gokyuzu.org

Beklenmedik Güneş Işıması

Uzun zamandır sessizliğini koruyan Güneş, 23 Nisan günü büyük bir püskürme yaratarak uykusuna ara verdi. Güneş’in kuzeybatı kısmından oluşan patlamayı, SOHO araçları başından sonuna kadar görüntüledi. Aslında iki tane taçsal kütle atımı (coronal mass ejections – CME) barındıran ışıma, eğer patlamanın yönü Dünya’ya dönük olsaydı, Dünya’da kutup etrafında manyetik fırtınalara neden olabilirdi. Ama şu an için kutup ışıkları (aurora) minimum düzeyde. 

Kaynak: SpaceWeather.com

Güneş Sistemi Dışında İki Gezegen

Dünya’dan 6 parsek (1 parsek=3.26 ışık yılı) uzaklıkta bulunan bir yıldız sistemi gezegensel iki rekoru elinde bulunduruyor: En hafif Güneş Sistemi dışı gezegen ve sıvı su bulundurabilecek gezegen varlığı.

İsviçre Cenevre Gözlemevi’nden Michel Mayor, buluşlarını 21 Nisan’da Hertfordshire, İngiltere’de düzenlenen Astronomi ve Uzay Bilimleri Avrupa Haftası’nda açıkladı. Her iki buluş da Dünya benzeri gezegen arayan gökbilimcileri etkiledi.

Yeni bulunan Gliese 581e adı verilen hafif gezegen, Gliese 581 yıldız sisteminde bulunan 4. gezegen. Yıldızına çok yakın olduğu için yüzeyinin çok sıcak olmasına rağmen, Dünya’nın 1.5 katı bir kütleye sahip olduğu düşünülüyor. 

Aynı zamanda 2007’de keşfedilen başka bir gezegen olan Gliese 581d’nin yıldızının etrafında yaşanılabilir (yüzeyinde sıvı suyu barındırabilecek) bir yörüngede döndüğü açıklandı.

Mayor’un takımı, La Silla, Şili’de bulunan Yüksek Kesinlikli Işınsal Hızla Gezegen Arama Projesi (High Accuracy Radial velocity Planetary Search project – HARPS) aletiyle gözlemler yapıyor. Bu alet, çevresinde dönen gezegenlerin yıldıza yarattığı yalpalamaları ölçebiliyor. Bu değişimler küçük olmasına rağmen yıldızın tayfını değiştirebilecek düzeyde.

Pennslyvania State Üniversite’nde yaşanılabilir bölgeler uzmanı Jim Kastings, bu yolla bu kadar hafif bir gezegenin keşfedilmesinin heyecan verici olduğunu düşünüyor.

Şubatta, gezegenin Isı Yayma, Devir ve Gezegensel Geçişi (Convection, Rotation and Planetary Transits – CoRoT) görevinin ölçtüğü en kısa yarıçapı Dünya’nın 1.7’si kadar. 

Bu görev, yıldızlarının önünden geçen gezegenlerin sadece yarıçapını ölçebiliyor. Mayor da ise sadece kütle ölçümü var. Ama Gliese 581e’nin yıldızının önünden geçmesini sabırsızlıkla bekliyor.

Gliese 581d yaşanılabilir bölgede. Üst tarafta Güneş Sistemi gezegenleri görünüyor. 

Telif Hakkı:ESO

Yüksek Kesinlikli Işınsal Hızla Gezegen Arama Projesi’nde yapılan gözlemler, aynı zamanda Dünya’nın 7 kat fazla kütleye sahip Gliese 581d’nin de yörüngesini kesinleştirmeye yardım etti. Önceden bir periyodunun 60 ile 80 gün arasında olduğu düşünülürken şimdi 66.8 gün olduğu kesinleşti.

Almanya’da bulunan Potsdam Enstitüsü’nde görevli Güneş Sistemi dışı gezegen araştırmacısı Werner von Bloh’a göre Gliese 581d yaşanılabilir bir bölgede bulunuyor.  

Gliese 581d, Güneş’e göre sönük olan yıldızından üzerinde katı yüzey bulundurabilecek kadar uzakta bulunuyor. Mayor’a göre yüzeyinde okyanuslar bulunma ihtimali var.

