gokyuzu.org

Hayat Kaynağımız: Güneş

Güneş nedir?

Bize en yakın yıldız olan Güneş, 4.65 milyar yıl önce oluşmuş orta büyüklükte bir sarı cücedir ve 1 AB (astronomik birim=149.597.871 km, Dünya ve Güneş arası mesafenin baz alındığı uzunluk birimi) uzağımızdadır. Güneş ile Güneş’e 10⁵ AB uzaklığında bulunan ve yıldızlararası maddeye sınırı olan Oort Bulutu arasında bulunan gezegen, uydu, asteroit ve kuyruklu yıldız gibi çeşitli gök cisimleri için enerji kaynağı ve çekim merkezidir. Tüm bu gök cisimleri Güneş Sistemimizin toplam kütlesinin %0.02’sini oluştururken %99,8’ini Güneş’in kütlesi oluşturmaktadır.

Güneş, kendi ekseni etrafında 70.000 km/s hızla döner. Ekliptik düzlem normaliyle 7°15’ açı yapan ekseni etrafındaki dönüşünü ekvatorda 25.6, kutuplarda 33.5 günde tamamlar. Kademeli olarak dönmesinin sebebi, Güneş’in katı değil plazma halinde olmasıdır. Yüzeyinde çekim ivmesi 274 m/s², ortalama sıcaklık 5780 K°’dir.

Güneş’in kütlesi 2×10³⁰ kilogramdır ve bu da Dünya’nın kütlesinin 3.3×10⁵ katına tekabül eder. Aynı zamanda Güneş’in çapı Dünya’nınkinin 109, hacmi ise 1.3 milyon katına eşittir.

Nerede bu Güneş?

Günümüzde Kahraman kolu ve Yay kolu arasındaki Orion kolunun iç kısmında bulunan Güneş, Samanyolu galaksisinin merkezinin çevresinde yaklaşık 26.000 ışık yılı uzaklıkta döner. Galaktik merkez çevresinde bir dönüşünü yaklaşık 235 milyon yılda tamamlar. Yaklaşık yörünge hızı saniyede 220 kilometredir.

Nasıl ısınıyor, nasıl ısıtıyor?

Güneş, %75 Hidrojen, %24 Helyum ve %1 ağır elementlerden oluşur.Güneş’in çekirdeğinde gerçekleşen nükleer füzyon reaksiyonlarında hidrojen, helyuma dönüşür ve her saniye 4 milyon ton madde enerjiye dönüşür. Kütlesini hızla kaybeden Güneş’in yakıtı tükendikçe dış katmanlarının genişlemesi ve gezegenleri yutması beklenebilirdi fakat kırmızı dev aşamasındayken kaybettiği kütleyle orantılı olarak Dünya’nın yörüngesinin de genişleyeceğini ve Güneş tarafından yutulmayacağımızı biliyoruz. Ancak 900 milyon yıl sonra yeryüzünün yaşamı destekleyemeyecek kadar ısınacağını da söylemekte fayda var. 

İçinde ne var hocam?

Çekirdek – Güneş yarıçapının en iç %20 – 25’i, nükleer füzyonun gerçekleşmesi için sıcaklık ve basıncın yeterli olduğu yerdir. Hidrojen helyumla birleşir, füzyon işlemi enerji açığa çıkarır ve helyum yavaş yavaş çekirdeğin içinde bir helyum iç çekirdeği oluşturmak için birikir.

Radyasyon bölgesi – Konveksiyon, Güneş’in yüzeyine çok yakın olana kadar gerçekleşemez. Bu nedenle, yarıçapın yaklaşık% 20-25’i ve yarıçapın% 70’i arasında, enerji aktarımının konveksiyon yerine radyasyon (fotonlar) yoluyla gerçekleştiği bir “radyasyon bölgesi” vardır.

Konvektif bölge – Güneş yarıçapının yaklaşık% 70’i ve görünür yüzeye yakın bir nokta arasında dışa doğru ısı transferi konveksiyon yoluyla olur.

