gokyuzu.org

Güneş Sistemi Semineri

12 Kasım 2009 Perşembe günü Fizik Bölümü 3. kat Cavid Erginsoy Seminer Salonu’nda Güneş Sistemi Semineri verilecektir. Seminer saati 18:00’dir. Semineri topluluk üyelerimizden Zeynep Tonga verecek olup tüm gökbilim severleri dönemin dördüncü seminerine bekliyoruz.

22 Derece Buz Aylası

Geçtiğimiz gün topluluğumuzun “atmosfer optiği” adlı bir semineri vardı. Seminerimizde gökyüzünde sıkça gerçekleşen atmosfer olaylarına geniş yer verildi. Bunların arasından gökyüzünde en sık gerçekleşeni ise 22o buz aylası. Bugün öğlen saatlerinde gökyüzünü seyredenler ise dün akşam “Atmosfer Optiği” seminerinde dinledikleri 22o buz aylasını uygulamalı olarak görme şansını yakaladılar. Bunlardan biri ise topluluk üyelerimizden Seda Oturak’tı. Buz Aylası Fotoğraf: M. Raşid Tuğral, Canon EOS 400D 1/4000″ F/3.5 ISO-100
Seda bu güzel gökyüzü olayını, “Bugün çok şanslıyım, daha dün fotoğraflarda gördüğüm aylayı bugün canlı olarak görme fırsatını yakaladım” şeklinde anlatıyor. Tam bir halka şeklinde oluşan bu ayla gökyüzünde yaklaşık 1.5 saat kadar yer aldı ve daha sonra yavaşça gözden kayboldu. 22o buz aylası güneş ışınlarının havadaki buz kristalleri tarafından kırılmasıyla oluşur. Halk arasında pek bilinmemesine karşın buz aylalarına genelde gökkuşağından daha sık rastlanır. Ortlama olarak Avrupa’da iki günde bir gözlenen bu aylayı gözlemlemek için fotoğraftaki ince sirrus bulutlarının Güneş’in önüne geçmesini beklemeniz yeterli. Bu bulutlar çok yüksekte yer aldıkları için sıcaklıkları oldukça düşüktür. Bu yüzden su molekülleri buz kristalleri halinde yer alır. Aylayı Ay’ın etrafında görmeniz de mümkün. Aşağıdaki fotoğrafta da iki gün önce fotoğrafı çekilen bir 22o buz aylası yer alıyor.
Buz Aylası Fotoğraf: M. Raşid Tuğral, Canon EOS 400D   
Aylayı gözlemek için Güneş’i elinizle veya herhangi bir cisimle kapatın ve Güneş’in bir karış genişliğini tarayın. Uygun şartlar oluştuğunda 22 derece buz aylasını rahatlıkla göreceksiniz. Ay’a bakarken kapatmaya ihtiyaç bile duymayacaksınız.

Atmosfer Optiği Semineri

05 Kasım 2009 günü Fizik Bölümü 3. kat Cavid Erginsoy Seminer Salonu’nda Atmosfer Optiği Semineri verilecektir. Seminer saati 18:00’dir. Semineri topluluk üyelerimizden Muhammed Raşid Tuğral verecek olup tüm gökbilim sevenleri dönemin üçüncü seminerine bekliyoruz.

Güneş Patlaması

1 Ekim 2009 günü Güneş’in batı ufkunda bulunan ‘Güneş Lekesi 1029’ C sınıfı (etkileri Dünya üzerinde gözlenebilen en düşük enerjili patlamalar) bir güneş patlaması yaşatıp Merkür civarına milyarlarca ton Taçsal Kütle Atımı (CME – Coronal Mass Ejection) bıraktı.
Taçsal Kütle Atımı Telif Hakkı: SOHO / MDI (The Solar and Heliospheric Observatory)
Bu patlama, 2009 yılının en aktif güneş lekesi olan ‘Güneş Lekesi 1029’un tahtını daha da sağlamlaştırdı. Sadece geçen hafta 10 tane C sınıfı güneş patlaması yaşatan ‘Güneş Lekesi 1029’ daha önceki 10 ayda yaşanan güneş patlamaları sayısını üçe katladı.   Kaynak: SpaceWeather.com İlgili Bağlantılar: SOHO (SOHO Uzay Aracı’ndan alınan günlük Güneş resimlerinin gösterildiği site) 

