gokyuzu.org

Van – Edremit Etkinliği

ODTÜ AAT ekibi olarak Van’ın Edremit ilçesindeki ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerine eğitim vermek üzere, 1 Ekim 2017’de sabah saatlerinde yola çıktık. İki adet teleskobumuzla, çocuklara dağıtmak üzere taşıdığımız kalem ve defterlerle Ankara Garı’na varmamızın ardından Tatvan’a gitmekte olan trenimizde bol bol sohbet edip, go oynayıp, kitap okuyarak zevkli bir yolculuk geçirdik. Kayseri’de hava yavaş yavaş kararırken, ekim ayında olmamıza rağmen karlı olan Erciyes dağını izledik, tarihi tren garında inip hızlıca garda gezindik. Sivas’a geldiğimizde ise hava tamamen kararmıştı; uyandığımızda kendimizi Muş’ta, Mezopotamya’nın uçsuz bucaksız ovalarında bulduk. Sonunda Tatvan’a ulaştığımızda, neredeyse 26 saattir yoldaydık. Van’a giden ilk minibüse bindik ve yolda gerçekten de gölden çok denizi andıran Van Gölü’nü seyrettik. Sabahın erken saatlerinde uyanıp Edremit’teki Van Kültür Koleji’ne doğru yola çıktık, yolda Batman’dan gelen Mezopotamya Astronomi Derneği üyesi Hasan Çetres arkadaşımız da bize katıldı. İlkokul ve ortaokullulara öncelik verdiğimiz öğrencilerin bir kısmına sunumlarımızı yaptık.

‘’Denizyıldızları gökten mi düşer?’’ gibi tatlı soruları yanıtlamaya çalışırken zaman bizim için de eğlenceli geçti. Özellikle küçük yaştaki çocukların ilgilerini görmek bizi çok mutlu etti. Öğlen saatlerinde Güneş teleskobuyla birçok öğrenciye ve öğretmene Güneş gözlemi yaptırdık. Ertesi sabah Van kahvaltımızı yaptıktan ve bir Van kedisiyle karşılaştıktan sonra okula vardığımızda, bu kez ortaokul öğrencilerinin yanında lise öğrencilerine de sunumlarımızı yaptık. Çocuklara getirdiğimiz kalem, defter ve çıkartmaları dağıtarak astronomiye ve bilime ilgilerinin artmasını sağlamaya çalıştık. Gün boyu havanın açtığı bir anı yakalamak için fırsat kolladık ve Güneş’in bulutlardan çıktığı her an gözlem yaptık. Dersler bittikten sonra, gece gözlemine kadar bazı çocuklarla okulda kaldık ve onlarla daha uzun sohbet etme imkânı bulduk.

Gecenin sonunda birçok öğrenci bize astronot, astronom ya da astrofizikçi olmak istediklerini söylediler ve bizim astronom/astrofizikçi olma eğitimimizin nasıl başladığını anlatıp onlara yol göstermemizi istediler. Gece gözlemi sırasında tüm öğrencilere, öğretmenlere ve velilere Ay gözlemi yaptırdık. Şansımıza Ay dolunay evresindeydi ve tertemiz bir hava vardı. Açık olmasının yanında hava o kadar soğuktu ki, gözlem sırasında ısınmak için halay çeken bir grup bile oldu! Zaman zaman bulutlar gelmesine rağmen lazerle kuzeyi ve takımyıldızları bulmayı öğrettik. Gözlem biter bitmez yola koyulduk ve sabah Tatvan’dan kalkacak olan trenimize gitmek için Tatvan’a gidip, geceyi bu aşırı soğuk ilçede geçirdik. Sabah 7’de bindiğimiz tren Malatya’ya vardığında, trenin jeneratörü bozulduğundan yaklaşık bir buçuk saat tren garında mahsur kaldık. Yolculuğun kalanı ise sorunasuz geçti ve sonraki gün biraz rötarlı da olsa Ankara’ya vardık.

ODTÜ Göleti’ne Gözlem Baskını!