Fotosfer – Güneş gaz halindeki bir nesne olduğu için açıkça tanımlanmış bir yüzeye sahip değil ve burası güneşin doğrudan görülebilir ışıkla gözlemleyebildiğimiz en derin bölümü.

Atmosfer – Güneşi çevreleyen, kromosfer, güneş geçiş bölgesi, korona ve heliosferden oluşuyor. Bunlar, örneğin güneş tutulması sırasında, Güneş’in ana kısmı gizlendiğinde gözlemlenebilir.

Güneş patlıyor diyorlar, doğru mudur?

Güneş lekeleri , yüzeydeki koyu renkli yapılanmalardır ve siyah görünmelerinin sebebi, çevrelerine göre daha soğuk (3000-4000 santigrat derece) olmalarıdır. Bu noktaların ısınamamalarının sebebi ise, güçlü manyetik alanın, içeriden  gelen ısının yüzeye ulaşmasına izin vermemesidir. Güneş patlamaları, Güneş lekelerinin çevrelerinde, lekeyi oluşturan manyetik alan çizgilerini takip edecek şekilde yayılan sıcak plazmanın uzaya yayılması ile oluşur. Güneş’in manyetik alanındaki bu değişiklikler 11 senelik döngüler halindedir. 11 yıllık bu döngünün ortasında Güneş, maksimum aktifliğe ulaşır ve dev patlamalar meydana gelir. Güneş patlamaları, kutuplarda auroralar ile bize görsel şölen sunduğu gibi iletişimimizi engelleme gibi olumsuz etkileri de olabilir.

Aşağıda bulunan videoda Güneş’in atmosferinde (korona) oluşan manyetik alan çizgilerini ve patlamaları izleyebilirsiniz.

Kaynak:

spaceplace

kozmikanafor

wikizeroo

space

nasa

Yazan: Elif Akbaş

Şahane Süper Ay’ı Kaçırmayın

68 yılın en büyük, en parlak dolunayını kaçırmak istemezsiniz… Bu dolunayı neyin bu kadar özel yaptığını ve onu en iyi nasıl gözlemleyebileceğinizi de öğrenmek istersiniz.(diye düşündük…)

Dolunayın doğuşu, 14 Kasım Pazartesi günü saat 17.52’de (Ankara’ya göre)  gerçekleşecek.

Ay’ı kocaman görmeye hazır olun! Pazartesi gecesi, gezegendeki tüm gök gözlemcileri 26 Ocak 1948 tarihinden bu yana gerçekleşen en büyük, en yakın, en görkemli  dolunaya şahit olacak. Hepimiz önümüzdeki gecelerin bulutsuz olmasını umuyoruz çünkü böyle bir Ay , ne yazık ki 25 Kasım 2034 yılına kadar bir daha gözlenemeyecek.

“Süper Ay” terimi çok da eski sayılmaz aslında. Genel olarak 2011 yılında kullanılmaya başlansa da, izlerini kendini sertifikalı profesyonel astrolog olarak tanıtan Richard Nolle tarafından 1979’da yapılan şu açıklamada görmek mümkün; “…yeni ay veya dolunayın kendi yörüngesinde Dünya’ya en yakın (%90 oranında) olduğu zamanlar.”

Ay’ın ilginç, eliptik yörüngesi her devrinde Dünya’ya olan uzaklığının değişmesine yol açar. En yakın nokta ‘perigee’ yani yerberi; en uzak nokta ise ‘apogee yani yeröte olarak adlandırılır.

Ay’ın yörüngesinin çembersel yerine eliptik olmasından dolayı Dünya’ya olan mesafesi yerberide 363,400 km ve yerötede 405,550 km arasında değişmektedir. Uzaklığın değişmesi, Ay’ın parlaklığının ve boyutunun da değişmesine sebep olur aynı zamanda. Yerberi ya da süper ay, normal dolunaydan %7 daha büyük ve %16 daha parlaktır. Ama normalden daha yakın yerberide  gerçekleşen dolunay, yerötede gerçekleşen dolunaydan %12-14 daha büyük ve %30 daha parlak olabilir.