Endonezya’daki Göktaşı

8 Ekim 2009 günü Endonezya’da yerel saat 11’de Bone şehrine 10 metre genişliğinde bir göktaşı düştü. Düşüşünün arkasında ise gündüz olmasına rağmen görülebilen bir toz bulutu bıraktı.
Endonezya'ya Düşen Göktaşı Göktaşı’nın Arkasında Bıraktığı Toz Bulutu
Ufak bir atom bombasının enerjisiyle atmosfere giren ve patlayan göktaşı, sesiyle ve duvarları titretmesiyle insanları deprem korkusuyla dışarı döktü. Patlama, Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması Örgütü’nün (Comprehensive Nuclear-Test-Ban Treaty Organization – CTBTO) sensörleri  tarafından yere düşmeden 10000 km önce farkedildi. Patlama yaklaşık 50 kton TNT’ye eşdeğer bir büyüklükte. Bu da 2. Dünya Savaşı çağından kalma atom bombalarından 2 kat daha güçlü. Dünya’ya çarpmadan önce farkedilmeyen göktaşı, gökbilimcileri şaşkına çevirdi. Dünya’ya yakın göktaşlarının istatiksel verilerine göre böyle bir göktaşı Dünya’ya 2 ile 12  yıl arasında bir zaman zarfında çarpıyor. Araştırmacılar, bu göktaşından çıkacak bilgilerin çok önemli olduğunu vurguluyor.  Kaynak: SpaceWeather.com İlgili Bağlantılar: Youtube (Endonezya Haberleri’ne konu olan göktaşı hakkında video) 

Orionid değil Iridium

Avcı Göktaşı Yağmuru (Orionidler) hâlâ etkisini sürdürüyor. Dün gece için saatte 25 tane kayan yıldızın görüldüğü göktaşı yağmurunda bu gece sayının daha da azalması bekleniyor. Eğer ışık kirlilğinin oldukça etkili olduğu bir bölgedeyseniz gece boyunca sayabileceğiniz kayan yıldızların sayısı 5’i geçmeyecektir. Göktaşı yağmurunu izlemek için beklerken bir şeyin yavaşça parlayıp, inanılmaz parlaklığa ulaştığını ve daha sonra da söndüğünü görüyorsunuz. Bu bir kayan yıldız mıydı? Yoksa bir UFO mu? diye düşünmeye başlıyorsunuz. Sorunun cevabını biz biliyoruz: Bu bir İridium parlaması.
Iridium uyduları uydu telefonlarının çalışması için kullanılan  haberleşme uydulardır. Uyduların sayısı projenin geliştirme aşamasında 77 olarak planlandığı için onlara bu ad verilmiştir (iridium’un atom numarası 77’dir). Bu uyduların amatör gökbilimde önemli bir yeri vardır. Uydulardan her birinin 3 tane alüminyum antenleri  bulunmaktadır ve bu antenlerden biri uygun açıya geldiğinde Güneş’i öyle bir yansıtır ki uydunun parlaklığı Venüs’ten 100 kat, en parlak yıldız Akyıldız’dan (Sirius)  da 2000 kat daha parlak hâle gelebilmektedir.Fotoğrafta görülen -8. kadirden İridium parlaması 2. kadirden Kutup Yıldızı’nın hemen üzerinde yer alıyor. Parlaklık karşılaştırmasını biz size bırakıyoruz. Siz de bu muhteşem uydulardan bir tane gözlemek isterseniz tıklayın.