ODTÜ kampüsünü bilen bilir. Demiray yurtları kampüsün bir ucunda bulunmaktadır. 2 Haziran akşamı, dönem sonu buluşmasından ayrılıp kampüsün öbür ucundaki yurduna giden Aylin’e bu güzel havada yürüyüş yapmak isteyen (“Aylin’i köpeklere yem etmek istemeyen” de denebilir tabii.) Pamir ve Çağatay eşlik etmekteydi. Yurdun, kampüsün merkezinden uzakta ve ormana yakın olmasının güzel yanı, ışık kirliliğinden daha az etkilenmesiydi. Yurdun iki bloğunun hemen üzerinde Ay, Jüpiter ile birlikte, gelen geçene göz kırpmaktaydı. Gökyüzünde birçok yıldız daha parlak görünüyordu. Yurdun önünde laflarken takımyıldızlara bakmaya koyulan bu yıldız çocuklarına tanıdık bir silüet yaklaşmaktaydı. “Kaşif Seda değil mi o?”

Kaşif Seda yurda yaklaştığında, uzaktaki üç arkadaşın yıldızları birbirlerine gösterdiklerini gördü. Karanlıkta kim oldukları seçilmediği için topluluktaki yıldız çocuklarından farklı ve gökbilimi seven insanlar olduğunu düşünüp mutlu oldu. Seda onlara biraz daha yaklaştığındaysa Çağatay Seda’yı fark edip ona selam verdi; büyük maceranın ilk fikri filizlenmek üzereydi. Bütün yıldız çocukları havanın çok güzel ve açık, yıldızların parlak olduğunu düşünüyordu ki Kaşif Seda bütün içtenliğiyle “Ormana mı gitsek?” deyiverdi. Gerçek birer amatör astronom olan ve yorulmak nedir bilmeyen Aylin, Pamir ve Çağatay hiç durur mu? Hepsi de “Valla ben gelirim,” dediler ve hızlı hızlı yola koyuldular. Arazinin girişinde başka bir arkadaş grubuyla karşılaştılar. Gölet yolunda yürüyüş yapmaya yeltenip geri dönmekte olan bu arkadaş grubuna, gözlemimize eşlik etmelerini teklif ettik. Birkaçı teklifimizi kabul ederek bizimle arazinin derinliklerine doğru yürümeye başladı. Bir yandan yürüyor, gökyüzüyle ilgili bir sürü sorular soruyorlardı, aldıkları yanıtlarsa zincirleme yeni soruları doğuruyordu. (Tabii bu arada Çağatay, aralara Aylin’i korkutacak hikayeler de ekliyordu.) Arazide ilerledikçe ışık kirliliği bir nebze olsa da azalıyordu, gölete de yetişmek üzerelerdi. Ufak bir tepenin üzerine yetiştiklerinde geriye dönüp baktılar: Ufukta bu sefer şehrin ışığı vardı. Her ne kadar uzaktan ayrı bir güzelliği olsa da, gökyüzünün ihtişamlı yıldızlarını alt eden, işte bu kırpışan binlerce parlak noktaydı. Gölete vardıklarında dağın tepesinde Ay son ışıklarını göstermekteydi. Güvenliğin olduğu kulübeden süzülen küçük bir ışık dışında gökyüzü fazlasıyla yıldız doluydu; gökte ne büyük bir bulut, ne de ciddi bir pus vardı.

Uzun zamandır gözleme çıkmayan yıldız çocukları, takımyıldızlarını zar zor tanıdıklarından şikayetçiydiler ve ara sıra pratik yapmaları gerektiğini söyleyip duruyorlardı. Öyle olunca, yıldız çocukları bir soluklanıp gözleri karanlığa tamamen alıştıktan sonra parlak yıldızlardan başlayıp takımyıldızlarını bir bir görmeye başladılar. Şurada Çoban, hemen yanında Kuzeytacı, yukarıda Yaz Üçgeni, Kuğu, Çalgı ve Kartal, tam tepemizde Herkül, alt tarafta Akrep, Yay (Çaydanlık) ve Satürn, göletin yukarısında kocaman bir alanı dolduran Yılan ve Yılancısı… Çağatay grubun kalanına bilmedikleri takımyıldızlarını gösterirken, Seda da Yaz Üçgeni’ne yakın bir yerlerde olduğunu hatırladığı ve uçurtmaya benzettiği Yunus takımyıldızını arıyordu. Bu küçük ve sönük takımyıldızını gerçekten de yaz üçgeninin yıldızlarından biri olan Albireo’ya yakın bir bölgede buldular yıldız çocukları.