Dolunayın, Dünya’ya en yakın (solda) ve en uzak konumlardayken sahip olduğu boyutların karşılaştırılması. Mesafedeki değişim, iki dolunayın boyutlarını farklı algılamamıza yol açar.

Gökyüzünde aynı anda sadece tek Ay görebildiğimiz için Mikro ve Makro dolunayları karşılaştırmamız pek mümkün değil, yani normal dolunayın görüntüsünü aklınızda tutup Süper Ay ile karşılaştırmamız gerekecek ya da Süper Ay ile 8 Haziran 2017’de gerçekleşecek olan Mikro Ay’ı. Peki ya size buna gerek olmadığını söylesem?

Bir ölçü aleti yapmaya ne dersiniz?

Öncelikle bir makas, bir kağıt ve bir kaleme ihtiyacınız olacak. Makasla bir kağıda farklı derinlik ve genişliklerde kesikler açın, gece olduğu zaman kağıdı yüzünüze paralel tutun ve kolunuzu tamamen uzatıp bir gözünüzü kapatarak Ay’a bakın, Ay’ın boyutuna uygun kesiğin altına tarih atın. Bu şekilde bir sonraki Ay ile, boyutunu ölçtüğünüz Ay’ı rahatlıkla karşılaştırabileceksiniz.

Aynı prosedürü Süper Ay’a uyguladığınızda rahatlıkla boyut farkını görebilirsiniz. Bu yöntemle en iyi görüntüyü gökyüzünün en parlak olduğu şafak vaktinde yakalayabilirsiniz, fakat bulutsuz bir gecede de bu işlemi gerçekleştirmek mümkün.

Her yıl, yılda birkaç defa dolunay yerberide bir-iki gün kalır, bu da Süper Ay’ları bir bakıma yaygın yapar ama bu eşdeğer oldukları anlamına gelmez. Süper Ay, yerberi ve dolunay aynı zamana denk geldiklerinde gerçekleşir. Bu Kasım’daki dolunay yerberi konumunda olmanın yanı sıra Ay’ın yörüngesindeki “esneklik” dolayısıyla normalden daha yakın, yani daha büyük görünecek.

Bu paneller geçmişteki, günümüzdeki ve gelecekteki Süper Ay’ların konumlarını ve Dünya’ya olan uzaklıklarını göstermektedir. Ay’ın, 14 Kasım’da Dünya’ya en yakın konumda olacak olmasına rağmen ortadaki panelde tarihin 13 Kasım olarak belirtilmesinin sebebi, saat farkı nedeniyle ABD’de tarihin 13 Kasım’a denk gelecek olması.*Panellerin kaynağı: Stellarium

Bazen Ay’ın yörüngesi Güneş, Dünya ve Ay’ın birbirlerine göre konumlarına, Dünya’nın küresel olmayan şekline ve hatta diğer gezegenlerin kütleçekim kuvvetlerine göre daha yuvarlak, bazen ise daha eliptik olur. Bu etkilerden dolayı Ay’ın çembersel yörüngesinden sapma oranı 0.026 ile 0.077  arasında, yani %5.5 oranında değişir. Bu, Ay’ın uzaklığının değiştiğini, yani büyüklüğünü farklı algıladığımızı gösterir.

Eğer yeni ay veya dolunay yerberi ya da yeröte noktasında gerçekleşirse, Ay’ın yörüngesi biraz değişir, sonuç olarak da yerberide gerçekleşen dolunay daha yakın olur. Yani Süper Ay gerçekleşir. Yerberide gerçekleşen yılın en yakın dolunayına “proxigee*” denir. (*Güneş’in ve Dünya’nın kütlesel çekiminden ötürü Ay’ın yörüngesinde meydana gelen düzensizlikten dolayı oluşan yakın yerberi.)