Galileo Geceleri

23 – 24 Ekim 2009 tarihlerinde düzenlemiş olduğumuz ‘Galileo Geceleri’ yoğun katılımla gerçekleşti. 3 teleskopla o anda gökyüzünde -2 kadire kadar yaklaşan Jüpiter, M31 adıyla da anılan Samanyolu’na en yakın gökada olan Andromeda ve hilal evresinde olan Ay gözlemlenirken projektörden gökbilimle alakalı belgeseller gösterildi, teleskoptaki görüntüler gösterildi. Ödüllü yarışmalardan ise bir çok kişi soruları doğru cevaplandırarak ödüller kazandı.

Spirit’i Kurtarma Görevi

Mühendisler, Mars aracı Spirit’i takıldığı kum kapanından kurtarmak için, Spirit’in Dünya’da bulunan ikizleri üzerinde yeni testler yaparak, artık ciddi hazırlıklara başladılar. Geçtiğimiz haftaya kadar, Spirit’in ikizleri üzerinde (Dünya’da) çeşitli komut ve değerlendirme testleri yapıldı, testler laboratuardaki kum havuzu içinde Spirit’in durumunu birebir yansıtan test merkezlerinde gerçekleşti. Böylece takım her bir komut sonrası ne olabileceğini tahmin edebiliyor. Artık son testlere başlanıldı ve bu test operasyonel atiklik veya operasyonel hızlılık testi olarak adlandırılıyor.
Spirit'i Engelleyen Nesne Mars Aracı Spirit’i engelleyen cisim. Telif Hakkı: NASA / JPL
Takımdaki mühendisler geçen hafta kontrol merkezinden uzakta bir yerde bir kum havuzu içinde bulunan aracı Spirit’in durumunu simüle ederek yönlendirmeye çalıştılar. Her bir sürüş komutunu sadece test aracından yollanan fotoğraflar ve diğer sinyaller ile değerlendirerek tıpkı Mars’da bulunan araçları kontrol ettikleri gibi test aracını da o şekilde kontrol ediyorlar. Takım yöneticisi John Callas; testin daha çok uçuş testleri şartlarında olduğu gibi, yani takımın aracı görmeden sadece araçtan gelen sinyalleri değerlendirerek gerçek kurtarma operasyonu esnasında karar verme kabiliyetlerini test edebilmeleri amacı ile yapıldığını söylüyor. Test 12 Ekim’de başladı ve 5 gün sürdü. Spirit yaklaşık 5 yıldır görev yaptığı Mars yüzeyinde Troy isimli bir bölgede toz havuzuna takılıp kaldı. Peki, Spirit bu duruma nasıl geldi? Spirit geçtiği toz yığını bölgesinde yavaş yavaş toza battı ve tekerlerin patinaj yapması ile toz havuzuna gömülmeye başladı. Bu yüzden yüzeydeki başka bir cisimde aracın altına sürtüyor. Takım son test sonuçlarından gelen bilgiyi değerlendirerek Troy bölgesinden kurtulma olasılıklarını değerlendiriyor.Hızlılık testinden gelen son bilgileri takiben yeni bir gözden geçirme olacak ve herşeyden bağımsız bir kurtarma planı oluşturulacak. Muhtemelen bu da ekimin sonlarını bulacak. Son hazırlıklar ve plan oluşturulduktan sonra ihtimalle 2 hafta içinde Spirit bulunduğu durumdan kurtulmak için hareket etmeye başlayacak. Spirit 5 aydır kaldığı bölgede zamanını, çevresini incelemekle ve altındaki toprağın yapısını inceleyerek geçiriyor. Eylül ayı içinde operasyonları engelleyen yeni bir arıza doğdu. Aracın tabak şeklindeki yüksek frekans antenini çeviren motorun frenleri düzgün şekilde çalışmıyor. Arıza ile ilgili takım, benzer iş stratejisi geliştiriyor. Daha önceki durumlardan faydalanarak o anki durumu kontrol ediyorlar. İlgili Bağlantılar: Mars Araştırma Görevleri (NASA’nın Mars’taki araştırma araçlarının haberleri verdiği site)  Kaynak: Universe Today

Avcı (Orionid) Göktaşı Yağmuru

Avcı (Orionid) Göktaşı Yağmuru bu gece en etkin seviyeye ulaşıyor. Halley Kuyrukluyıldızı’nın arkasında bıraktığı toz parçalarının neden olduğu göktaşı yağmurunda saçılma noktası Avcı Takımyıldızı olduğu için göktaşı yağmuru bu isimle  anılıyor.

