gokyuzu.org

Meteor Yağmuru Peşinde: Beypazarı Gözlem Etkinliği

Gözlem yapmak için en uygun yer; ışık kirliliğinden uzak olan her yerdir! Günümüzde şehir ışıklarından kaçmak ne yazık ki çok zor. Buna rağmen Ankara’da bile ışık kirliliğinden uzak yerler bulabilirsiniz: Beypazarı.

Tarihi yapısı ile dikkat çeken Beypazarı merkezinde bile gökyüzü görülmeye değer. Akşam üzeri merkezde biraz gezip tarihi dokuyu hayranlıkla inceledikten sonra merkezden uzaklaştık. Her adımda gökyüzü biraz daha güzelleşiyordu. Gözlem yapacağımız vadiye geldiğimiz zamansa zifiri karanlıkta birbirimizi görmek çok zor olmuştu. Ama Ankara’da gökyüzünü bu kadar güzel göreceğim aklımın ucundan geçmezdi. Gözlerim kamaşmıştı.

Bölümümüzün değerli hocalarından Vedat Tanrıverdi de bize eşlik etmişti. Kendi teleskobunu da getirmişti elbette. *-* Bir yandan teleskoplar kuruluyor, bir yandan gündüz hep beraber topladığımız odunlar arabadan indiriliyordu. Hava çok soğuktu. Bu nedenle kontrollü şekilde küçük bir ateş yakarak arada ısınabilirdik.

Matlar serildiğine göre artık her şey hazırdı. Ama gökyüzü bize birazcık ihanet etti. Bütün sitelerde bulunduğumuz konumda hava açık gözükse de, nemden kaynaklı bir bulut tabakası oluşmuştu. Gökyüzünün güzelliği bulutların arkasına saklanmıştı. Biz de hava açana kadar sohbet etmeye karar verdik.

Bu sırada bir yandan Özgür yeni üyelere teleskop kurma ve astrofotoğrafçılık konularında bilgi veriyor, bir yandan Vedat hocamız bilim felsefesi hakkında bilgilerini bizimle paylaşıyordu. -İbni Heysem hakkında öğrenecekleriniz sizi çok şaşırtabilir.-

Bu süreç içerisinde bulutlar inatla gökyüzünü terk etmiyordu. Biz de kaderimize küsüp ateşte pişen Marshmallow, kestane ve patatesle karnımızı doyurmaya başladık (Astronom üşümez, uyumaz, yorulmaz ama acıkır sonuçta).

Gece yarısına yaklaşmıştı saat. Bulutlar bir anda azalmıştı. Bu sırada teleskoplar Orion Bulutsusu’nu aramaya başladı. Hepimiz yere uzanıp meteor görmek için gözümüzü dört açmıştık. Kimisi daha hiç meteor göremeden kimisi de 3 meteor görmüşken bulutlar yeniden gökyüzünü kaplamıştı.

Artık hava iyice soğumuş, uzaktan orman sakinleri de varlıklarını belli etmeye başlamıştı. Çöplerimizi toplayıp, ateşi söndürüp yola çıktık. Benzin almak için durduğumuz yerde kafamızı bir kaldırdık ki ne görelim, gökyüzü alabildiğine tertemiz. Şansımıza üzülürken neden teleskobu burada kurmayalım dedik. Evet, benzin istasyonunda neden kurmayalım? Bir yandan Vedat hoca ve birkaç arkadaşımız teleskopları kurarken diğer yandan ben de içeride uyuyanları uyandırıyordum. Uyandırmam sadece 2 dakikamı aldı. Ama ben arabaya binip geri inene kadar gökyüzü tekrardan bulutlarla dolmuştu. Teleskop da kurulmuştu oysa. Gökyüzü resmen bize fake atmıştı. Böylece bir gözlem etkinliği daha sona ermişti.

Biz ışık kirliliğinden kaçarken bulutlara yakalanmış olduk…

Yazan: Aylin Açıkgöz

Astrofotoğrafçılık Atölyesi

Gökyüzü fotoğrafları… Hepimizi büyüleyen muhteşem gökyüzünden bir zaman parçasını edinmek gibi bir şey adeta. İnce detayları olmakla birlikte, temel prensipleri bakımından fotoğrafçılığın herhangi bir alanına benzeyen astrofotoğrafçılık hakkında, topluluğumuzun astrofotoğrafçılarından ufak bir sunum, ardından da, fizik bölümü çatısında interaktif bir atolye ile yıldız çocuklarına eğitim vereceğiz.