Yeni ayın, ya da dolunayın konumlarına bağı olarak yerberi ve yeröte konumları değişkenlik gösterir. Güneş, Dünya ve Ay aynı hizada olduğu zaman birbirlerini kütleçekimsel olarak en büyük oranda etkilerler. Kütleleri daha büyük olduğu için Güneş ve Dünya, Ay’ı daha çok etkiler. Eğer aynı hizada olma durumları Dünya’nın Güneş’e en yakın olduğu, Güneş’in Ay’ı kütleçekimsel olarak en çok çektiği zamanlarda olursa Ay bize hiç olmadığı kadar yakın görünür. Bu Kasım ayından 2017 senesinin Şubat’ına kadar Dünya, Güneş’e en yakın konumunda olacak.

Bütün bu olayların bir araya gelmesiyle 14 Kasım’daki dolunay, 2034 yılına kadar gerçekleşen en görkemli dolunay olacak.

Eğer bulunduğunuz bölgede hava kapalıysa Süper Ay’ı yine de takip edebilirsiniz. İtalyan astronom Gianluca Masi Süper Ay’ı, kendi “Sanal Teleskop Projesi”nde 14 Kasım günü saat 17.00’dan itibaren canlı olarak yayınlayacak.

Yeni ay ve dolunay zamanları Güneş, Dünya ve Ay’ın konumlarından dolayı gelgitler her zaman daha fazla olur. Süper Ay gibi normalden daha yakın bir Ay, normalden daha fazla gelgit anlamına gelir. Eğer deniz kıyısında yaşıyorsanız Süper Ay’ın yanısıra takip eden birkaç günlük süre içerisinde gelgitlere de dikkat etmenizi öneririz.

Böyle küçük kütleçekimsel değişimlerin bu kadar eşsiz olaylara yol açması ne kadar da harika değil mi? Bu tarz durumlar kozmosla ne kadar iç içe yaşadığımızın birer hatırlatıcısı adeta. Gözünüz daima yukarılarda olsun Yıldız Çocukları!

Telif Hakkı: Bob King

Kaynak : Sky&Telescope

Çeviri: Deniz Gamze Sanal

Kara Deliğin Etrafında Işık Hızının %1’i Hızda Dönen Bir Yıldız Keşfedildi

Bu yıldız şu ana kadar gördüğümüz yıldızlardan kara deliğe en yakın olanı. Astronomların keşfettiği bu yeni yıldız devasa bir kara deliğin etrafında, Dünya’nın Ay’a olan uzaklığının 2.5 katı uzaklıkta dönüyor. Kara deliğin etrafında bir turunu tamamlaması sadece yarım saat sürüyor. Ay’ın görece küçük Dünya’mız etrafındaki bir turunu 3,683 km/saat hızda 28 günde tamamladığını göz önüne aldığımız zaman yıldızın akıl almaz bir hızda hareket ettiği ortaya çıkıyor.

Bir astronom takımı, teleskoplarla yapılan derin uzay gözlemlerinden elde edilen verileri kullanarak 47 Tuc X9 adı verilen ve bizden 14,800 ışık yılı uzaklıkta bulunan bir yıldız kümesinin içinde olan ikili yıldız sisteminden yayılan X ışınlarını ölçtüler. Yıldız çifti astronomlar için yeni değildi; bu yıldız çifti 1989 yılından beri biliniyordu fakat orada tam olarak neler olduğu daha yeni açıklık kazanmak üzereydi. Araştırmacı Arash Bahramian bu konu hakkında şunu belirtiyor: “ Çok uzun bir süredir X9’un düşük kütleli, Güneş’e benzeyen bir yıldızdan madde çeken bir beyaz cüce olduğu düşünülmüştü.” Bir beyaz cüce başka bir yıldızdan madde çektiği zaman bu sistem “kataklizmik değişen yıldızlar” olarak adlandırılır ama 2015 yılında bunlardan birinin kara delik olduğunun bulunması bu sistemin kataklizmik değişen yıldızlar sistemi olma hipotezine ciddi bir kuşku düşürdü. NASA’nın Chandra Teleskobu’ndan gelen veriler ikili sistemin arasında büyük miktarda oksijenin bulunduğunu açıkça gösterdi ve bu durum genellikle beyaz cücelerle ilişkilendiriliyordu ama beyaz cücenin başka bir yıldızdan madde çekmesi yerine, görülen o ki kara delik bir beyaz cüceden madde çekiyordu.