Ama Kastings uyarıyor: “Bu gezegen üzerinde yaşam barındırma olasılığı en yüksek gezegen. Fakat, ölçümlere göre kütlesi en az Dünya’nın 7 katı. Eğer 10 katından büyük çıkarsa Neptün ve Uranüs gibi katı bir yüzeyden yoksun olabilir.”

Kaynak: nature.com

UUİ Sabah Gökyüzünde

Uluslararası Uzay İstasyonu (UUİ) önümüzdeki bir kaç hafta boyunca sabah gün doğmadan önce ülkemiz üzerinden geçişler yapacak. Yeni güneş panelleriyle UUİ, artık halk arasında Çoban Yıldızı olarak bilinen Venüs gezegeninden bile daha parlak.

Polen Tacı

Bahar ayının gelmesiyle birlikte polenlerde saçılmaya başladı. Her ne kadar alerjisi olanlar şikayetçi olsalarda, bu polenler bazen çok güzel taçların (corona) oluşumuna sebep oluyor.
Sample Image Fotoğraf: Reinhard Nitze
renklilik, ekran görüntüsü, doğa içeren bir resim

Yapay zeka tarafından oluşturulan içerik yanlış olabilir. Taç, genellikle bulutlardaki çok küçük su tanelerinin Güneş veya Ay ışığını saçmasıyla oluşur. Tane ne kadar küçükse taç da o kadar büyük oluşur. Tıpkı su tanelerinin oluşturduğu gibi polenlerde taç oluşturabiliyor. Eğer siz de taç gözlemlemek istiyorsanız öncelikle gözünüzü ışığa alıştıran ve daha sonra Güneş’i elinizle, çatı köşesiyle veya sokak lambaları gibi şeylerle kapatarak Güneş’in etrafına bakın. İç içe geçmiş renkli halkalara tanık olursanız bilin ki siz de artık bir taç gözlemcisisiniz.

2009 Çalgı (Lyrid) Göktaşı Yağmuru

21 Nisan’ı 22 Nisan’a bağlayan gece uyanık kalırsanız buna pişman olmayacaksınız. Zira o gün Çalgı (Lyra) Takımyıldızı’nda Vega’nın yanında Lyrid Göktaşı Yağmuru’nu görebilirsiniz. Bu yağmurun nedeni ise Thatcher Kuyrukluyıldızı. Her yıl Dünya Nisan sonu gibi onun bıraktığı tozların arasından geçer. Yalnız bu izin tam olarak haritalandırılmaması, bu yağmurun ne kadar yoğun olacağını bilinmesini engeller. Tipik bir Lyrid Göktaşı Yağmuru’nda kuzey yarımkürede saatte 10 ila 20 göktaşı sayılırken, 1982 yılında gözlemciler saatte 90 göktaşı saymıştı. Yağmuru izlemek için de en uygun saat gündoğumu öncesi.

Kaynak: SpaceWeather.com

Güneş Fırtınalarının Şaşırtıcı Şekli

Araştırmacılar, ikiz STEREO (Solar Terrestrial Relations Observatory – Güneş Dünya İlişkileri Uydusu) uzay aracından aldıkları bilgiye göre korona kütle atımları (CME – Coronal Mass Ejections) olarak bilinen Güneş fırtınalarının bir çeşit kruvasana benzediğini farketti. Bu yeni ‘kruvasan modeli’nin basitliğinin uzay havası (space weather) tahminini geliştireceği umuluyor. Korona Kütle Atımı
Bir sanatçının gözünden kruvasan şeklindeki korona kütle atımı Telif Hakkı: NASA
“Artık bir korona kütle atımının ne zaman gerçekleşeceğini 3 saat farkla tahmin edebiliyoruz.” diyor araştırmalara yardım eden Deniz Araştırmaları Laboratuarı’ndan (Naval Research Lab) Angelos Vourlidas. “Bu, eski metotlara göre 4 kat daha fazla gelişim demek.” Korona kütle atımları, milyarlarca ton sıcak manyetize olmuş gazın patlayarak Güneş’ten saatte 1.5 milyon milyon km hıza ulaşan püskürmelerle dışarı atımıdır. Dünya’ya ulaştığında ise jeomanyetik fırtınalara, uydu arızalanmalarına, auroralara ve elektrik kesintilerine yol açan korona kütle atımlarının hızı ve doğrultusu, uzay havasının tahmininde çok kritik bir değere sahip. “Bu çok önemli bir gelişme.” diyor Washington DC’de bulunan NASA genel merkezinde STEREO program görevlisi Lika Guhathakurta. “Uzaktan kütle atımları çok karmaşık ve çok çeşitli gözüküyor. Ama son yapılan gözlemlerle o kadar da çeşitli ve karmaşık olmadığı ortaya çıktı. Şu ana kadar incelenen 40’dan fazla korona kütle atımının çoğu aynı biçimdeydi: kruvasan.” Şu ana kadar binlerce korona kütle atımı NASA ve ESA uzay araçları tarafından gözlemlendi ama şekilleri tam olarak bilinemedi. Nedeni ise gözlemlerin belli bir noktadan yapılıyor olmasıydı. STEREO görevinin avantajı ise sayıları. Güneş’i aralarına alan ikiz STEREO uzay araçları yıldızı ters istikametten görüntülediler. Geniş açılı kameraya sahip araçlar, korona kütle atımlarını Güneş’ten Dünya’ya ulaşana kadar izledi.

