturuyor.
Sinan Cate(AAT), Canon EOS 50D, 135″, ISO 800, F/4
Atlantis uzay mekiği Expedition 20 ve 21’in uçuş mühendisi Nicole Stott’u da getirdi. Nicole Stott UUİ’de 87 gün geçirdi. UUİ’nin kontrolünü ESA’lı astronot Frank De Winne devraldı. Frank De Winne’nin ve Expedition 21’den Roman Romanenko’nun 30 Aralık’ta Soyuz kapsülüyle Dünya’ya inmeleri planlanıyor. İniş yine canlı olarak NASA TV’den verilecek.
Her zaman, roket bilimi için bir rokete ihtiyacınız olmayabilir. Bazen büyük bir uçak da aynı işi görür mesela bir 17 tonluk 2.75 metrelik SOFIA adı verilen teleskopa sahip bir Boeing 747.
SOFIA (Stratosferic Observatory for Infrared Astronomy – Kızılötesi Gökbilim için Stratosfer Gözlemevi) evreni 45000 yükseklikte stratosferden geçerken gözlüyor. Gelecek yıl hizmete girecek olan SOFIA, dünyanın en büyük ‘uçan’ teleskopu olacak.
NASA’nın SOFIA kızılötesi gözlemevi, Dryden Uçuş Operasyonu Binası, California (Dryden Aircraft Operations Facility) üstünde uçarken.
Telif Hakkı: NASA / Jim ROSS
“SOFIA bazı önemli bilimsel olayları açığa kavuşturmak için hazırlandı.” diyor proje araştırmacısı Pamela Marcum. “Mesela, SOFIA bize gezegenlerin nasıl oluştuğunu ya da Güneş Sistemi’nin nereden geldiğini anlamamıza yardım edecek.” Gezgin bir gözlemevi olduğundan, SOFIA’nın limitleri yok. SOFIA, Dünya’nın her yerinden görünmeyen herhangi bir ilginç olayı (mesela tutulmaları) gözlemleyebilirken, karadaki çoğu gözlemevi bu gösteriyi ‘yanlış konumdan’ dolayı kaçıracak. SOFIA, daha geniş bir gözlem alanı için gözlemlerini su buharının oluşturduğu katmanın ilerisinde yapacak.
Sağda: SOFIA’nın bulunduğu uçak. Solda: SOFIA [1][2]
Telif Hakkı: Tom Tschida
Galaksimiz Samanyolu gezegen sistemleri ile dolu olduğu halde gökbilimciler bunların tam olarak nasıl oluştuğunu anlayabilmiş değil. Nedeni de sıradan teleskopların gezegenlerin oluşun yeri olan devasa, yoğun toz ve gaz yığınının arkasını görememeleri. Kızılötesi ışığı kullanarak SOFIA, bu sırrı aralayabilir ve araştırmacılara moleküllerden nasıl dünyalar oluştuğunu gösterebilir.
“SOFIA, gezegenleri, yeni yıldızların etrafındaki su buharının buza dönüştüğü ‘gezegensel bu sınırı (planetary snowline)’ adı verilen sınırda izleyecek.”diyor Marcum. “Çünkü buralarda gaz devlerinin (Satürn, Jüpiter gibi gazdan oluşmuş devasa gezegenler) oluştuğu düşünüyoruz. En büyük kütleli gezegenler bu sınır etrafı oluşuyor çünkü buradaki koşullar kayaların birleşip gezegen oluşturması için ideal. (Yapışkan kar tanelerinin birleştirilip kar topu yapılması gibi)”
“Önce yeterince büyük bir çekirdek oluşuyor. Yerçekim kuvveti yeterince güçlü olunca hidrojen ya da helyum gazları yüzeye ‘yapışıyor’. Jüpiter ve Satürn gibi gezegenlerde bu çekirdek büyümeye devam ederken, bu kütleye sahip olmayan çekirdekler ise kayalık gezegenleri oluşturuyor.”
Sanatçının gözünden gezegenlerin oluştuğu gezegen öncesi disk.
Telif Hakkı: NASA/JPL-Caltech
“Gezegen öncesi diskteki oksijen, karbon ve karbondioksit gibi basit yapıların nerede oluştuğunu SOFIA belirleyecek.” Bu maddelerin nerede oluştuğunu tespit ederek bunların nasıl birleştiğini anlamak mümkün olacaktır.