Beyaz cüceler genellikle bir yıldızın kalıntısı olan, yoğunluğu çok yüksek -Güneş’in kütlesinde ve sadece Dünya’mızın boyutunda olan bir cisim gibi- gök cisimleridir, yani beyaz cücelerin yüzeyinden madde çekmek güçlü bir kütle çekim kuvveti gerektirir. Curtin Üniversitesi’nde ve Uluslararası Radyo Astronomi Araştırma Merkezi’nde çalışan araştırmacı James Miller-Jones, yıldızın on milyonlarca yıldır kütlesinin büyük bir kısmını kara deliğe kaptırdığını ve şimdi geriye kütlesinden çok bir şey kalmadığını düşündüklerini belirtti. Gerçekten heyecan verici olan bu haberin, X ışını yoğunluğundaki değişimlerin beyaz cücenin yörüngesini 28 dakikada tamamlaması gerektiğini göstermesiyle bu beyaz cüceyi şimdiye kadar bilinen en hızlı kataklizmik yıldız yaptı. Miller-Jones aynı zamanda bu keşiften önce buna benzer herhangi bir kara deliğin ve bu kara deliğe en yakın yıldızın MAXI J1659-152 olarak bilinen bir sistem olduğunu ve yıldızın yörüngesini 2-4 saatte tamamladığını bildiklerini belirtti. Eğer benzer kara deliklerin her iki sistemde de benzer kütleleri varsa bu X9’da bulunandan fiziksel olarak 3 kat büyük bir yörüngeyi gösterir. Sonuç olarak X9’daki iki cisim arasındaki uzaklık yaklaşık 1 milyon kilometre ve Dünya’yla Ay arasındaki uzaklığın yaklaşık 2.5 katı. Sayıları kullanırsak yıldızın bu 6.3 milyon kilometrelik yörüngeyi yarım saatte dolaşması bize 12,600,000 km/saat’lik bir hız veriyor ki bu da ışık hızının yüzde biri kadar.

Sydney Üniversitesi’nden Geraint Lewis, The Sydney Morning Herald’dan Marcus Strom’a şöyle bir açıklamada bulundu: “Bu ender kara delikleri keşfetmek çok önemli çünkü onlar sadece devasa yıldızların süpernova patlamaları sonucunda oluştukları sonları değil, aynı zamanda başka yıldızların ölümünden sonra onların tekrardan evrilmesinde rol oynuyor. Bu iki gökcismi yakın zamanda birbirine kavuşamayacakmış gibi görünüyor, en azından beyaz cücenin kara deliğe düşecekmiş gibi görünen bu güzel dansı çok uzun bir süre devam edecek. Aslında bu iki gökcisminin geçmişte birbirine daha da yakın olduğu ortaya çıktı. Kara deliğin, beyaz cücenin yoğun ve güçlü kütle çekiminin üstesinden gelebilmesi için cisimlerin birbirlerine oldukça yakın olması gerekiyor. Zaman içerisinde beyaz cücenin maddesi kara delik tarafından süpürüldükçe, şimdi daha parlak olan beyaz cücemiz birazcık daha geriye gitti.” Araştırmacı Craig Heinke ise bu konu hakkında şunu belirtiyor: “Zamanla o kadar çok madde çekildi ki sonunda beyaz cücenin kütlesi sadece bir gezegenin kütlesi kadar kaldı. Eğer kütlesini kaybetmeye devam ederse beyaz cüce tamamen yok olup gidebilir.” Bu gelecekteki kütle çekim dalgaları araştırmalarında çalışacak bilim insanları için çok güzel bir haber çünkü şu an Lazer İnterferometre Kütle Çekim Dalga Gözlemevi tarafından kullanılan teknoloji X9’dan yayılan zayıf atımları fark edebilmek için yeterli değil, ama bu hala üzerinde çalışılmakta olan bir konu ve belki bir gün bilim bize zayıf kütle çekim atımlarını gözlemleme şansını verecek. Tabii ki o zamana kadar kataklizmik değişen yıldızların çok daha hızlı hareket eden yeni bir kral ve kraliçesi çıkabilir. Bu araştırma “Montly Notices of the Royal Astronomy Society” tarafından yayımlandı ve araştırmanın tamamı arXiv.org’da bulunabilir.

