gokyuzu.org

Önce Karadelikler Ardından Galaksiler

Geçtiğimiz onyıllarda astronomlar, çok geniş galaksilerin merkezlerine gizlenmiş çok iri karadeliklerin varlığını keşfettiler ve astronomi dünyası yeni bir soruyla karşı karşıya kaldı.Klasik tavuk yumurta sorusu gibi acaba hangisi daha önce oluştu?”Karadelikler mi, Galaksiler mi?”

Amerikan Astronomi Derneği toplantısında yapılan yeni açıklamalarda tahminler kara deliklerin daha önce oluştuğu yönünde.Chriss Carilli(Ulusal Radyo Astronomi Gözlemevi) önderliğindeki bir uluslararası astronomi takımı Amerika, İspanya ve Fransa’da radyo teleskopunu kullanarak aşırı uzaklıklarda bulunan 4 radyo dalgası yayan ve merkezlerinde güçlü bir aktiviteye sahip karadelikler bulunan galaksiler üzerinde çalışıyorlar.Bu galaksilerin Büyük Patlama’dan  yaklaşık olarak 1 milyar yıl sonra oluştukları düşünülüyor.

Radyo dalgaboylarının gözlemlenmesiyle astronomi takımı, her galaksiyle gaz bulutunun ışınsal hızını ölçebildiler.Bu hızlar galaksinin merkezinde bulunan gaz bulutunun uzaklığının toplam kütlesini ortaya koyuyor.Hızlı hareket eden gazdan gelen tayfsal çizgideki kırmızı mavi değişimler tek başına merkezdeki karadeliğin toplam kütlesini söyleyebilir.

Carilli ve iş arkadaşları bu 4 galaksinin her birinin şişkinliğinin karadelikten sadece 30 kat daha fazla kütleye sahip olduğunu buldular.Bu 4 duruma göre kara deliğin kütlesinin 20, 30 kat daha geniş olması yakın evrendeki bu ilişkiyi tahmin edilebilir kılıyor.Carilli’nin söylemiyle “kara delikler önce geldi ve her nasıl olduysa da galaksiler etrafında oluşup gelişti.”

Ayrıca Carilli bu sonuçların daha ileri gözlemlerle, şu an hala inşaat halinde olan daha büyük radyo araçlarıyla yapılacak çalışmalarla doğrulanmaya ihtiyacı olduğuna işaret ediyor ve şunları ekliyor:”Bizim çalışmamız bu ilişkinin orjinal halini anlatamıyor.Neticede evrendeki bu sistemi anlamak evren daha çok gençken ilk yıldızların ve galaksilerin nasıl oluştuğunu bilmemiz gerekiyor.”

Yerberi Ay’ı

Yerberi Ay’ı

Fotoğraf: Eric Ingmudson

Bilindiği gibi 2008 yılının Aralık ayındaki dolunay yerberi(perige) Ayı idi. Bu dolunay 2008 ‘deki diğer dolunaylardan %14 daha büyük ve %30 daha parlaktı. Bu cumartesi gecesi (10 ocak) yerberi Ayı tekrar ortaya çıkıyor.

Yerberi olayı 400 yıl önce Johannes Kepler tarafından açıklanmıştı. Yörüngesi elips olan Ay, bazen Dünya’ya 50000 km daha fazla yaklaşıyor ve bu zamanlarda bu ismi alıyor. Yerberi dolunayları ise yılda 1 veya 2 defa oluyor.

Eğer Aralık 2008’deki dolunayı kaçırdıysanız, cumartesi gecesi Yerberi Ay’ına bakmayı unutmayın.

Kaynak: science.nasa.gov

Venüs’teki Su Nereye Gitti?

9 Kasım 2005’te Venüs’ün yörüngesine fırlatılan Venus Express, geçtiğimiz sene, Venüs’ün karanlık yüzünde gerçekleşen, atmosfer tabakasındaki kaybı saptamıştı. Son olarak, Venüs’ün atmosferinin Güneş’e bakan tarafından meydana gelen kayıplar da saptandı. Son bulgularla birlikte bilimadamları Venüs’te bir zamanlar Dünya’daki kadar bol bulunan suyun esrarengiz kaybı ile ilgili sır perdesini aralamaya başladılar.

Venus Express

Venus Express’in yüklü parçacıkları tesbit eden modülü MAG (magnetometer instrument), Venüs’ün Güneş’e bakan yüzünden azımsanmayacak miktarlarda hidrojen kaçtığını saptadı. Bu olay, daha önceden de olabileceği tahmin edilmekle birlikte, Venüs etrafında yüksek derecede eliptik bir yörünge izleyrek kutuplardan geçen Venus Express sayedinde ilk defa gözlenmiş oldu.