14 Aralık Perşembe 18:00’da Fizik Bölümü 3. katta bulunan Cavid Erginsoy Seminer Salonunda gerçekleşecek olan astrofotoğrafçılık atolyemize tüm yıldız çocuklarını bekleriz.

Görsel Şölene Hazırlanın, Geminid Meteor Yağmuru Geliyor!

‘Her yıl aralık ayında gözlemlenen ‘’Meteor Yağmurlarının Kralı” olarak bilinen Geminid, bu yıl da 13 Aralık’ı 14 Aralık’a bağlayan gece,en yoğun halde, gözlemlenebilecek.’

‘Peki, Geminid meteor yağmuru nedir, nereden geliyor?’

 Meteorların İkizler Takımyıldızı’ndan çıkıp geliyormuş gibi görünmesi sonucu Geminid (İkizler) olarak adlandırılan meteor yağmuru aslında 3200 Phaethon adlı asteroidin, yörüngesinde dolanırken, Güneşe yakınlaştığı kısımlarda bazı parçalarının kopması sonucu ardında bıraktığı izlerden oluşuyor.

‘Uygun koşullarda, saatte ortalama 120 meteorun atmosfere girmesi beklenen bu göktaşı yağmuru 17 Aralık’a kadar azalarak devam edecek.’

Şimdi ışık kirliliğinden uzak bir yerde,  bakışlarınızı göğe çevirin ve görsel şölenin tadını çıkarın!

Kaynaklar:

https://www.space.com/34921-geminid-meteor-shower-guide.html

http://www.wikizero.org/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvR2VtaW5pZHM

https://www.timeanddate.com/astronomy/meteor-shower/geminids.html

http://www.wikizero.org/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvRmlsZTozMjAwX1BoYWV0aG9uX29yYml0X2RlY18yMDE3LnBuZw

https://10tvprod.cdntdpc.com/sites/10tv.com/files/nasa-geminids.JPG

Yazan: İrem Karaçin

Astronomi Projeleri Etkinliği

Sevgili Yıldız Çocukları,

Yarın saat 18:30’da ODTÜ Fizik Bölümü 2. Katta bulunan P250 sınıfında yıldız çocuğu Özgür Can Özüdoğru, Akademik Proje Etkinliğinde yetiştiremediği kısımları anlatacak. Bu sefer akademik projeden ziyade bahsedilecek olayların biraz daha arka plan bilgisine girecek.

İçerik sırasıyla:

– X-Işını Gözlemleri nasıl yapılır? Veri Nedir?

– ds9 ile M83 Gök Adasının yıldız oluşum bölgelerinin sınıflandırmasını yapmak

– Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi Uluğ Beğ Gözlemevi 150 Teleskobu ile ötegezegen transiti gözlemi ve analizi

– Machine Learning nasıl çalışır? Kozmoloji Uygulamaları

-ESO’ya ait European-Extremely Large Telescope’un enstrümantasyon yazılımı SIMCADO’nun çalışırlığını test etmek

Bol yıldızlı geceler

2018 Yılında Bizi Bekleyen En Etkileyici 7 Astronomik Gelişme

2017 yılında astronomi ve astrofizik alanında birbirinden etkileyici birçok gelişme meydana geldi. Tam Güneş tutulması, iki nötron yıldızının çarpışmasından kaynaklı kütleçekim dalgalarının gözlemlenmesi gibi olayların yanında, ülkemiz bilim insanlarının gerçekleştirdiği iki büyük keşif de  yer almaktadır; SXP 1062 isimli çift yıldız sistemindeki nöron yıldızının 18 dakikalık periyodundaki kaymanın varlığını keşfedilmesi ve  Türk bilim insanlarının ilk kez bir ötegezegen keşfetmesi.

Astronomi alanı için oldukça verimli geçmiş olan bu güzel seneyi geride bırakırken, yeniden gökyüzü ile dolu bir yıla girmenin heyecanıyla size bu sene  astronomi, astrofizik ve kozmoloji alanında gerçekleşecek olan bazı olaylardan bahsedeceğiz.

1) Tutulmalar:

Bu sene tam bir Güneş tutulması olmayacak; ancak 3 tane parçalı Güneş tutulması ve 2 tam Ay tutulmasını gözleme şansımız olacak.

  • 31 Ocak- Avustralya, Kuzey Amerika, Doğu Asya ve Pasifik Okyanusu’ndan izlenebilecek tam Ay tutulması.
  • 15 Şubat- Antarktika, Şili ve Arjantin’den izlenebilecek parçalı Güneş tutulması.
  • 13 Temmuz- Antarktika ve Avustralya’nın güney uç kısmından izlenebilecek parçalı Güneş tutulması.
  • 27 Temmuz- Avrupa’nın, Afrika’nın, batı ve orta Asya’nın çoğundan ve Batı Avustralya’dan izlenebilecek tam Ay tutulması.
  • 11 Ağustos – Kuzeydoğu Kanada, Grönland, Kuzey Avrupa ve Kuzeydoğu Asya’dan izlenebilecek olan parçalı Güneş tutulması.