“Korona kütle atımının kruvasan şeklinde olmasının nedeni ise bükülmüş manyetik alanlar.” diyor Vourlidas. Olayı daha iyi anlamak isteyenler için de şöyle diyor: “Sabit uzunluktaki bir ipi iki elinize alın ve ters tarafa doğru ortada kalın bir düğüm oluşana kadar burkun. Bu, korona kütle atımı nasıl başladığını gösteriyor. Güneş manyetizmasının bu ipi çevirdiğini düşünün. Burkulmada toplanan enerji belli bir sınırı aşınca patlıyor. Ortası kalın, kenarlar da ince olduğu için görüntü kruvasan şeklinde oluyor.”

Kütle atımlarının sadece şekli değil, aynı zamanda içeriği de önemli. Ne kadar plazma taşıyor? Manyetik alanının şiddeti ve dağılımı ne? Bir korona kütle atımı olduğunda oluşan hasar şekle bağlı olduğu kadar yukarda bahsedilen etkenlere de bağlı.

Ağustos 2009’da atılması planlanan Güneş Dinamikleri Gözlemevi (Solar Dynamics Observatory) ve hala proje aşamasında olan ve Güneş fırtınalarına girmesi planlanan Güneş Sondası + (Solar Probe +) ile bu sırlar aralanana kadar STEREO araçları 7 gün 24 saat görev başında olacaklar. 

Kaynak: Science@NASA

Theia’yı Arayan STEREO Araçları

NASA’nın ikiz STEREO (Solar Terrestrial Relations Observatory – Güneş Dünya İlişkileri Uydusu) uzay araçları, bir zamanlar Dünya’ya çok da uzak olmayan Güneş merkezli bir yörüngede dolanan eski bir gezegeni bulmak için uzayın gizemli bir kısmına giriş yaptılar. Eğer bu bölgede bir şey bulunabilirse büyük bir bilmece de çözülmüş olacak: Ay’ın kaynağı.

“Gezegenin ismi Theia” diyor Goddard Uzay Uçuş Merkezi  (Goddard Space Flight Center) STEREO proje görevlisi Mike Kaiser. “Bu sadece kuramsal bir dünya. Biz şu ana kadar bu gezegeni gözlemleyemedik ama bazı araştırmacılar 4.5 milyar yıl önce bu gezegenin Dünya ile çarpışıp Ay’ı oluşturduğunu düşünüyor.”

‘Theia Kuramı’, Princeton kuramcılarından Edward Belbruno ve Richard Gott’un parlak bir fikri. Bu fikrin çıkışı ise popüler Büyük Çarpışma Teorisi (Great Impact Theory). Çoğu gökbilimci, Güneş Sistemi’nin oluşumu sırasında Dünya ile çarpışan Mars büyüklüğündeki daha tam gezegen olamamış gök cisminin olduğuna inanıyor. Bu çarpışmadan oluşan enkaz, ki bu enkaz her iki gök cisminden de madde taşıyor, Dünya etrafında dönmeye başlıyor ve Ay’ı oluşturuyor. Bu senaryo, Ay’ın çekirdeğinin büyüklüğünü, yoğunluğunu ve Ay taşlarının izotopik birleşimini inceleyen ay jeolojisinin çoğu görüşünü destekler nitelikte.

Bu iyi bir kuram ama gene de akılları karıştıran bir soru daha var: Bu tam oluşamamış gezegen nereden geldi?