Güneş Sistemi’nin oluşumu sırasında yaklaşık aynı zamanlarda ve aynı büyüklükte oluştuğu tahmin edilen Venüs ve Dünya, kimyasal içerik bakımından da benzerlikler taşıması beklenilen gezegenlerdir. Fakat bilindiği gibi Venüs üzerindeki su miktarıyla Dünya üzerindeki su miktarı arasında çok büyük fark vardır. Dünya’da yaşamı oluşturan su, bugün Venüs’tekinin 100000 katıdır. Su miktarlarındaki bu büyük farklılıkla birlikte, bilim adamları Venüs’ün güne bakan yüzünden saniyede 2×1024 hidrojen çekirdeğinin kaçtığını tesbit ettiler.

Geçen yıl Venüs’ün karanlık yüzünden bu miktarın yaklaşık 2 katı kadar hidrojen çekirdeğinin kaçtığı gözlenmişti. Tüm bu kaçışların hidrojen çekirdeği şeklinde olması sonucunda bilimadamları, suyun Venüs’ün atmosferinde sürekli parçalanıyor olabileceği ihtimalini düşünmeye başladılar.

Venüs’ün Dünya’nınki gibi bir manyetik alana sahip olmaması, onu Güneş rüzgarları karşısında korumasız bırakır. Güneş rüzgarları atmosferin üst katmanlarına çarparak, buradan parçacık koparır. Gezegen bilimcileri, 4,5 milyar yıl önce oluşan Venüs’ün bu şekilde su kaybederek günümüzdeki haline geldiğini düşünüyorlar.

Hidrojen çekirdeklerinin kaçışının aynı zamanda su moleküllerinin kaçtığını göstermesi için, hidrojen miktarının yarısı kadar oksijenin (su 2 hidrojen ve 1 oksijenden oluştuğu için) de Venüs’ten kaçtığının gözlenmesi gerekiyor. Fakat şu ana kadar yapılan araştırmalar atmosferden oksijen kaçışına dair kesin bir bulgu göstermedi. Bu durumda kaçan hidrojenin sudan değil de direk olarak Venüs’ün atmosferinin üst katmanındaki fazla hidrojenden kaynaklandığı görüşü açığa çıkıyor. Bu görüş de bu kez Venüs’ün üst katmanlarındaki fazla hidrojenin nereden geldiği sorusunu akıllara getiriyor.

Güzellik tanrıçası Venüs, her hâlükârda esrarengizliğini korumaya devam ediyor…

Kaynak: Avrupa Uzay Ajansı (ESA)

NASA Astronotu Sacco Konuğumuz

1995 yılında STS-73 uçuşuyla Columbia uzay aracıyla uzaya gitmiş NASA astronotlarından Albert SACCO, Dünya Astronomi Yılı 2009 etkinlikleri dahilinde 22 Ocak 2009 günü bizlerle birlikte olacak. Uzaya gitmenin nasıl bir duygu olduğunu ve tecrübelerini bizlere vereceği seminerle aktaracak. Daha sonra da kendisiyle sohbet şansımız olacak.

Saat 15:00 de ODTÜ Kültür Kongre Merkezi D salonunda bizlerle birlike olacak olan Albert Sacco’ya göstermiş olduğunuz ilgi için teşekkür ederiz. Salonumuzda boş yer kalmamıştır.

TAD İstanbul Toplantısı’nın Ardından

Türk Astronomi Derneği tarafından Sabancı Üniversitesi’nde düzenlenen ve Türkiye’nin birçok üniversitesinden gelen amatör astronomi topluluklarının katıldığı toplantıda topluluklar birbirlerini tanıdı ve Dünya Astronomi Yılı (DAY 2009) kapsamında yapacakları etkinliklerden bahsetti.

ODTÜ AAT olarak biz de, topluluğumuzda bugüne kadar yapılan etkinliklerden bahsettik ve DAY 2009 kapsamında yapmayı planladığımız ve kesinleşen etkinliklerimizi tanıttık.

Toplantıda ayrıca 2009 yılında eş zamanlı olarak yapılabilecek etkinliklerin listesi çıkarıldı. Böylece aynı etkinlik günlerinde Türkiye’nin birçok bölgesinde astronomi toplulukları aynı anda yapacağı etkinlikler sayesinde DAY 2009’un önemini vurgulayacak ve halkı astronomi konusunda bilgilendirecek. ODTÜ AAT de, bugüne kadar yaptığı etkinlikleri bundan böyle diğer topluluklara da duyurarak bu yoldaki iletişimde önemli katkılar sağlamayı planlıyor.