Kaynak: http://www.sciencealert.com/astronomers-just-found-a-star-orbiting-a-black-hole-at-1-percent-the-speed-of-light

Çeviri: Ege Özkoç

Gözlem Zamanı

Bir astronom olmanın en güzel yanı sonsuz bir laboratuvara sahip olmaktır, gökyüzüne. Ama bulutlar, gökyüzünün güzelliğini gizler. Bahar da yeni gelmişken, bulutlar bu gece gökyüzünü rahat bırakacakken birlikte gözlem yapmaya, gökyüzünü seyre dalmaya ne dersiniz?

Bir yandan ellerinde gök atlası olan arkadaşlarımızın yardımı ile gök atlası kullanmayı öğrenirken, bir yandan da gökyüzünde takımyıldızlarını bulacağız. ‘Rigel nerede ki?’ derken birden bir lazer onu işaret edebilir ve bizden bir mesaj gönderecek olabilir… Bir yandan da teleskop ve dürbünler ile gök cisimlerini keşfe çıkacağız. Yıl boyunca gözlemleyebildiğimiz yıldızlar ile birlikte, sadece kış aylarında bize göz kırpan yıldızlar ve Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter gibi yeryüzünden çıplak gözle bile gözlemlenebilen bu gezegenler, bazı zaman aralıklarında gökyüzümüzü aydınlatacak. Gözlem boyunca bütün bu aktiviteleri yapabileceğiz. Sürekli aktiviteler arasında değişim yaparak hepinizin aktif bir gözlem gecesi geçirmenizi istiyoruz. Bu gözlem gecesinde hepinizi bekliyoruz yıldız çocukları. Astronomiyle kalın…

Beypazarı Gözlem Etkinliği

Hepimiz küçükken, şimdikine kıyasla daha az olan şehir kirliliğinde, başımızı kaldırdığımızda, gördüğümüz şey karşısında hayrete düşmüşüzdür. Yaşımız kaç olursa olsun çocukken gördüğümüz o kozmik tabloya olan hayretimiz hala aynı. İşte o tabloyu tekrar görme fırsatına eriştiğimiz Beypazarı gözlem etkinliğimize bir bakış atalım birlikte.

                                                                          ” Abi çok güzel yaa! ”

1)Odun Toplama:

24 Aralık günü saat 15.30 civarında, gece ısınmamızı sağlayacak olan ateşin odunlarını toplamak için buluştuk. Biyolojik Bilimler Bölümü’nün oradaki ormanda bir odun yığını olduğu söylendi; elimizde balta ve testereyle oraya akın ettik. Bir diğer grup da ateşi başlatmak için ihtiyacımız olan kozalakları toplamak için ayrıldı. Katılımın beklenenden daha fazla olmasının yanı sıra beklenenden daha da çılgındı. Bazı arkadaşlara balta verilmemesi gerektiğini öğrendik özellikle! Yorucu ama eğlenceli odun toplama merasimi sonrası, toplanan onca odunun otobüse yüklenmesine gelmişti ki sıra, kendince haklı olan şoför abimiz sağolsun, o kısımda biraz problem yaşadık. Kâh odunları battaniyeye sararak yükledik, kâh toplanan odunların yarısını geride bıraktık ama sonunda yola çıktık. (Her arabanın peşinden ezilme tehlikesine rağmen koşturan köpek arkadaşımıza da selam olsun!)