Belbruno ve Gott, bu gezegenin bir Güneş – Dünya Lagrange noktalarından geldiğini düşünüyor.

Dünya – Güneş Lagrange noktalarında Güneş ve Dünya çekim kuvvetleri birleşerek bir nevi yerçekimsel kuyu yaratır. Bu noktalarda daha fazla gök cismi bulunabilir. 18. yüzyılda matematikçi Josef Lagrange Güneş – Dünya sisteminde bu kuyu özelliğine sahip 5 nokta olduğunu belirtti: L1, L2, L3, L4 ve L5.

Güneş Sistemi gençken, bu noktalar gezeginimsiler, yani gezegeni oluşturan göktaşı büyüklüğünde kütleler tarafından istila edilmişti. Belbruno ve Gott, L4 ve L5 Lagrange noktalarında toplanan gezegenimsilerin Theia’yı oluşturduğunu düşünüyor.

“Eğer Theia, yeteri kadar maddenin birleşmesini sağlayan kuvvetlerin oluşabildiği L4 ve L5 noktalarında oluştuysa bilgisayar modellemelerine göre Theia Ay’ı üretebilecek kadar büyümüş olabilir” diyor Kaiser. “Daha sonra Venüs gibi yerçekimi artan gezegenlerin etkisiyle Dünya ile çarpışmış olabilir.”

Bu düşünceye göre Theia yok olmuş olmalı. Ama Theia’dan ayrılan bazı parçacıklar halen L4 ve L5’de duruyor olabilir.    

“STEREO araçları, uzayın bu bölgelerine girdiler. Burası da Theia’nın göktaşı büyüklüğündeki artıklarını incelemek için çok iyi bir yer.” diyor Kaiser. 

Bu artıklara ‘Theiasteroid’ deniyor.

Astronomlar Theiasteroidlare önceden teleskopla baktılar ama 1 km çaplı cisimler hariç hiç bir şey bulunamadı. STEREO araçları bu cisimleri çok daha yakından inceleyebilecek.

 “Araştırma aslında geçen ay başladı. İlk resimlere göre bir kaç bilinen göktaşı ve yeni bulunan Itagaki Kuyrukluyıldızı belirlendi ama Theiastereoidler’den bir iz yok.”

Kaiser sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Theiasteroid avlamak, STEREO uzay arçlarının birinci görevi değil. STEREO görevinin asıl amacı Güneş gözlemi. İki uzay aracı Güneş’e göre karşı tarafa geçince 3 boyutlu Güneş aktivitesini gözlemleyebileceğiz. Sadece L4 ve L5 alanlarından geçiyoruz.” 

“Hiç birşey bulanamayabilir. Ama bir çok göktaşı keşfedilirse bu göktaşlarını analiz eden bir görev düşünülebilir. Eğer göktaşlarının Dünya ve Ay yapısında olduğu bulunursa, Belbruno ve Gott’un iddiası güçlenir.”

Lagrange noktaları 50 milyon km genişliğinde alanlar olduğundan araştırma aylarca sürecek. Şu anda bu alanın dış yüzeyinde yer alan araçların iç tarafa ulaşması ise 2009 yılının Eylül veya Ekim aylarını bulacak.

Bu görevde kamuoyundan da yardım bekleniyor. STEREO araçlarından gönderilen fotoğraflarda eğer yıldızlara göre hareket eden bir ışık kaynağı görünürse bir Theiasteroid bulunmuş olabilir.

İlgili Bağlantılar:

Kaynak: Science@NASA

Gagarin Efsanesi

İnsanoğlunun uzaya çıkışının üzerinden tam 48 yıl geçti. Rus kozmonotu Yuri Gagarin, 12 Nisan 1961‘de uzaya çıkan ilk insan olma onuruna ulaşmıştı.

Rusya ve bütün Dünya, Yuri Gagarin’in bundan 48 yıl önce uzaya gitmesini kutlamalarla anıyor. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik kriz ve uzay çalışmalarındaki gerilemeye rağmen, uzaya giden ilk insan Gagarin’in başarısı Rus halkının anılarında yaşıyor. Bu olağanüstü adımın üzerinden bunca zaman geçtikten sonra Rusya’da ‘Gagarin kültü’ yeniden doğuyor. Gençler arasında Gagarin modası yayılıyor.