2) Meteor Yağmurları:

Her sene insanları büyüleyen meteor yağmurları bu sene de aynı şekilde kendilerini göstermeye devam edecekler bize. Meteor yağmurları bu sene topluluğumuz için çok daha fazla anlam ifade etmektedir, ancak şimdilik sürpriz olsun diyelim ve yazımıza devam edelim 

12-13 Ağustos tarihinde pik yapacak olan Perseid meteor yağmurunda saatte yaklaşık 60 meteorun atmosfere girmesi beklenirken; 13-14 Aralık tarihinde pik yapması beklenen Geminid meteor yağmurunda bu sayının saatte 120 meteora ulaşacağı tahmin ediliyor.

3) Bir Karadeliğin Olay Ufkunu Gözlemleyebileceğiz (En sonunda!) :

Bu yılın Nisan ayında, Olay Ufku Teleskobu adı verilen çok teleskoplu bir proje ile, karadeliğin olay ufkunun -ışık dahil hiçbir şeyin kaçamayacağı kadar çok güçlü çekiminin olduğu bölgeye verilen isim- gözlemlenmesi planlanmaktadır.

Galaksimizin merkezinde yer alan Sagitarrius A isimli karadeliğin gözlemlendiği ve fotoğaflarının çekildiği 5 gecelik sürenin sonunda neler çıktığı 2018’in erken zamanlarında belli olacak ve bizler gerçekten de bu gelişmeyi büyük bir heyecanla beklemekteyiz.

4) Ay Keşfi Girişimleri:

Yıldız çocukları, artık resmileşti ki insanlık Ay’a yeniden gidiyor! Ay’a son adım atan kişi 1972’de NASA astronotu Eugene Cernan’dı; ancak gelecek sene direkt Ay’a adım atılamayabilir.

Başlangıç için, Hindistan ülke tarihinde ilk defa Ay’ın yüzeyine bir  rover yani ”gezgin”-gezegenlerin yüzeyine inerek orada araştırma yapan robotlar- göndermeyi planlamakta.

Uzun süredir bu konuda sessizliğini korusa da SpaceX, Ay’ın yörüngesine iki insan ile birlikte bir gezi planlıyor. Ayrıca Çin, Chang’e 4 ve Chang’e 5 isimli iki araç ile Ay’ın karanlık- Dünya’dan görünmeyen yüzü- yüzüne bir keşif gezisi yapacak.

Bunların yanı sıra, Amerika da  Ay  yüzüne insan göndermeyi planlıyor, ve unutmamalıyız ki Google bu konuyu destekleyen Lunar XPrize isimli bir yarışma da düzenlemektedir.

5) Asteroidler:

Rosetta ve Philae uzay araçlarının 67P / Churyumov-Gerasimenko’yla randevuları ve daha sonraki araştırmaları hakkında heyecanlıysanız 2018 yılını çok seveceksiniz! Bu yıl bir değil, iki ayrı hedef ile buluşacak olan asteroid avcılarımız var!

Haziran ayında, JAXA’nın 2014 yılında fırlatılan Hayabusa uzay aracı, Dünya’ya yakın bir yörüngede olan C ve G tipi Ryugu asteroidi ile buluşacak. Aynı zamanda NASA’nın OSIRIS-REx isimli uzay aracı da Bennu isimli bir asteroid ile randevusuna yaklaşmakta.

6) Pulsar Havai fişeği:

Galaksimizde bulunan en parlak yıldızlardan birinin yakınında bir pulsar gerçek anlamda patlayacak! Bu pulsar patladığında bir kozmik havai fişek gösterisi açığa çıkacak. Ancak bu olayın ne zaman olacağını tam olarak söylemek çok zor.

7) Merkür’ e Sonda Gönderiyoruz:

Bu sene Cassini’ni aramızdan ayrılışını gördük, Juno hala daha Jüpiter’de çalışmalarını sürdürmekte ancak daha fazla gezegen avcılarına ihtiyacımız var ve şanslıyız ki BepiColombo burada!

ESA ve JAXA, bu sene Merkür’e yola çıkmak üzere bir uzay aracı fırlatacak. Evet, belki BepiColombo 2025 yılına kadar Merkür’e ulaşamayacak; ama bize getireceği bilgiler bunu beklediğimize değecek.