Haziran gelmiş olmasına rağmen hava artık iyiden iyiye soğumaya başlamıştı. Eh, Ankara’nın havası yazın kapıda olmasına aldırmaz, “Gece 2.00’de dışarıda ne işiniz var?” diye mızıldanıp buz keser, akşamlık hırkalarıyla araziye çıkan meraklıları da üşütür. Aniden gelişen bu gözlemde de her amatör astronomun korkulu rüyası soğuk, bu genç kaşiflere karşı savaş vermekteydi. Gölete daha yeni vardıklarında bile onlara eşlik eden, o bölgede yaşayan kurbağaların sesleri ve soğuğun karanlık yüzüydü. Yıldızlarda ve onların birbirleri ile kıyaslanamayacak kadar destansı hikayeleri arasında gezinip kaybolurken, soğuğun ve akıp giden zamanın farkına kimse varmamıştı.

Bu genç amatör astronomlar, bu uçsuz bucaksız gökyüzünde sadece parıldayan yıldızlar, bulutsular ve ötegezegenlerin var olmadığını, gökyüzünün aynı zamanda onlar için stresli hayatlarından, derslerinden ve şehrin o kaotik yapısından kaçmalarını sağlayan, tamamıyla onlara ait yeni dünyalar olduğunun tekrardan bilincine varmışlardı.

Hikayede yer alan yıldız çocukları:
Aylin Açıkgöz, Çağatay Kerem Dönmez, Ozan Pamir Akkoca, Seda Baştürk

Küçük Bir Hilal Masalı

Yağmurlu bir günün sabahında harıl harıl sınavına çalışıyordu Seda. Önceki gece spontane şekilde gökyüzü gözlemine çıkmıştı genç yıldız çocukları. Seda gelememişti, çünkü o anda da ders çalışıyordu.

Yağmurlu günde ders çalışırken, üzüntüsünü hala hissediyordu önceki akşam gelememenin. O sırada Deniz çıkageldi. İkisi beraber, akşam gökyüzü gözlemi yapma ve hilal olan ayın fotoğrafını çekme hayali kurdular. Seda bunun heyecanıyla ders çalışmayı bıraktı tabii. Hazin sonuçlar doğuracak olan sınavına doğru bir yolculuğa başladı o sırada. Sınavı saat 17.00’da başlamıştı. Seda ise saat 17.15’te odaya geri dönmüştü; sınav zordu anlaşılan…Sınav sonrasında yine Deniz’in de içinde bulunduğu bir grupla yemek yemeye gitti. O sırada yağmur başladı. Seda üzgündü, çünkü gözlem işi yatmıştı. Yemekten sonra üzgün bir şekilde Dizi’sini* alarak çardağa hüzünlü melodiler çalmaya giden Seda, hala dağılmamış olan bulutların üzüntüsüyle odaya geri dönmüştü. Ancak gökyüzündeki yıldızlar Seda’nın üzüntüsüne dayanamamıştı. Rüzgar da yıldızların üzüntüsüne ortak olarak hiddetli bir şekilde esti; bulutlar az da olsa dağılmıştı. O sırada her yer sessizliğe büründü ve karanlıkların ardından Deniz çıkageldi; ağzından şu kelimeler döküldü: “Hava açtı…”. Seda o anda kalktı, kalkmasıyla beraber kundak dile geldi ve “Beni kurun!” dedi. Göz açıp kapayıncaya kadar geçen sürede teleskop,kundak ve fotoğraf makinesi odadan alınmış, dışarıya kurulmuştu. Tüm benlikleriyle bu uğurda mücadele veriyordu yıldız çocukları. Kurulan teleskop saniyeler içerisinde Ay’a hizalanmıştı. Herkes nefeslerini tutmuş, Seda’nın deklanşöre basmasını bekliyordu. Fotoğraflar çekilirken, rüzgar ve yıldızlara başkaldıran öfkeli bulutlar yeniden gökyüzünü kapatmaya başlamıştı. Cesur Seda, Ay bulutlara teslim olana kadar fotoğraf çekmeye devam etti. O sırada bulutlar iyice öfkelenmişti ve adeta yaklaşan şiddetli fırtınanın habercisi olur gibi şimşekler çakmaya başlamıştı. Hafif hafif yağan yağmurla birlikte teleskobu toplamaya girişti yıldız çocukları. Odaya girdiklerinde heyecanla atan kalpleri ve güzel bir hilal fotoğrafı kalmıştı ellerinde.