2)Yolculuk:

Her şey otobüse biner binmez, Alper arkadaşımızın Çağıl Benibol’a, ” Çağıl gel yanıma ekmek yaparız.” demesiyle başladı. Buradan yolculuğun ne kadar ilginç geçtiği hakkında bir fikir sahibi olabilirsiniz. Daha sonraki muhabbetler özetle; 10.Doktor’un (bkz. Doctor Who) sonik tornavidası, açısal momentum tartışmaları, otobüse soktuğumuz büyük tahta paletler ve bundan dolayı acı çeken yolcular… Sonuç: kahkahalarla yankılanan bir ODTÜ ringi…

3)Yemek Faslı:

Beypazarı Soda Heykelini (reklam) görünce yemeğe bir adım daha yaklaştığımızı anladık. Yemek yiyeceğimiz yere giderken karşılaştığımız dünyalar tatlısı yaşlı teyzemizden şişelerce havuç suyu ve meşhur Beypazarı kurularını stoklayıp yemek yerine ulaştık. Eski, taştan; ve sobalarla ısıtılan aşırı tatlı restoranımızda efsanevi yemeğimizi yerken traktörlere aşık olan Ege Karanfil arkadaşımıza şans eseri bir sürpriz bulduk:

Uzun bir yürüyüşten sonra içeceklerimizi ve “marshmallow”larımızı aldık. Otobüsümüze geri döndük ve gözlem yerine doğru yolculuğumuza devam ettik…

4) Gözlem:

Otobüsten indiğimizde gördüğümüz gökyüzü ağzımızı resmen açık bıraktı. Havanın da soğuk olması nedeniyle, ilk önce odunları otobüsten indirdik ve ateş yakacağımız yere taşıdık. Ateşi ideal bir sürede ve mükemmel bir şekilde yakan arkadaşlara teşekkür ederiz ki, kısa sürede ısınıp yanan marshmallow’larımıza kavuştuk – marshmallow’ları yakmak için kullandığımız çubukları toplamak için ağaçlara tırmanan Oğuzhan’a da ayrıca teşekkür etmek gerek tabii. Havanın ara ara kapalı olması sebebiyle teleskopları kuramadık ve gözlerimizle yetindik. Nereden geldiği belli olmayan ve ilk gördüğümüzde bizi korkutan bir de kardan adamımız vardı.

Özgür Can Özüdoğru’nun sesi, mızıkası ve gitarı; Enfal Sartaş’ın Seda Baştürk ile yaptığı gitar ve duduk düeti ile ateş başında geçirdiğimiz zaman daha da renklendi. Ellerinize sağlık AAT’nin müzisyen astronomları! Bulutlara rağmen, günün anısına, güzel yıldız fotoğrafları çekmeye çalışan azimli arkadaşlar da vardı. Bu gözlemdeki fotoğrafları, sıcacık ateşin başında durmak yerine soğukta bekleyerek bize sağlayan Tülay, Seda, Çağıl, Özgür Can ve Alper’e teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Gecenin ilerleyen saatlerinde soğuğa dayanamaz bir hale geldik. Ateşimizi, parçalanan kardan adam ile söndürüp çöplerimizi topladıktan sonra, son bir kez o güzel gökyüzünü seyredip kısa bir kar topu savaşı eşliğinde otobüsümüze döndük. Yorgun bir halde, uyuyanlarımızın tatlı(!) horultuları ve uyanıkların sessiz(!) kahkahalarıyla ODTÜ’ye doğru yola çıktık.