1961’de Gagarin uzaya çıkarken 7 yaşında olan ve o günü dün gibi hatırladığını söyleyen kozmonot Pavel Vinogradov şöyle konuşuyor: “Gagarin’in uzaya çıkışı tam bir çılgınlıktı o zamanlar. İnsanlar o gece uyuyamamıştı.” 4 yıl önce Rus uzay istasyonu MİR’e giden Vinogradov, “Gagarin benim gözümde ilahtı. O zamanlar, onun başarısını tekrarlayabileceğim aklımın ucundan bile geçmemişti. 1968’de öldüğünü duyduğumda, çok yakınımı yitirmiş gibi üzüldüğümü anımsıyorum” diye konuştu.

Gagarin’in uzaya gittiğinin açıklanması, bütün ülkede olağanüstü sevinç ve heyecan dalgası yaratmış, herkes bu olayla gururlanmıştı. Birçok film ve şarkı Gagarin’e adanmış, başkent Moskova’da devasa bir Gagarin anıtı yapılmıştı. Uzay adamının resimleri bütün gazete bayilerini süslüyor, şoförler onun resimlerini araçlarının camlarına yapıştırıyordu. Bütün Rus çocukları kozmonot olmayı düşlüyordu. 

Sovyet rejiminin yıkılması ve eski yönetimin adamlarının gözden düşmesine rağmen, “yıldızlara değen” adamın anısı unutulmadı. İlk tarihsel uçuşun üzerinden 48 yıl geçmesine karşın, Gagarin kültü bugünkü Rus toplumunda yeniden canlanıyor.

Birçok rock ya da tekno müzik grubu, Gagarin ile ondan önce uzaya gönderilen hayvanlar için şarkılar söylüyor. Elektronik müzik yapan bir grup, Gagarin’in sesini müziklerinde kullanıyor.

      
ÖLÜMÜ HALA SIR

Gagarin, uzaya gittikten 7 yıl sonra gizemli bir uçak kazasında öldü. 27 Mart 1968’de ünlü kozmonotun eğitim uçuşu sırasında öldüğü kaza, aradan bunca yıl geçmesine rağmen aydınlatılamadı. Moskova yakınlarında meydana gelen kazayı soruşturmakla görevlendirilen komisyon, KGB komplosundan uzaylılara kadar bütün olasılıkları değerlendirdi, ancak kazayı aydınlatamadı.

Soruşturma komisyonu kazayı açıklayacak kanıt bulamadı ve “Gagarin’in Mig-25 tipi jetiyle bir hava balonuna çarpmış olabileceği”ne hükmetti.

Ay Teknolojisi

Apollo programı sırasında Ay’a inen Ay Gezinti Modülü (Lunar Excursion Module)’nü kontrol eden bilgisayar sadece 4 KB RAM’e ve 74 KB sabit sürücüye sahipti. Astronotların giydiği uzay giysisi ise alüminyum folyonun sadece 2 katı kalınlıktaydı.

 Apollo 12 astronotu Alan Bean Ay’da, 1969. Telif Hakkı: Charles Conrad, Apollo 12, NASA

Apollo için bu teknoloji yeterliydi ama 2020 yılında Ay’a insan göndermeyi planlayan NASA donanımını geliştirmek zorunda.