Sevgili yıldız çocukları, astronomi ve gökyüzü dolu yepyeni bir seneye girmek üzereyiz. Bu sene bütün yıldız çocuklarının -yani bizlerin ve sizlerin- umutları, hayalleri ve hayatları Vega’nın ışıkları kadar güzellik dolu olsun. Hepinize mutlu seneler kozmik okyanusun gezginleri !

Kaynak: https://www.sciencealert.com/7-reasons-to-turn-your-eyes-to-the-sky-in-2018

Çeviri: İlkcan Erdem

Var Olmaması Gereken “Dev” Gezegen

‘Canavar’ Gezegenin Keşfi Oluşum Teorisini Zora Soktu

Uzak bir yıldızın etrafında, Gezegen Oluşum Teorisine göre var olması muhtemel olmayan dev bir gezegen keşfedildi. Sunulan yeni araştırma Kraliyet Astronomi Cemiyeti Dergisi’nde yayımlanmak için onay aldı.

‘Canavar’ gezegenin (NGTS-1b) varlığı, gezegen oluşum teorisine, bu boyuttaki bir gezegenin böylesine küçük bir yıldız etrafında dolanmasının mümkün olmadığını söyleyen teoriye, kafa tutuyor. Bu teoriye göre; bu denli küçük yıldızlar kolaylıkla taştan gezegenler şekillendirebilir ama Jüpiter boyutlarında bir tanesini asla.

NGTS-1b her halükârda bir gaz devi. Boyu ve sıcaklığından dolayı ‘sıcak Jupiter’ olarak da bilinir. Bu tip gezegenler -bizim Güneş Sistemi’mizin Jüpiter’ine, %20 daha az kütleye sahip olması dışında- çok benzer. Yine de Jüpiter’den farklı olarak NGTS-1b yıldızına çok yakın. Sadece Dünya ve Güneş arasındaki mesafenin %3’ü kadar ve yörüngesini 2.6 günde tamamlıyor. Yani NGTS-1b için bir yıl yaklaşık iki buçuk Dünya günü.

Buna karşın, ev sahibi yıldızı çap ve kütle olarak Güneş’imizin yarısı kadar küçük. Warwick Üniversitesi’nden Profesör Peter Wheatley, lanse edilen karışıklığı şöyle yorumladı: “Canavar bir gezegen olmasına rağmen NGTS-1b, bulmak için çok zordu. Çünkü yıldızı çok küçük ve sönük.” Zor şartlar dikkate alındığında, bu keşfin ne denli önemli olduğuyla devam etti. “Bu kırmızı cüce gibi küçük yıldızlar evrende en sık rastlananlardan, yani çok daha fazla dev gezegen bulunmayı bekliyor olabilir.”

NGTS-1b, 12 sıra teleskopuyla göğü didik didik arayan Yeni Nesil Transit Gözlem tarafından belirlenen ilk gezegen oldu. Araştırmacılar keşiflerini; karanlık göğün bölümlerini aylarca devamlı olarak görüntüleyerek ve yıldızdan gelen kırmızı ışığı yenilikçi kırmızıya karşı hassas kameralar ile tespit ederek gerçekleştirdi. Yıldızın ışığının, 2.6 günde bir periyodik olarak malum dev gezegenimiz tarafından bloke edilmesini dikkate aldılar.

Bu bilgileri kullanarak, gezegenin yörüngesini belirlediler ve dairesel hızını ölçerek boyutunu, kütlesini ve konumunu hesapladılar. Aslında bu yöntem; yıldızın, gezegenin kütle çekimselliğinden kaynaklanan yalpalanmasının ölçümüydü. Bu da NGTS-1b’nin boyutunu ölçmenin en iyi yoluydu.

Yine Warwick Üniversitesi’nden çalışmanın başyazarı Dr. Daniel Bayliss: “NGTS-1b’nin keşfi bize tam bir sürpriz oldu. Böylesine büyük gezegenlerin bu kadar küçük yıldızların etrafında var olmasını hiç beklememiştik. Sıradaki hedefimiz bu tip gezegenlerin galakside ne sıklıkla bulunduğunu, sadece bu iş için özenle yerleştirdiğimiz yeni Yeni Nesil Transit Gözlem’in yardımıyla bulmak.” diye açıklamada bulundu.

Yeni Nesil Transit Gözlem, Şile’deki Atacama Çölü’nün tam kalbinde Avrupa Güney Gözlemevi’nin Paranal Gözlemevi’nde bulunuyor ve bu yer Birleşik Krallık Üniversiteleri, Warwick, Leicester, Cambridge ve Queen Belfast Üniversitesi de dahil olmak üzere Cenevre Gözlemevi ve Almanya Gökyüzü Merkezi ve Şile Üniversitesi ile birlikte dışarıdan kişiler tarafından yürütülen ender yerlerden biri.