Teleskopun en iyi özelliklerinden birisi de diğer kızılötesi teleskopları tamamlaması. 20 yıllık ömrü boyunca, diğer teleskopların uzunca inceleyemediği yerleri inceleyip araştırabilir. Mesela, WISE ilgi çeken bir şey bulduğunda SOFIA bunu uzunca bir süre incelerken, WISE da gökyüzünü taramaya devam eder.
“WISE, kızılötesi dalga boyunda tüm gökyüzünü tarayarak istatistiksel bilgiler için dizayn edilmiştir. Ama SOFIA’nın bu iş için vakti olacak.”
İnsan gözünün göremediği sıcakkanlı bir köpekten ve soğukkanlı kertenkeleden çıkan kızılötesi ışınlar.
Telif Hakkı: NASA
SOFIA, Hershel Uzay Teleskopu’nun üç boyutlu araştırmalarından ve James Webb Uzay Teleskopu’nun yakından uzağa kızılötesi araştırmalarından çıkan sonuçları kullanacak.
Marcum’un konu hakkında yorumu şöyle: “Herschel Uzay Teleskopu, 3 yıllık soğutucu sıvısını bitirince, SOFIA, uzak kızılötesi ile milimetrik kızılötesi aralığında çalışan tek teleskop olacak. Bu aralık, en az keşfedilmiş aralık. SOFIA, James Webb Uzay Teleskopu ile aynı aralıkta çalışacak olsa da SOFIA biraz daha geliştirilmiş bir teknolojiye sahip olacak. SOFIA, Jess Webb Uzay Teleskopu ile Herschel Uzay Teleskopu’nun çalışma alanlarının dışında kalan boşluğu dolduracak. “
Tüm teleskoplar gibi onarıma ihtiyacı olacak olan SOFIA’nın da bu ihtiyacı çabucak giderilebilecek. Halbuki uzaydaki teleskopların onarımı oldukça güç.
Spirit için küçük fakat sevindirici bir haber! Araç battığı kumda başarılı bir hareket yaptı, çok fazla değil fakat Spirit’i battığı kum havuzundan kurtarmak için, 2 adımdan oluşan planın birinci adımı gerçekleşti sayılır. 19 Kasım 2009 tarihinde yollanan sürüş komutu ile aracın tekerlekleri dönmeye başladı, araç bu dönme miktarı ile normal şartlarda düz bir zeminde 2,5 metre ilerleyebilirdi. Fakat tekerlekler kumun içinde patinaj yaptığı için aracın ağırlık merkezi sadece 12 milimetre öne doğru, 7 milimetre sola doğru ve yaklaşık 4 milimetre aşağı doğru hareket etti. Tekrar yinelemek gerekirse bu çok fazla bir hareket değil fakat aylardır beklenen ilk sevindirici haberet.
2 resim arasındaki fark Spirit’in hareketini gösteriyor.
Telif Hakkı: NASA / JPL
Aracın ağırlık merkezinin birazcık aşağı hareket etmesi bir yana bırakılırsa, aracın komut gönderilmeyen yani döndürülmeyen sağ ön tekerinde de küçük bir öne doğru hareket gözlendi ve ön sol teker yukarı doğru küçük bir sıçrama yaptı. Şu an için bu hareketlere bakarak aracın genel hareket davranışı hakkında çok fazla bilgi verilemez.
Spirit’e yollanan sürüş planına göre aracın herhangi bir yönde sadece 1cm (10 milimetre) gitmesi limiti konulmuştu. Araç ise 12 milimetre ilerlediği için limiti aştığını düşünerek sürüşün 2. adımını gerçekleştirmedi.
Yapay uydu gözlemek gökbilimin en eğlenceli yönlerinden biridir. Bunun için teleskop veya dürbün gibi özel bir alete ihtiyacınız yok çünkü en parlak uydular halk arasında “Çoban Yıldız’ı olarak bilinen Venüs’ten bile daha parlaklar.
Yapay uyduları gözlemlemek için nereden, ne zaman geçeceğini bilmemiz gerekir. Bunun için amatörlerin en çok kullandığı kaynak olan www.heavens-above.com adlı sayfayı kullanacağız.