Daha açık ve daha az karlı bir havada tekrar Beypazarı’nda görüşmek dileğiyle…

-Fatma Yaşa, İlkcan Erdem

Jüpiter Hilali Şafaktan Önce Gökyüzünde Karşılıyor

Son günlerde sabahları iş yolculuğum keyifli geçiyor. Orion (Avcı) takımyıldızı dışarıda,  güneybatı yönünde beni bekliyor. Arabamı garajdan çıkarıp kuzeye doğru dönerken Kutup Yıldızını saptamam birkaç saniyemi aldı. Çok parlak değil fakat yine de amatör astronomlar için güvenilir bir yol bulucu. Yolcuğumun geri kalan 45 dakikası boyunca çoğunlukla doğuya doğru gittim. Bence bu şanslı bir yön, çünkü sabahın karanlığına doğu ufkunu net bir biçimde görmeyi ekleyince ortaya Jüpiter’in harika görüntüsü çıkıyor.

Venüs’ü “Sabah Yıldızı” olarak aklınıza yerleştirmiş olabilirsiniz, fakat bu sabah doğuda gördüğünüz  -1.7 kadirlik  parlak ışık Jüpiter’diJüpiter 2 haftadır şafakta ufkun üstünde kendini gösteriyor. Her sabah gündoğumuyla kendi doğumu arasındaki süreyi  biraz daha arttırıyor: bugün(27 Ekim 2016), 40° Kuzey enlemindeki gözlemciler için Güneş’in doğuşundan 1 saat önce Jüpiter 11° yukarıda olacak; bugünden itibaren 2 hafta boyunca, Jüpiter’i görmek için Güneş doğmadan 1 saat önce doğu-güneydoğu istikametine  doğru ufuktan 30° yukarıya bakabilirsiniz.

İş yolcuğumla ilgili bir diğer güzel şey ise “ufalan” Ay’ dan geliyor. 15 günden daha az bir süre önce, Dolunay’ın ışığı sayesinde evden çıkarken balkonumda uzun bir gölge bırakıyordum. O zamandan beri Ay’ın aydınlık kısmının küçülüşünü, Yeni Ay’a doğru ilerleyişini izliyorum. Küçülen Ay Dünya çevresindeki hareketi sayesinde, gökyüzünde doğuya doğru kayıyor. Günden güne Ay, gökyüzünde çizdiği yolda Jüpiter’e yaklaşarak doğuya doğru ilerliyor.

Yarın sabah (28 Ekim Cuma), Kuzey yarımkürenin orta enlemlerindekiler için çıplak gözle görülebilecek olan bu yakınlaşmada Ay ve Jüpiter 2° den daha az bir mesafede olacaklar.Eğer doğu ufkunu net bir şekilde görebiliyorsanız, Jüpiter çok alçakta olmasına rağmen en iyi gözlem gündoğumundan 90 dakika önce olacaktır. Eğer karanlık gökyüzünde bulabilirseniz dürbün ile Galileo uydularını ve İkizler Takımyıldızı’nın en parlak 3. Parlak yıldızı olan Alhena’yı da görebilirsiniz. Hava aydınlandıkça, Jüpiter’in uydularını ve Alhena’yı seçmenin inanılmaz şekilde zorlaştığını ve gözünüzün önünde solup yok olduğunu göreceksiniz.

Yaz akşamları  Vega’nın  ne kadar erken gökyüzünde görünmeye başlayacağını bulmaya çalışırım. Kışın gezegenler sabahları erken saatlerde görüldükleri zaman buna benzer bir oyun oynarım: Aydınlanan gökyüzünde ne zaman gezegeni görememeye başlayacağım? Güneşin doğuşuna yaklaşık 1 saat kalana dek Jüpiter hafifçe yükselmiş olacak ve  çıplak gözle görülecektir. Peki başka bir yere bakıp hemen ona tekrar baktığınızda, onu tekrar tespit edebilir misiniz? Aslında, Hilal size Jüpiter’in yerini tekrar bulmada yardım edecektir, lakin o olmadan yeniden bulmak çok daha zor. Bu sonbahar bir gözünüz saatinizde olsun ve bize Jüpiter’i ne kadar uzun süre boyunca görebildiğinizi bildirin.

Telif Hakkı: Konstantinos Christodoulopoulos

Çeviren : Doğu Can Şahin

Kaynak: Sky & Telescope