Yeni Nesil Transit Gözlem’i yöneten Profesör Peter Wheatley, şaşırtıcı sonuçlardan memnun olarak: “Yeni Nesil Transit Gözlem’in teleskop düzenini geliştirmek için neredeyse 10 yıl harcamış olmanın karşılığı olarak yeni ve tahmin edilmemiş gezegenler görmek nefes kesici. Daha ne kadar şaşırtıcı gezegenler keşfedebileceğimizi görmek için sabırsızlanıyorum.” dedi.

Kaynak:phys.org

Çeviri: Ertuğrul Ceylan

Ay’ın Bir Zamanlar Atmosferi Vardı

Elde edilen yeni bilgiler, 3 veya 4 milyar yıl önce büyük yanardağ patlamalarından çıkan gazlarla; ve bu gazların Ay’ın yüzeyine çıkışı, uzaya sızmasından çok daha hızlı olmasıyla; Ay’ın atmosferinin oluştuğunu ortaya koydu. Bu çalışma Dünya ve Gezegen Bilim Dergisi’nde (Earth and Planetary Science Letters) yayımlandı.

Ay’a baktığımızda onun yüzeyinde; yüzeyini karartan volkanik karataşların – göktaşlarının çarpmasıyla oluşan – yüzeyindeki büyük havzaları kapladığını görürüz. Bu engin volkanik karataş denizi (Maria), Ay’ın hala sıcak olduğu zamanlarda yüzlerce kilometreyi bulan magma patlamalarıyla oluştu. Apollo’dan gelen örneklerin incelenmesiyle Ay’dan çıkan magmaların içinde karbon monoksit, su bileşenler, kükürt ve başka uçucu maddeler gibi pek çok gaz halinde bileşenler olduğu keşfedildi.

Bu yeni araştırmada, NASA’nın Marshall Uzay ve Havacılık Merkezi’nin Araştırma Görevlisi Dr. Debra H. Needham ve Ay ve Gezegenler Enstitüsü’nde Üst Düzey Personel Dr. David A. Kring, yanardağlardan çıkan gazların miktarını ölçtü ve bu gazların Ay’ın etrafında birikerek geçici bir atmosfer oluşturduğunu ortaya koydu. 3.5 milyar yıl önce, yanardağların en aktif olduğu zamanda, atmosferin en kalın halinde olduğu tahmin ediliyor, bununla birlikte uzaya saçılmadan önce atmosferin neredeyse 70 milyon yıl boyunca durduğu sanılıyor.

Fotoğrafta, Ay’ın Imbrium Havzası’nda bulunan yanardağların patlamasıyla çıkan gazların atmosferi oluşturması tasvir edilmiştir. Telif Hakkı: NASA MSFC

3.5 ve 3.8 milyar yıl önce; en büyük iki gaz atımı, lav denizinin Serenitatis ve Ibrium havzalarını doldurdu. Bu lav kıyılarını keşfedenler de Apollo 15 ve 17 görevlerinin astronotları oldu. Astronotların kıyılardan topladığı örnekler patlamaların olduğu zamanı belirlemede yardımcı olmakta kalmadı, yaşanan patlamalardan dolayı gaz çıkışlarının olduğunu da kanıtladı.

Ay hakkında edindiğimiz bu yeni bilgiler gelecekte yapılacak keşifler için aynı zamanda bir anahtar. Needham ve Kring’in araştırması, uçucu maddelerin Ay’ın kutuplarına yakın soğuk ve kalıcı karanlık bölgelerinde bulunan buz kaynaklarının içinde olduğuna işaret ediyor, bu da uzun süreli bir keşif için olan ihtiyaçları karşılayabilir. Buzlu kaynaklarda saklanan uçucular Ay’da (ve belki başka uzay keşifleri için) görev alacak astronotlar için yakıt ve hava kaynağı olabilir.

Yeni araştırma, Kring tarafından yönetilen ve NASA’nın Güneş Sistemi Keşif ve Araştırma Sanal Enstitüsü (Solar System Exploration Research Virtual Institute) tarafından desteklenen LPI-Johnson Uzay Merkezi Ay Bilimi ve Araştırmaları Merkezi’nden (Center for Lunar Science and Exploration) başlatıldı. Needham, Linux Uzmanlık Enstitüsü’nde (LPI) eski bir doktora sonrası araştırmacıdır.