Tüm bu hikayenin sonunda yıldız çocukları, ellerindeki fotoğrafa bakıp parçası oldukları evreni selamladılar.

Hikayede yer alan yıldız çocukları;

Seda Baştürk, Ege Can Karanfil, İlkcan Erdem, Alper Karasuer, Deniz Gamze Sanal

*Bambudan yapılan çin flüdü.

Gözlem Zamanı

Bir astronom olmanın en güzel yanı sonsuz bir laboratuvara sahip olmaktır, gökyüzüne. Ama bulutlar, gökyüzünün güzelliğini gizler. Bahar da yeni gelmişken, bulutlar bu gece gökyüzünü rahat bırakacakken birlikte gözlem yapmaya, gökyüzünü seyre dalmaya ne dersiniz?

Bir yandan ellerinde gök atlası olan arkadaşlarımızın yardımı ile gök atlası kullanmayı öğrenirken, bir yandan da gökyüzünde takımyıldızlarını bulacağız. ‘Rigel nerede ki?’ derken birden bir lazer onu işaret edebilir ve bizden bir mesaj gönderecek olabilir… Bir yandan da teleskop ve dürbünler ile gök cisimlerini keşfe çıkacağız. Yıl boyunca gözlemleyebildiğimiz yıldızlar ile birlikte, sadece kış aylarında bize göz kırpan yıldızlar ve Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter gibi yeryüzünden çıplak gözle bile gözlemlenebilen bu gezegenler, bazı zaman aralıklarında gökyüzümüzü aydınlatacak. Gözlem boyunca bütün bu aktiviteleri yapabileceğiz. Sürekli aktiviteler arasında değişim yaparak hepinizin aktif bir gözlem gecesi geçirmenizi istiyoruz. Bu gözlem gecesinde hepinizi bekliyoruz yıldız çocukları. Astronomiyle kalın…

Merkür Gözlemi

Merkür, Güneş çevresinde yaklaşık 88 gün süren dolanma süresi ve 116 günlük kavuşum dönemi ile gökyüzündeki görünür hareketini yılda üç kez yineler.

Bir alt gezegen olması nedeniyle ile her zaman Güneş’e yakın konumdadır ve gözlenmesi Güneş’in parlak ışığı nedeniyle oldukça güçtür. -1,9 Kadir derecesine varabilen parlaklığı ile en parlak yıldızlardan ve bazen Satürn, Mars hatta Jüpiter’den daha ışıklı olabilmesine karşın hiç bir zaman karanlık bir zemin üzerinde izlenemediği için, her kavuşum döneminin en fazla birkaç gün süren bir kısmında, en yüksek batı ya da doğu uzanımı esnasında çıplak gözle görülebilir. Bu gözlem koşulları, doğu uzanımı için Güneş’in batışını izleyen, batı uzanımı için ise Güneş’in doğuşundan az önceki kısa bir süre için gerçekleşir. Bu nedenle her 116 günlük dönemde Merkür bir kez ‘akşam yıldızı’, bir kez de ‘sabah yıldızı’ olarak izlenir.

En yüksek uzanım, yörünge dışmerkezliğinin yüksek olması nedeniyle 18o ile 28o arasında değişir, ancak 28o bile rahat bir gözlem için yeterli değildir. Özellikle tutulum düzleminin ufka daha yakın olduğu yüksek enlemlerden gezegenin görülmesi çok zordur.

Gözlem noktası Yer ekvatoruna yaklaştıkça, Merkür’ün sabah ya da akşam alacakaranlığında ufuktan yüksekliği artacağı için, çıplak gözle görülebilmesi daha kolay olur. Merkür’ün oldukça eliptik yörüngesinin uzun ekseninin Yer yörüngesine göre konumuna bağlı olarak, Dünya’nın Güney Yarıküre’sinin sonbahar başlangıcına denk gelen döneminde, gezegenin olası en yüksek batı uzanımı ile 7olik yörünge eğikliğinin üst üste gelmesi sayesinde Merkür için en uygun gözlem koşulları oluşur. Aynı şekilde olası en yüksek doğu uzanımı ile yörünge eğikliği açısının birbiri üzerine eklenmesi, yine Güney Yarıküre’den bu kez kış aylarında gezegenin rahat gözlenmesine olanak sağlar. Yüksek dışmerkezlik nedeniyle yörünge hızı dolanma sırasında çok değişir ve kavuşum süresi Yer’in Merkür yörüngesine oranla konumuna göre birkaç gün kayabilir.