Toplantı, topluluklar arası yakınlaşma açısından da büyük önem taşıdı. AAT olarak katılan tüm topluluklara teşekkür ediyoruz.

Uzaklardaki Sıcak Jüpiter

Sıcak Jüpiter HD189733b ‘nin bir betimlemesİ

ESA / NASA / M. Kornmesser / STScI

Jüpiter boyutlarındaki bu sıcak gezegen HD189733b Güneş Sistemi Ötesi gezegenler arasında en ilgi çekenlerden biri. Aslında 2005 yılında keşfedimiş olmasına rağmen gezegen hakkında yeni haberler var.

 Gezegenin yıldızına uzaklığı yaklaşık olarak 5 milyon km. Bu fazla yakınlık ise gezegen ile yıldızının birbirlerinden ayırt edilebilmesini olanaksız kılıyor. Ama astronomlar bu ayrımı gerçekleştirebilmek ve yıldız ile gezegeni ayrı ayrı gözlemleyebilmek için bir sistem geliştirdiler.İlk önce gezegen ile yıldızın birlikte spektrumlarını kaydettiler; daha sonra ise yıldız tek başınayken gezegen tekrar görüntüye girdi ve bu şekilde birinden diğerine çıkarım yapılarak en sonunda da gezegenin spektrumu ortaya çıkarılmış oldu.

Bir diğer haber ise; bu haftalarda iki astronomi takımı Hubble ve Spitzer Uzay İstasyonları’ndan alınan kızılötesi spektrumlar doğrultusunda gezegende suyun var olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu söylediler. Bu yeni haber bilinen 300’ün üzerindeki Güneş Sistemi Ötesi gezegenleri inceleyen herkes için büyük önem taşıyor; çünkü yaşanılabilir bir gezegenin varlığına bir adım daha yaklaşılmış oldu.Tabi bu yeni gezegeni “yaşanılabilir” olarak nitelemek tam da doğru olmaz; çünkü gezegenin yüzey sıcaklığı  1.400°C ‘ye yakın.

Her hâlükârda; gezegenin yapısında suyun varlığını hayal etmek o  kadar da zor değil. Şaşırtıcı olanı ise burada karbondioksitten izler bulunmuş olması. Güneş Sistemi Ötesi gezegenler uzmanı Sara Seager ise bu konuyu şöyle yorumluyor: “Karbondioksitin bulunuşu oldukça şaşırtıcı. Çünkü; eğer gezegen üzerindeki tüm gazlar kimyasal bir dengede olsaydı burada karbondioksit bulunamazdı. Biz bunun fotokimyadan kaynaklandığını düşünüyoruz. Yıldızın ultraviyole ışınlarının molekülleri parçalaması sonucu başka yapılarda moleküller oluşmuş olmalı.”

Gökbilimciler gezegenin oluşumu hakkında ise şöyle bir yargıda bulunuyorlar. Jüpiter büyüklüğünde böyle bir gezegenin yıldızına yakın bir yerde oluşmuş olamayacağını, yıldız diskinin dışında oluşmuş olup etrafındaki kalıntılarla etkileşim halinde içe doğru sürüklendiğine inanıyorlar. Bu aşama süresince henüz oluşmuş bir çok gezegen ve gezegencik ise tekrar kayboldu. HD 189733b ise kurtulmayı başardı çünkü gezegen yakınlaşmaya başladığında disk kaybolmuştu ve şans eseri Jüpiter benzeri gezegenimiz oluşmuş oldu.

UUİ ve Taç

Bu sabah saat 5:30 civarlarında Uluslararası Uzay İstasyonu (UUİ) -2.7 kadir parlaklığıyla Ankara semalarından geçti. Topluluk üyelerimizden  M. Raşid Tuğral elinde fotoğraf makinasıyla hazır bekliyordu. “Saat 3:00’ten sonra hava bulutlarla kaplandı. Bir an için UUİ’yi göremeyeceğimi sandım fakat son anda UUİ’nin rotası üzerindeki bulutlar dağıldı ve onu  Ay’ın etrafındaki taçla birlikte yakalamayı başardım.”, diye aktarıyor. Fotoğrafta sağ altta görülen çizgi UUİ’nin 8sn’de bıraktığı izi oluşturuyor.

Samsung  s750  ISO200  8sn    f/2.7 (Katkılarından dolayı Erdem Aytekin’e teşekkürler)

Güneş Işımasında Sürpriz

Güneş ışımaları, Güneş Sistemi’ndeki en güçlü patlamalardır. Bir patlama yaklaşık  100 milyon hidrojen bombasının gücüne eşittir ve bir patlama olduğunda  1 tane atom bile bu patlamadan bozulmadan kalamaz. Ama 5 Aralık 2006 tarihinde beklenmedik bir şey oldu.