Kaynak:

NASA Marshall Uzay ve Havacılık Merkezi , Ay ve Gezegenler Enstitüsü 

Referans:

Debra H. Needham, David A. Kring. Lunar volcanism produced a transient atmosphere around the ancient Moon. (Ay’daki yanardağ patlamaları Ay’da geçici atmosfer oluşturdu) Earth and Planetary Science Letters, 2017; 478: 175 DOI: 10.1016/j.epsl.2017.09.002

Ay ve Gezegenler Enstitüsü’nden alınmıştır. İçerik yazının uzunluğu ve anlaşılır olması için değiştirilmiş olabilir.

Makale Science Daily Sitesi’nden çevrilmiştir.

Çeviri: Tolga Can Menekşe

Zombi Yıldız; Patladı, Yılmadı, Bir Daha Patladı

Carnegie Mellon Üniversite’sinden Nick Konidaris ve Benjamin Shappee’nin de dahil olduğu uluslararası bir astronomi ekibi, 50 yıl içerisinde birden fazla patlama yaşanan bir yıldız keşfetti. Nature dergisinde yayımlanan bu keşif, yıldızların ölümü hakkındaki mevcut bilgilerimizle tamamen çelişmekte. Konidaris’in yaptığı cihaz da, bu olgunun incelenmesiyle ilgili tam burada hayati bir rol oynamıştır.

2014 Eylül’ünde Caltech ‘’Palomar Transient Factory’’ den bir grup astronom, gökyüzünde yeni bir patlama tespit etti: iPTF14hls.

Patlama sonucu ortaya çıkan ışık, patlamada saçılan maddelerin bileşimini ve hızını anlamak maksadıyla incelendi.

İnceleme sonucunda, bunun bir Tip IIp süpernova patlaması olduğu belirlendi. Keşifle ilgili her şey sıradan görünüyordu. Ta ki, birkaç ay sonra süpernova tekrar parıldamaya başlayana kadar.

Yıldızın, Palomar Rasathanesi Gök Araştırmaları tarafından 1954’deki patlamasında çekilen fotoğrafı (solda), 1993’deki çekilen 2. fotoğrafı (sağda). Süpernovalar genellikle birkaç ay süren bir parıldamanın ardından söner ancak iPTF14hls patlamayı 60 yıl civarı bir süre içerisinde 2 sefer patlama yaşadı. Arcavi et al. 2017, Nature. POSS/DSS/LCO/S. Wilkinson.

2-P tipi süpernovalar genellikle 100 gün kadar ışıldar. Ancak  iPTF14hls 600 günden fazla ışık saçmaya devam etti. Dahası, arşiv verileri, 1954’de tam da aynı noktada bir patlamanın daha olduğunu ortaya koydu.

Yarım asırdan daha uzun bir süre önce patlamış olan bu yıldızın, her nasılsa varlığını sürdürdüğü ve 2014’te tekrar patladığı anlaşıldı.

Kaliforniya Üniversitesi (Santa Barbara) ve Las Cumbres Rasathanesi başyazarı Iair Arcavi: “Bu patlama, süpernovaların nasıl gerçekleştiğine ilişkin bildiğimizi sandığımız her şeyi alt üst etmektedir.”

Konidaris tarafından yapılan bir cihaz, üç yılda beş kere sönüp-parlayan iPTF14hls’in yaydığı ışığı analiz etmede kilit noktasıydı.

SED Makinesi olarak isimlendirilen Konidaris’in cihazı, süpernovaları ve kısa ömürlü astronomik olayları hızlı bir şekilde sınıflandırma kapasitesine sahip. Konidaris ve Caltech’deki meslektaşlarının cihazı ilk yaptıkları dönemde, uzaydaki bu türden sözde geçici nesneleri sınıflandırmada yeni bir bakış açısı büyük bir ihtiyaçtı.

iPTF14hls iki yılda beşten fazla kez parlaklaştı ve tekrardan söndü. Bu daha önce hiç görülmemiş bir durum. Arcavi et al. 2017, Nature. LCO/S. Wilkinson.

Yıldız patlamaları, astronomlara evrenimizi oluşturan maddelerin kökenini anlamaları için çok büyük bir imkan sunuyor. Kim bilir, belki de Güneş Sistemi’mizin oluşmasını da bir süpernova patlaması tetiklemiştir.

Konidaris’e göre: “Ancak, çok da uzun olmayan bir süre evvel, kısa ömürlü göksel olguları tanımlamak; sınıflandırmak ve bize öğretebileceklerini belirlemekten daha kısa sürerdi. İşte tam da bu yüzden SED’i yaptık ancak bu tuhaf ‘zombi yıldız’ı incelememize olanak sağlayacağını hiç beklemedim.”

