gokyuzu.org

Tanıştığım İlk Kadın Fizikçi

ODTÜ AAT takipçilerimizin de bildiği gibi, perşembe günleri bizim etkinlik günümüz. Bu haftaki etkinliğimiz ise bir söyleşiydi. 8 Mart’ın Dünya Emekçi Kadınlar Günü olması nedeniyle ‘Fizik Dünyasının Kadınları’ adlı bir söyleşi düzenledik. Söyleşide konuğumuz ODTÜ Fizik Bölümü hocalarından Hande Toffoli idi ve bu söyleşi – buraya tam olarak hangi kelimeyi koyacağımı bilememekle beraber – güzel anlamda farklı geçti. Sizinle paylaşmak istiyorum.

Küçükken açıkçası fiziğe pek bir ilgim yoktu ve fizik ile ilgilenen insanların normal olmadığını düşünürdüm. Sonradan ilgim artınca bunun sadece bir hobi olabileceğini ve kadın için uygun bir alan olmadığını söylemeye başlamışlardı. Haklı gibi duruyorlardı çünkü çevremde fizik öğrencisi bir kişi vardı ve o da erkekti. Okuldaki fizik öğretmenlerim, dershanedekiler falan da hep erkekti. Tanıdığım ilk fizikçi kadın Hande hoca oldu. Yılın başında düzenlenen Genç Fizikçiler Hoşgeldiniz etkinliği vardı. O zaman 2 erkek hocamız ile söyleşiye katılmıştı ve kendisine ayrılan vakit kadar kendisinden bahsetmişti. Bugünkü söyleşide daha yakından tanıdım kendisini. Hatta adını az önce öğrendim ama bu tamamen benim isim hafızamın kötü olmasından kaynaklı… Nelerden konuştuk biraz da onlardan bahsetsem iyi olur artık.

Katıhal fiziği çalışan hocamız; uzun zamandır ODTÜ’de çalışıyormuş ve bir kadın olarak, bilim hayatında ne yaptın sorusu ile ilk defa karşılaşmış. Çevremin aksine hatta birçoğumuzun aksine; ‘Fizik kadın işi değil.’, ‘Aaa kadın olmana rağmen fizik mi okuyorsun?’ cümleleri ile karşılaşmamış. Bildiğiniz bayağı normal, olası, karşılanmış yani. Sanırım ilk defa böyle bir insan tanıdım, ki kendisi de böyle bir durumun farkına varmadığını da belirtti. Zaten üniversitemizde de sınıflarda kız ve erkek öğrenci oranı neredeyse aynı, onun zamanı da dahil olmak üzere (Fen-Edebiyat Fakültesi). E haliyle, kadın olmak üzerinden dile getirilen olumsuz yorumlar ona bizim tarafımızdan tanıtılırken gerçekte olmayan bir Türkiye’den bahsedildiğini düşünüyordu. İşin ilginç kısmı ise, bu ayrıma Amerika’ya doktora yapmaya gittiği zaman varmış olması. Çünkü 36 kişilik sınıfta sadece 5 kadın öğrenci varmış. Sanırım bunları kendim duymamış olsam inanmazdım.

Birçok mühendis ve matematikçi arasında büyüyen Hande hocamızın babası da fizikçi olunca çok şaşırmamak lazım. Bilim dünyasında genel olarak yapılan ayrımcılıklardan da konuştuk ama ilgimi çeken birkaç nokta vardı bunların dışında. Örnek vermem gerekirse; hepimiz yapamayınca bırakmak isteriz, yoruluruz, ‘Tamam ya buraya kadarmış’ falan deriz. Hatta birileri gelsin de manevi destek versin isteriz. Ha işte karşımda öyle bir kadın yoktu. Biz yaparız niye yapamayalım ki tarzı biriydi. Çok inatçı bir yapıya sahip olduğundan ve okulu her ne kadar derece ile bitirse de doktora sırasında diğerlerine göre yetersiz hissettiğini belirtti. Yılmak, usanmak, sıkılmak yerine çok çalıştığından bahsetti ve ‘Kimse çok zeki değildir çok çalıştım.’ diye de ekledi.

“Peki, idol olarak gördüğünüz biri de mi yoktu hiç?” sorusunu sormamak olmazdı. Bir kişiyi örnek almayı zaten doğru bulmuyor, örnek alacağı kişinin yaşını da çok önemsiyor kendisi. Farklı farklı kişilerin ön planda olduğu konularda örnek aldığı insanlar olmuş. Ben de bugün Hande hocayı, mesleki hayatı ve hayata bakış açısı olarak kendime örnek alabileceğimi fark ettim. Ve daha birçok konudan konuşuldu; özel hayatı, evlilik dönemi, doktorası…Belki bu yazı buraya kadar okumanıza değmedi ama ne demişler ‘İçimden bu geldi.’

En çok da söyleşide geçen ve Özgürcan’ın alıntıladığı şu cümleler, fizikçi olmanın “aslında” ne demek olduğunun özeti niteliğindeydi…

‘Fizikçi olmak popüler bilim kitabı okumak değildir. Sancılı bir süreç, düşünüldüğünden çok daha fazla emek gerektiren bir şey. Fizikçi olmak, ‘cool, acayip zeki’ gibi gözükebilir. Ama araştırma, öğretmenlik ve bürokrasi ile sizi meşgul eden bir alan burası. Siz lisans öğrencisisiniz, yol yakınken bunu iyi öğrenin.’

Söyleşinin tamamını facebook sayfamızdaki canlı yayın videolarından bulabilirsiniz. Teşekkür etmek gerekirse, öncelikle bize vakit ayırıp sorularımızı cevapladığı için Hande Toffoli’ye, sonrasında da siz okuyucularımıza okuduğunuz için teşekkür ederim. Astronomiyle kalın…

Yazan: Aylin Açıkgöz

Yorum yapın