Yer atmosferinin olumsuz etkilerini en aza indirebilmek amacıyla, teleskop kullanılarak yapılan profesyonel gözlemler Merkür’ün ufuktan iyice yüksekte bulunduğu gün ortası saatlerinde gerçekleştirilir. Tam Güneş tutulmaları çok kısa süre için de olsa Güneş’e çok yakın konumdaki gezegenin gün ortasında çıplak gözle izlenebilmesine olanak sağlar.

Kısıtlayıcı etmenler nedeniyle, yeryüzünden yapılan gözlemler en güçlü teleskoplar kullanıldığında dahi Merkür’ün yüzey şekilleri hakkında yeterli bilgi sağlayamamıştır ve elimizdeki bilgilerin büyük kısmı Mariner 10 Uzay Sondası tarafından sağlananlarla sınırlı kalmıştır.

Yazan: Deniz Gamze Sanal

Venüs Gözlemi

Venüs, Güneş çevresinde yaklaşık 224 gün süren dolanma süresine karşın yörüngesinin yer yörüngesine yakınlığı nedeniyle 584 gün gibi uzun bir kavuşum dönemine sahiptir, gezegenin gökyüzündeki görünür hareketini tamamlaması bir buçuk yılı geçer.

Bir alt gezegen olması nedeni ile her zaman Güneş’e yakın konumdadır ve gözlenmesi için en uygun saatler sabah gün doğumundan önce ya da akşam gün batımından sonradır. Ona, ‘sabah yıldızı’ ve ‘akşam yıldızı’ adları bu nedenle verilmiştir. -4,4 Kadir derecesine varabilen parlaklığı ile en parlak yıldızlardan ve diğer tüm gezegenlerden çok daha ışıklıdır. Güneş ve Ay’dan sonra gökyüzünün en parlak cismidir. Bu nedenle Güneş ışınlarının Venüs’ün görülmesine izin vermediği alt ve üst kavuşum dönemleri dışında yılın büyük bir kısmında rahatlıkla izlenir.

Merkür’e oranla çok daha yüksek uzanımlara (en uygun koşullarda 48o) çıkabildiği için gün içinde izlenebildiği süre de daha uzundur ve uygun dönemlerde akşam gün battıktan sonra veya sabah gün doğmadan önce 4 saat kadar ufkun üzerinde kalabilir. En parlak dönemlerinde Güneş ufkun üzerinde iken bile görülmesi mümkündür, hatta alışkın gözler gün ortası saatlerinde dahi Venüs’ü görebilirler. Aysız gecelerde, kent ışıklarından yeterince uzaklaşılabilirse, insan gözünün Venüs ışığının çevreye verdiği aydınlığı hissedebildiği ve yarattığı gölgeleri fark edilebildiği de söylenir.

Venüs’ün Dünya’ya en yakın olduğu dönemlerde duyarlı gözlerin gezegenin hilal evresini ayırt edebilmesi olasıdır.

Tam Güneş tutulmaları çok kısa süre için de olsa, Venüs’ün Güneş’e çok yakın konumda olduğu kavuşum dönemleri civarında bile gezegenin gün ortasında çıplak gözle izlenebilmesine olanak sağlar.

Evreler:

Bir dürbün ile izlendiğinde Venüs’ün Ay gibi evreleri olduğu görülür. Gezegenin Güneş’in arkasında ve yeryüzüne en uzak durumda olduğu üst kavuşum anında, görünen yüzeyinin tümü aydınlandığından ışıklı bir daire şeklinde ‘dolun’ evresi söz konusudur. Bu aynı zamanda uzaklık nedeniyle Venüs’ün görünür çapının en az olduğu dönemdir. En yüksek uzanım anında gezegen bir yarım daire şeklinde görülür. Güneş ile Dünya arasında kaldığı dönemlerde ise karanlık yüzünü göstererek bir ‘hilal’ şekli alır. Hilalin en ince olduğu dönemler gezegenin Dünya’ya en yakın olduğu ve görünür çapının en büyük olduğu dönemlerdir, ancak bu esnada güneş ışınları gezegenin görülmesini engeller.