 2006 yılındaki Güneş Işıması

5 Aralık 2006 tarihinde olan Güneş ışımasının şiddeti çok büyüktü. (Güneş ışımaların büyüklüğünü ölçmekte kullanılan Richter ölçeğine göre X1 büyük patlamalar için kullanılırken bu patlama X9 şiddetindeydi.) Bu patlama son 30 yılın en büyük patlamasıydı.

Güneş’in atmosferinde patlamadan sonra yayılan şok dalgalarından, bilim adamları patlamadan yayılan parçacıkların yolda olduğunu anladı. Patlamadan yaklaşık 1 saat sonra ilk parçacıklar ulaştı ve onların bombardımanı yaklaşık 90 dakika sürdü. Fakat gelen bu parçacıklar bilim adamlarını çok şaşırttı çünkü bunlar bozulmamış hidrojen atomlarıydı.(İçinde Güneş’in en yaygın ikinci maddesi helyum bile yoktu.) Bundan da yaklaşık yarım saat sonra beklenen parçacıklar(bozulmuş atomlar – helyum, demir ve oksijen gibi) geldi.

Merak edilen konu şuydu: Neden hidrojen atomları diğer sonradan ulaşan atomlar gibi bozulmadı? Bilim adamları bu olayı şöyle açıklıyorlar: Başlangıçta hidrojen aslında parçacıklardan (yani elektron ve protonlardan) oluşuyordu. Güneş’te patlama olunca parçacıklar hızlıca yol almaya başlıyorlar. Yeterince uzaklaştıktan sonra da yolculukları sırasında protonlar, elektron yakalıyorlar ve hidrojene dönüşüyorlar. Diğer bir soru da şuydu: Neden hidrojen atomları, bozulmuş atomlara göre daha erken geldiler? Bilim adamları bunun nedenini de şöyle tahmin ediyorlar: İyonlar yani bozulmuş parçacıklar Güneş’in manyetik alanından etkileniyorlar ve yollarına zig zag çizerek devam ediyorlar. Ama bozulmamış hidrojen için böyle bir şey söz konusu olmadığından yoluna dümdüz devam ediyor. (Bunun sonucu olarak iyonlar tüm açılardan gelirken, hidrojen atomları belli bir açıdan gelmiştir.)

Patlamadan bozulmamış hidrojen yayıldığı ilk defa fark edildi ve bilim adamları tekrar böyle bir patlama olmasını bekliyorlar.

Kaynak:science.nasa.gov

Sıçrama Saniyesi

GMT (Greenwich Mean Time) ile 31 Aralık 2008 tarihinde saat 23.59.59’de tüm Dünya’daki atomik saatlere 1 saniye eklenecek. Nedeni de şu: Bir gün tam olarak 24 saat değildir. 24.0000003 saattir. Bu sondaki küsüratın nedeni ise 1967’de değiştirilen saniye tanımı. (Burada astronomik tanımdan atomik tanıma geçilmiştir.) Bunun için belli bir zamandan sonra atomik saatlerdeki süre ile Dünya’nın kendi etrafındaki dönme süresi birbirine eşit olmayacaktır. Bunu engellemek için Uluslararası Dünya Dönüş Ekseni ve Referans Hizmetleri (International Earth Rotation and Reference Systems Service-IERS), Eşgüdümlü Evrensel Zaman’a (Coordinated Universal Time-UTC) Türkiye saati ile 1 Ocak 2009’da 1.59.59’da Dünya’daki tüm atomik saatlere bir sıçrama saniyesi ekleyecek. Böylece astronomik ve atomik süreler birbirine eşitlenecek. 

Kaynak: skyandtelescope.com

İkizler Göktaşı Yağmuru

Her yıl görülen İkizler (Geminid) Göktaşı Yağmuru , Aralık’ın 13’ünü 14’e bağlayan gece Dünya, yok olan kuyrukluyıldız 3200 Phaethon’un kalıntısının içinden geçerken zirveye ulaşıyor. Genellikle saatte 120 kayan yıldızın görüldüğü göktaşı yağmurunda, bu sene parlak Ay ışığı nedeniyle saatte sadece 30 kayan yıldızın görülmesi bekleniyor. Halâ iyi bir göktaşı yağmuru sayılabilir. Daha iyi bir sonuç için  13 Aralık günü saat 22:00’dan, 14 Aralık sabahı hava aydınlanana dek gökyüzünü seyretmeye çalışın (tabi soğuğa dayanabilirseniz).