Sayfaya girdikten sonra yapmamız gereken ilk şey konumumuzu ayarlamak olacak. Bunun için ‘Configuration’ yazan bölümden ‘Select from database’ kısmına tıklayarak açılan sayfadan ülkemizi seçiyoruz. Ülkeyi seçtikten sonra karşımıza bir arama sayfası geliyor. Bu kısımdan bulunduğumuz ilçeyi yazarak arattırabiliyoruz. Arama yaparken Türkçe karakter kullanmamaya özne gösterin. Eğer ilçe merkezinde değil de ilçeye bağlı köyde veya semtte oturuyorsanız ilçenizin sağında yazan ‘neighbours’ kısmından semtinizi veya köyünüzü seçebilirisiniz. Bu işlemi tamamladıktan sonra sistem sizi tekrar anasayfaya yönlendirecektir.
Gökyüzünde en çok gözlenen uyduların başında Iridium haberleşme uyduları ve Uluslararası Uzay İstasyonu gelir. Bu uydular şehir ışıkları altında dahi gökyüzünde kolayca fark edilebilirler. En parlak durumda bu uydular Ay’dan sonra gökyüzündeki en parlak nesne konumuna gelmektedirler.
Iridium haberleşme uydularını gözlemlemek için saatlerimizin hassaslığı oldukça önemlidir. Çünkü bu uydular gökyüzünde yaklaşık 30sn görülebilirler. Eğer saatiniz tam olarak ayarlı değilse ansayfanın aşağı kısmında yer alan ‘what time is it?’ bölümüne tıklayarak saatlerinizi ayarlayabilirsiniz.
Iridium parlamalarının ne zaman gerçekleşeceğini öğrenmek için ‘Satellites‘ kısmından ‘Iridium flares’ bölümündeki ‘next 24 hrs’ ya da ‘next 7 days’ yazılarından birine tıklayın. Karşınıza gelen sayfada mag (magnitude) alt (altitude) ve az (azimuth) gibi terimler çıkıyor. Bunlardan ‘magnitude’ terimi Türkçe karşılığıyla kadir olup parlaklık sistemidir. Uydunun kadiri ne kadar düşük değerdeyse o kadar uydu o kadar parlaktır. ‘Altitude’ün Türkçe karşılığı ise “yükseklik” olup uydunun geçeceği konumun derece cinsinden yüksekiğini ifade eder. Gökyüzü boydan boya 180odir. Ufuk çizgisini 0o olarak kabul edersek başucu noktası 90oe karşılık gelir. Kolumuzu uzattığımızda bir yumruk genişliği yaklaşık olarak 10 dereceyi ifade eder. Bir karış ise yaklaşık 25o bir alan kaplar. ‘Azimuth’un Türkçe’deki karşılığı ise “Güney açısı”dır. Güney açısı başlangıç noktası kuzey (0o) olup etrafımızı çevreleyen 360o lik derecelik çemberi ifade eder. Doğu 90o ye, Güney 180o ye, Batı ise 270o ye karşılık gelir. ‘Azimuth’ kısmının yanında ‘Distance to flare centre’ ve ‘Intensity at flare center’ terimleriyer alıyor.Bunlardan ilki bulunduğunuz konumun parlama merkezine olan uzaklığını belirtir. Parlama merkezinden uzaklaştıkça uydunun görünen parlaklığı azalacaktır. Mesela -8. kadirden bir İridum uydusunun 10 km batısında yer alıyorsanız uydu size yaklaşık -3 kadir olarak görünecektir. İkinci terim ise parlama merkezindeki parlaklığı belirtir.
Uluslararası Uzay İstasyonu’nu (UUİ) gözlemlemek ise çok daha kolaydır. Çünkü UUİ, Iridium uydularına göre gökyüzünde oldukça uzun süre gözlenebilir. UUİ Dünya yörüngesinde bulunan en büyük yapay uydudur. Uydunun büyüklüğü son bir kaç yılda devasa hâle gelmiştir. Bu yüzden de parlaklığı oldukça artmaktadır. Son zamanlarda uydunun gündüz vaktinde bile görüldüğü bir çok amatör tarafından bildirilmektedir. UUİ’nin geçişlerini öğrenmek için yine ‘Satellites’ kısmından ISS seçeneğine tıklayın. Karşınıza gelen sayfa da 3 tane bölme göreceksiniz. Bunlardan ilkinde uydunun belirmeye başladığı konum ve zaman belirtiliyor. İkincisinde ise uydunun en yüksek olduğu konum ve zaman, üçüncüde de uydunun Dünya’nın gölgesine girdiği ve gözden kaybolduğu konum ve zaman belirtiliyor.