Gözlem Müdürü John Mulchaey de “Nick’in keşifteki rolü bize sahip olunan enstrümanların varlığının önemini gösterdi. Bu da çoğu üniversitede gitgide nadir görünen türden bir değer.” şeklinde eklemede bulundu.

Kaynak: www.phys.org

Yayın: Nature Journal

Çeviri: Ertuğrul Ceylan

İnsan Merakı ve UFOlar

Meraklı İnsanlar ve Uzaylılar

Balıkesir ilinin Ayvalık ilçesi, yazları sessizlik ve huzur içinde geçirmek isteyen pekçok insan için önemli bir yerdir. Güneydeki hareketli sahil kasabalarıdnan ziyade burası, balıkçısıyıla gemisiyle ve kumsallarıyla insanın beynini boşaltmasını sağlar. Akşamları ise, ışık kirliliğinin az olmasından ötürü Samanyolu Gök adasını görmek mümkündür kasaba merkezinin dış noktalarında. Bir gece kumsalda keyif yaparak gökyüzünü izlerken yanımdaki düzlükte insanların toplandığını ve oldukça endişeli görüldüğünü fark ettim. Yanlarına doğru yaklaştıkça konuşmaları duymaya başladım: “Aa! Bakın işte uzaylılar bu şekilde geliyorlar bizi gözetliyorlar.”, “UFO dedikleri şey bu işte bak, bunlar insan kaçırıyorlarmış hamile bırakıyorlarmış.”. Gerçekten de gökyüzünde, normalde orada olmaması gereken, düz ve sabit bir hızda hareket eden bir cisim vardı. Cisim önce sönükken bir anda çok yüksek bir parlaklığa ulaşıp ardından yine sönümlenmişti. Yaptığı bu hareket ise etraftaki kitleyi çok heyecanlandırmış, cep telefonları ortaya çıkmış ve görüntüyü kaydetmeye başlamışlardı. Ben ise Ankara Üniversitesi Gözlemevi’nden(Kreiken Rasathanesi) arkadaşıma telefon ettim. Tam da tahmin ettiğim gibi bu saatlerde gökyüzünden Iridium Uydusu adı verilen yapay bir uydunun geçişine tanıklık etmekteydik.

Şimdi bu öyküden benim yaptığım müdahaleyi çıkaralım. O gün insanlar evlerine gidecekler, eşlerine dostlarına bu gördükleri sıradışı nesneden bahsedecekler ve beki de olay basına kadar taşınıp “Ayvalık’ta Şok UFO Paniği” gibi haberler yapılacak. Bu olaylar birkaç defa daha tekrarlandığında televizyonlara şarlatanlar çıkartılacak ve ettikleri boş, göz boyayan laflar ile insanları yanıltacaklardı.

UFO Nedir

“Unidentified Flying Object”, yani “Tanımlanamayan Uçan Nesne” olarak tanımlanan UFO, insanların gökyüzünde görüp ne olduğunu tanımlayamadığı nesnelere verilen genel bir isimdir. Bilim dünyasında ne olduğu o an anlaşılamayan, ne olduğunun farkına varıldığı ana kadar geçici olarak UFO ismiyle tanımlanır. Teknik jargondaki kullanım alanı bu biçimde farklı olsa da halk arasında UFO, uzaylılar ve onların kullandıkları uzay araçları ile özleştirilmiştir. Ne yazık ki bu mantıksal yürütümün sonucu olarak da insanlar günümüzde gökyüzünde ne olduğunu anlayamadığı hemen hemen her cisme dünya dışı yaşam olduğunu ima ederek “UFO” demektedir. Fakat bilim, UFO olduğu iddia eden sayısız iddiayı, mantıksal yürütüm ve bilimsel gözlem ile tarih boyunca çürütmüş, çürütmeye de devam etmektedir. Şimdi, tarihten bugüne UFO olaylarının ünlü birkaç örnek ile devam edelim ve nasıl kolay çürütüldüklerine bir bakalım:

1) Antik Uzaylılar

UFO kültürü yalnızca gökyüzünde görülen cisimleri kapsamıyor. Bu fenomen ortaya çıkıp ünlü oldukça komplo teorisyenleri, tarihi eserlere ve eski tablolara bakarak bu resinlerde de UFO kanıtları olduğunu iddia etmeye başladılar. 1971 yılında bulunan ve 79’da UNESCO Dünya Mirasları Listesi’ne giren İtalya Valcamonica mağara çizimleri buna örnek gösterilebilir. İlk bakışta ufocuların servis ettiği fotoğrafa bakınca, onların da iddia ettiği gibi çizimlerin astronotmuş gibi olduğu düşünülmekte. Fakat civarda bulunan ve Tunç Çağı’na ait bu çizimdeki tasvirlere çok benzeyen savaş başlıklarının varlığı, aynı zamanda o bölgedeki bütün çizimlerde bunların bulunması, çizimdekilerin astronot değil, savaşçı olduğunu kanıtlıyor. Aksi taktirde bütük İtalya’da o dönemde astronotlar dolaşıyor olurdu.