Gezegenin gözlemciye en fazla ışık gönderebildiği konumu, görünür aydınlık yüzeyin en fazla olduğu % 30 aydınlık (hilal ile yarım evre arası) evresidir.

Venüs Atmosferinin Neden Olduğu Gözlem Özellikleri:

Gündüz – gece çizgisi üzerinde kalan Venüs atmosferinin güneş ışınları ile aydınlanması, gezegenin evresinin beklenenden daha büyük olarak algılanmasına neden olur. Venüs’ün herhangi bir dönemde Güneş’le yaptığı açıya dayanarak hesaplanan evre ile gözlenen evresi arasındaki bu ‘faz kayması’ bazen 3 günü bulur ve Schröter etkisi olarak adlandırılır. Venüs’ün karanlık yüzünün yeryüzüne dönük olduğu alt kavuşum anında, arkadan aydınlanan atmosferin, ortası karanlık bir halka şeklinde görülebildiği saptanmıştır. Yine alt kavuşum anına yakın günlerde gezegenin karanlık yüzünde çok hafif bir aydınlanma hissedilebilir. ‘Küllenmiş ışık’ adı verilen bu olay, 1640’lardan bu yana bilinmektedir. Bugüne dek çok değişik açıklamalar getirilmiş olmasına rağmen nedeni bilinmeyen bu atmosfer aydınlanmasının, elektriksel etkinliklerle veya kutup ışıklarına benzer bir mekanizma ile ortaya çıkabileceği öne sürülmüştür.

Venüs’ün Güneş Geçişleri:

Venüs yaklaşık 20 ayda bir alt kavuşum konumundan geçtiği halde, yörüngesinin tutulum düzlemine 3,39 derecelik bir açı yapması nedeniyle Güneş diskinin önünden geçişi nadiren gerçekleşir. Venüs yörüngesinin tutulum düzlemini kestiği noktalar, yani yörüngenin çıkış ve iniş düğümleri ile Güneş ve Yer’in düz bir çizgi üzerinde yer almasını gerektiren bu durum yaklaşık her yüzyılda 2 kez, 8 yıl aralıklı çiftler şeklinde gözlenir. Tüm geçişler, düğümlerin Yer yörüngesindeki izdüşümlerine denk gelen Haziran ve Aralık ayları içinde olur. Daha yakından incelendiğinde geçişlerin düzenlerinin 243 yıllık bir döngü içerisinde yinelendiği dikkati çeker.

Venüs’ün geçişi, Güneş diski üzerinde küçük bir siyah beneğin ilerlemesi şeklinde izlenir ve en fazla 7 saat kadar sürer.

Yazan: Deniz Gamze Sanal

Neptün Gözlemi

Neptün(solda) ve uydusu Triton. Telif: Sky and Telescope

İlk olarak 1612 yılında Galileo tarafından gözlenen Neptün, 7.7 kadir parlaklığı ile gökyüzünde oldukça sönük görünür. Bundan dolayı teleskop veya dürbün yardımı olmadan çıplak gözle ayırt edilemez. Küçük bir teleskop yardımıyla ufak, yeşilimsi bir yuvarlak olarak görülür. Uydusu Triton ise 13.5 kadir parlaklığıyla ancak 20 cm’lik teleskoplar ile ve en iyi gözlem koşulları altında görülebilir. Neptün çok yavaş ilerlediği için gözlemlenmesi kolay bir gezegendir.

Yazan: Deniz Gamze Sanal

Jüpiter Gözlemi

Bir dış gezegen olan Jüpiter, Güneş ve Ay’dan sonra en detaylı gözlenebilen gök cismidir.

Güneş çevresinde 11.86 yıllık dolanma süresi ile 13 ay süren kavuşum devrine sahiptir ve her yıl bir takım yıldızından diğerine geçer. Venüs’ten sonra gökyüzünde izlenebilen en parlak gezegendir. Kavuşum dönemini kapsayan 1-2 aylık dönem dışında yıl boyunca rahatlıkla çıplak gözle izlenebilir.

Yılın büyük bir bölümünde, en parlak yıldız olan Sirius’un -1,5 Kadir düzeyindeki parlaklığını aşar ve en uygun karşı konum koşullarında -2,7 Kadir gibi bir parlaklığa ulaşır. Bu yönleriyle amatör gözlem için Venüs ve Mars’tan daha elverişlidir. Karşı konumda 50 saniyeye yaklaşan görünür çapı ile insan gözünün ayırma sınırı olan 1 dakika sınırına çok yaklaşır ve küçük büyütmeli bir dürbünle gezegenin diski seçilebilir.