Normal yıllarda saatte 10-20 adet kayan yıldızın görüldüğü göktaşı yağmurunda bu sene daha fazla kayan yıldızın görülmesi tahmin ediliyor. Kayan yıldızları seyretmek için en uygun vakit ise sabah Güneş doğmadan önceki saatler. Saatini zi 4:00’a kurun ve hava aydınlanıncaya kadar gökyüzünün her hangi bir bölgesini seyredin. Mümkün olduğu kadar şehir ışıklarından uzaklaşmaya çalışın. Uzaklaşma imkânınınz yoksa bile -Jefferson Teng’in Şangay’dan çektiği fotoğraftaki gibi – parlak kayan yıldızları şehir içinden rahatlıkla görebilirsiniz.

Maya Takviminin Gizemi

Maya’ların gökbilim  bilgilerine ve öngörülerine dayanan takvimlerinin 21 Aralık 2012’de sonlanıyor olmasını mutlaka duymuşsunuzdur. Dünya’nın sonunun 21 Aralık 2012’de geleceği düşüncesi Dünya’da ufak bir kesimde panik yaratmaya başladı (film sektörü tarafından piyasaya sunulan kurgu filmlerin, bu panik üzerindeki katkısını gözardı edemeyiz). 2012
Mayalar bunu gerçekten düşündü mü? Gökbilim bilgileri gerçeği mi yansıtıyor? Gerçekten tedirgin olmamızı gerektirecek bir durum var mı? Tahmin edebileceğiniz gibi cevaplar “hayır” ya da “elbette imkansız” diyor. 21 Aralık 2012, Mayalar’ın takviminde gerçekten bir sayfanın sonu gibidir adeta. Fakat, Dünya’nın bu tarihte sona ereceğine dair hiçbir açık kanıt yok, hatta bunun yanlış olduğu  yönünde bazı bulgular var. Bununla birlikte, eğer Dünya’nın sona ereceğine inandılarsa bile, gerçeklerin yanında bu düşünce yanlış olur. Dünya’nın sonunun geleceğini söyleyen bu fikir, galaktik ve gezegensel hizalanmaların kötüye işaret olduğuna inanan kıyamet günü tellallarının uydurmalarıdır. Yine de, kıyamet günü senaryolarından etkilenen bazı insanlar, ülkelerinin parçalara ayrılacağınıdan korkan(!) Amerikalılar, tsunamilerin Himalaya Dağları’nı silip süpüreceğine inananlar, Dünya’nın kutuplarının yer değiştireceğine inananlar ve hatta görünmez, gizli bir gezegenin adeta bir bovling topu gibi gezegenimize çarpacağına bile inananlar olabilir. Bu insanların çoğu, konu hakkında merak ettiklerini öğrenmek için gökbilimcilere danışıyor. “Elimizde, ihtiyacımız olan cevaplar var.” diyor E.C. Krupp. Bir arkeo-gökbilimci olan Krupp’un detaylarıyla anlattığı bu takıntının tarihi, Sky & Telescobe Dergisi’nin Kasım 2009 sayısına kapak oldu. Yine S&T’nin Kasım sayısında, derginin baş editörü Robert Naeye Dünya’da yaşamı yokedebilecek bazı olayları ve bu olayların önümüzdeki birkaç bin yıl içinde olamayacağını anlatıyor ve ekliyor, “İnsanlığın telaşlanması gereken çok daha önemli şeyler var.” Kaynak: Sky & Telescope