Astronotlar, Ay yüzeyinde aylarca kalıp, keşfetme işini biraz daha ileri götürmek istedikleri için bazı yeniliklerin yapılması gerekiyor: Yardımcı robotlar, kamyon büyüklüğündeki Ay araçları, şişirilebilir yaşam alanları gibi. NASA’nın Keşfetme Teknolojisini Geliştirme Programı (Exploration Technology Development Program – ETDP) yöneticisi Frank Peri şöyle diyor: “Eğer Ay yüzeyinde uzun süre kalacaksak Ay şartlarına dayanıklı araçlar geliştirmek zorundayız.” Apollo döneminde robot yardımcılar sadece bilim kurgu dünyasında gerçekti. Eğer astronotlar ağır bir aleti taşımak isteselerdi, bunu kendilerinin yapması gerekirdi. Eğer bir krateri incelemek isterlerse, ilk gözlem için bir robot gönderemiyorlardı. ETDP yarı otomatik robotlar tasarlayarak astronotlara yardım etmeyi planlıyor.  Örümceğe benzer, 6 bacaklı ATHLETE adı verilen robot, ağır yükler için astronotlara yardım edecek. “Bir nevi kamyon, eşyaları koyuyorsunuz, istediğiniz yere götürüyorsunuz.” diyor Frank Peri. NASA Jet Motorları Geliştirme Laboratuarı (Jet Propulsion Laboratory) tarafından yapılan prototipin her bacağında tekerlek var. Böylece kaldırılacak eşyanın altına girebilir ve istenilen yere götürebilir. Üstelik bir ya da birden fazla bacağın yerine matkap gibi yararlı aletler de takılabiliyor.
ATHLETE
ATHLETE
ATHLETE, ETDP tarafından geliştirilen daha küçük robotlarla birlikte, astronotların sesleri ve jestleri hakkında bilgi toplayabilecek kadar merkezi işlem birimine sahip olacak. Aynı zamanda uzaktan kontrol de edilebilecek. Ama 4 KB RAM bu iş için yeterli değil. Astronotlar Ay yüzeyinde gezinti yapmak istediklerinde eski Apollo aracından daha iyi bir araca ihtiyaçları olacak. “Eğer bir videoda astronotların Ay yüzeyinde Apollo aracıyla gittiğini görmüşseniz muhtemelen yolculuğun ne kadar zor olduğunu tahmin etmişsinizdir.” diye yorumluyor Peri. Eğer bu araç bir bebek arabasına benzetilirse, yeni araç bir arazi aracı olacaktır. Araç, uzun gezintilerde astronotların uyuyabilmesi bir yere sahip olacak ve kabarcık biçimindeki pencereden astronotların Ay yüzeyine inmeden araştırma yapabilmelerini sağlayacak. Dışarı çıkılmak istenildiğinde ise uzay giysileri direk kabine bağlı olduğu için giymek çok kolay olacaktır. Ayrıca bu yeni uzay giysileri, Ay tozuna Apollo’da kullanılanlardan çok daha dayanıklı. Peri’nin bu konu hakkındaki düşüncesi şöyle: “Apollo elbiseleri üç gün içinde değersiz birer çöp oluyordu. Ama bu yeni giysiler sert koşullarda aylarca ve hatta yıllarca dayanabilecek.”

Astronotlar, üsse geri döndüklerinde, hava, su, yiyecek ve zararlı radyasyondan korunmak için kalkanlara sahip bir eve ihtiyaçları olacak. Apollo aracının ince tabakası astronotları yeterince uzun süre koruyamıyordu. Ayrıca gelecekte, görevlerini tamamlamak için, daha büyük enerji sistemleri, yaşam destek üniteleri, yaşanacak ve çalışacak yerlere ihtiyaç duyulacak.

EDTP, şişirilebilir yaşam alanı ve onu Ay yüzeyinden koruyacak teknikler üzerine çalışıyor. İçerdekileri radyasyondan iyi koruyabilmesi için alanın etrafının regolit ile kaplanması düşünülüyor. 

Aslında tüm bu planlanan donanımı başka bir hedef için de düşünüyorlar: MARS

Kaynak: Science@NASA  

Yeni Bir Kuyrukluyıldız: Yi-SWAN

Yeni bir kutupsal kuyrukluyıldız bulundu. Kuyrukluyıldız Yi-Swan 8. kadirden ve küçük teleskoplarla gözlenebilmesi mümkün. Fakat Ay ışığı nedeniyle ay sonuna kadar gözlenmesi bir hayli zor olacak. Kuyrukluyıldız şu an Kraliçe takımyıldızında ve Kahraman’a doğru hareket ediyor ve cumartesi gecesi Şedar’ın(alfa Cassiopeiea) 0.4 derece güneyinden geçecek böylece ikisi birlikte teleskobun görüş alanına girmiş olacaklar. Yi-Swan, 23-24 Nisan’da da İkiz Küme’nin 1.2o güneyinden geçecek.
Sample Image      
                   Telif Hakkı:  Ernesto Guido, Giovanni Sostero, ve Paul Camilleri
Kuyrukluyıldızı ilk bulan kişi, Koreli amatör gökbilimci Dae-am Yi. Kendisi 26 Mart’ta Canon 50d ve 90mm’Lik lens kullanarak keşfetmiş. Rob Matson da kuyrukluyıldızı bağımsız olarak 4 Nisan’da SOHO’Nun SWAN fotoğraflarından  keşfetmiş. Bu yüzden kuyrukluyıldızın adı Yi-SWAN (C/2009 F6) konulmuş. SKY&TELESCOPE