Amatör bir teleskopla Jüpiter’in kuşakları, Büyük Kırmızı Leke ve gezegenin kendi etrafında dönüşü, Galileo uyduları ve gezegen etrafındaki hareketleri izlenebilir.

Jüpiter’in Galileo Uyduları

Ek olarak Jüpiter gözleminde kontrastı arttırmak  için #38A (koyu mavi) ve #23A (kırmızı) filtreler kullanılabilir.

Kaynakça;

http://www.astronomy.com/observing/observe-the-solar-system/2014/04/how-to-observe-the-planets

Yazan: Deniz Gamze Sanal

Satürn Gözlemi

Bir dış gezegen olan Satürn, Güneş çevresinde yaklaşık 30 yıllık dolanma süresi ve yaklaşık 12.5 ay olan kavuşum dönemi nedeniyle, sabit yıldızlar arasında çok yavaş ilerlediği için aynı takım yıldız içinde 2 yıldan daha uzun süre kalır.

Muhtemelen ilk gözleyeceğiniz gezegendir Satürn, çünkü yılın büyük bölümü gökyüzündedir. Güneşe Jüpiter’den daha uzak ve biraz daha küçük olduğu için Satürn, daha sönük görülür. Sarımsı rengi ve 1 Kadir parlaklığı ile yılın büyük bir bölümünde kolaylıkla gözlenebilir. Kuşakları yuvarlak hatlıdır; ekvator bölgesi genellikle parlak krem renklidir.  Kutuplar genellikle loştur ve hiçbir yerinde canlı renklere rastlanmaz. Halkaların konumuna bağlı olarak parlaklığı 30 yıllık dönemlerle -0,3 Kadire ulaşabilir. Satürn’ün halkaları orta boy teleskoplar ile ayırt edilebilir. Gezegenin 29,4 yıllık yörünge çevrimi içinde, Dünya iki kez Satürn’ün halkalarının düzleminden geçer, bu durumda halkalar görülemez. Kendi etrafındaki dönme hızının büyüklüğü nedeniyle basık bir görünüme sahiptir.

Satürn’ün uydularından sadece Titan küçük teleskoplarla gözlenebilir.  Rhea ve Lapetus uyduları 7.5 cm’lik teleskoplar ile gözlenebilirken, daha büyük teleskoplar ile Enceladus, Tethys ve Dione uyduları görülebilir. Son olarak ise Hyperion ve Phoebe uyduları için 20 cm’lik teleskopla gözlem yapılmalıdır.

Ek olarak Satürn gözleminde kırmızı, turuncu, sarı renk filtrelerin yanı sıra #58 (yeşil), #56 (açık yeşil), #82A( açık mavi) renk filtreler kulanılabilir, böylelikle kontrastı arttırarak daha kaliteli görüntüler elde edebilirsiniz.

Kaynakça:

*http://www.astronomy.com/observing/observe-the-solar-system/2014/04/how-to-observe-the-planets

*https://assa.saao.ac.za/how-to-observe/planets/

*http://www.telescope.com/Observing-Planets/p/99808.uts

Yazan: Deniz Gamze Sanal

Uranüs Gözlemi

Uranüs 6 kadirlik bir parlaklığa sahiptir. İnsan gözünün sınırlarına dayanan bu parlaklık ile çıplak gözle, açık ve temiz gökyüzü koşullarında bile sadece küçük sönük bir yıldız gibi görülebilir. Küçük teleskoplarla yeşil bir yuvarlak olarak görülür, ayrıntı seçilemez. Uydularından Titania (13.7 Kadir) ve Oberon (14.1 Kadir) 20 cm’lik teleskoplar ile görülebilir. 84 yıl süren dolanım süresi ile Uranüs bir takımyıldızdan diğerine çok yavaş geçer.

Kaynakça:

*http://www.telescope.com/Observing-Planets/p/99808.uts

*http://www.astronomy.com/observing/observe-the-solar-system/2014/04/how-to-observe-the-planets

*https://assa.saao.ac.za/how-to-observe/planets/

Yazan: Deniz Gamze Sanal