UUİ’nin gökyüzündeki geçişinin uçak geçişinden pek bir farkı yoktur. Ne olduğunu bilmeyen biri bunu uçak zannedebilir. Bir çok uydu da tıpkı UUİ gibi geçişler yapar. Bir uyduyu uçaktan ayırmanın en kolay yolu ise nesnenin flaşının olup olmadığına bakmaktır. Uçaklar genellikle kırmızı ve beyaz flaşlar yansıtırlar. Uyduların ise çoğunluğunun ışıkları sabittir. Fakat bazı uydular yanıp sönüyor şeklinde görülebilirler. Bu uydularının parlaklığındaki bu değişim onların kendi etrafında dönmelerinden kaynaklanır.Uydularının parlak yüzeyleri Güneş aldığı durumda parlak, koyu yüzeyleri Güneş aldığında ise sönük görünür. Bu yüzden sanki ışığı yanıp sönüyormuş gibi bize görünürler.
Havalar Türkiye genelinde soğudu fakat resmi olarak Kuzey Yarımküre’de kış bu akşam saat TSİ 19:47’de giriyor. Aynı şekilde Güney Yarımküre’de de yaz mevsimi başlıyor.
Spirit’i Kurtarma Operasyonu 17 Kasım 2009 tarihi itibari ile başladı. 1. gün saat 04:00 (0900GMT) sularında sürüş için ilk komut gönderildi. Araçdan alınan ilk geri bildirimler incelendiğinde talihsiz bir olay yaşandığı anlaşıldı. Araç yollanan komutu almış ve tekerlekler harekete geçtikten 1 saniye sonra (hatta daha kısa süre içerisinde) hemen otomatik olarak durdurulmuş. Veriler daha detaylı incelendiğinde bunun sebebinin , aracın izin verilen limitlerden daha fazla açı ile yana yattığı bu yüzden otomatik olarak komutu kabul etmediği anlaşılmıştır. Aracın kritik yalpalama (yana yatma) ve yunuslama (ön ve arka seviye farkı) açı limiti hassasiyeti 1o den daha az olduğu için bu kritik değer çok az bir miktarda da geçilmiş olsa araç herhangi bir sürüş komutuna izin vermiyor. Bu tür küçük kısıtlamaların aracı, kurtarma esnasında sık sık durdurabileceği düşünülüyor. Fakat projenin yararına, kurtarma amacı ile bu kısıtlamalar daha geniş tutulabilir.
Spirit’in üzerindeki kameradan tekerlerin durumu. Sol tekerler tamamen kuma batmış vaziyette. Sağdaki fotoda sağ tekerleğin biraz daha patinaj yaptığı görülmekte.
Telif Hakkı: NASA / JPL
Aslında kurtarma ekibi yaşanan bu olaya iyi tarafından bakıp, aracın şu anki durumunda yan yatma açısı ve yunuslama açısı hakkında daha kesin bilgiler elde etmiş oldu. Bu bilgiler ışığında planlar yeniden gözden geçirilecek. Analizler ise halen devam etmekte. Takım yeni planlamalardan sonra yeni sürüş komutunun 18 Kasım 2009 çarşamba günü ve bir diğerininde 19 Kasım 2009 perşembe günü yollanacağına karar verdi. Geçen hafta kurtarma operasyonu hakkında yapılan konferansta, takımın oldukça stres altında çalıştığı, operasyonun haftalar belki de aylar sürebileceği açıklandı. Hatta başırısızlıkla sonuçlanabileceği bile düşünülüyor.
Atlantis uzay mekiği bugün saat 21:28’de gerçekleşecek olan kalkış için hazır.
STS-129 Görev yöneticisi Charles O. Hobaugh
Telif Hakkı: NASA TV
STS-129 ekibi Uluslararası Uzay İstasyonu’na iki adet kontröl ciroskobu ve EXPRESS Lojistic Taşıyıcı 1 ve 2’yi yerleştirecek. Ayrıca görev sırasınca ekip üniversite öğrencilerinin hazırladığı deney düzeneğini de yerleştirecekler. Öğrenciler kütleçekimsiz ortamda mikropların nasıl geliştiğini araştıracaklar.
19 Kasım 2009 Perşembe günü Fizik Bölümü 3. kat Cavid Erginsoy Seminer Salonu’nda Yıldızların Evrimi ve Karadelikler Semineri verilecektir. Seminer saati 18:00’dir. Semineri topluluk üyelerimizden Erdem Aytekin verecek olup tüm gökbilimseverleri dönemin beşinci seminerine bekliyoruz.