2) Antik Mısır’daki Helikopterler

Bir başka ünlü komplo, Kadeş Kenti’nden Libya’ya kadar uzanan büyük fetihler yapmış Mısır Firavunu Birinci Seti’nin Anıt Mezarında bulunan bu hiyeroglifin bu satırı. Görüntü, defalarca kullanılmaktan deforme olmuş taşın üzerinde iki harfin birbirine karışmasından kaynaklanıyor. Tablette ise iki şey birden yazmakta ve üst üste geçmişler: biri “Mısır’ın 9 Düşmanını Kovuşturan Kahraman Kral/Tanrı, Seti”, diğeri ise “Yüce Mısır’ın Koruyucusu, Düşmanları Zapt Eden Kral/Tanrı Ramesess”. “Eğer gerçekten Antik Mısırlılar bir “Helikopter” uzay aracı görseydi neden bunu alelade eski bir taşın rastgele bir satırına çizmişler de gerçekten bu konu hakkında bir destan yazmamışlar” diye de insan sormadan edemiyor bu konuyu çürütürken.

3) Rönesans Tablolarındaki UFOlar

Kara Veba salgını ve ardından gelen Kilise’nin sanat açılımı ile İtalya’da sanatçılar büyük destek görmeye başladı. Rönesans’ın ilk dönemlerinde 1486 yılında Meryem’in İsa’ya hamile kaldığı anı tasvir eden bu tabloda, Tanrı’nın ilahî eli, bir güvercin formunda göklerden inip Meryem’in vücuduna girmekte. Komplo teorisyenleri, ışığın kaynağının bir UFO olduğunu ve sanatçının bu mesajı vermek istediğini iddia etmektedirler. Fakat Londra’da Ulusal Galeri’de sergilenen bu esere yakından baktığınızda görüntünün ufo değil, yalnızca ışık hüzmesi ve bulut olduğunu görüyorsunuz.

4) Roswell Hava Üssü ile 51. Bölge: Uçan Daireler ve Siyah Üçgenler

1941 yılında ABD hükümeti, İkinci Dünya Savaşı sebebiyle Meksika’nın Roswell kentinde “Walker” adında bir hava üssü açar ve gerek okyanus ötesi, gerek ise Güney Amerika’ya yapacağı uçuşları bu üs üzerinden yapmaya başlar. Savaşın bitmesinin ardından ise bu amacını yitiren üs, sessizliğe bürünür. Ancak 1947 yılından itibaren 1950lerin sonuna kadar yöre halkı sürekli olarak, üsten “Uçan Daire” ismini verdikleri isimlerin çıkış yaptığını iddia ederek polise başvururlar. O kadar fazla şikayet gelir ki Meksika hükümeti, bilirkişilerden oluşan bir UFO komisyonu oluşturarak olayı araştırır. ABD Hava Kuvvetleri’nden bir açıklama isteyen komisyon’a cevap olarak Hava Kuvvetleri, görülen cisimlerin “Hava Tahmin Balonları” olduğunu belirten bir basın açıklaması yayımlar. Fakat bu yerel halkı tatmin etmez. Çekilen fotoğraflar ise hiç hava tahmin balonlarına benzememektedir. UFO, yani “Tanımlanamayan Uçan Cisimler” tabiri de ilk defa bu raporları haberleştiren Donald Keyhoe tarafından 1950lerde kullanılmıştır.

1955 yılından sonra Roswell çevresinde rapor edilen UFO miktarı azalmış, halk arasındaki popülerliğini yitirmiştir. 1997 yılında ise, Amerikan Gizli Servisi CIA bir açıklama yaparak, görülen cisimlerin 1947-55 yılları arasında Roswell hava üssünde geliştirilen ve o dönem bir gizli proje olan “Lochead U-2” casus uçaklarının prototipleri olduğunu açıklar. O dönemin radarlarına yakalanmayan bu uçaklar, başta Küba olmak üzere, diğer Doğu Bloğu ülkelerine casusluk yapmak için kullanılmıştı ve tasvir edilen şekillere uymaktaydı. Benzer biçimde ABD’nin Nevada Eyaleti’nde bulunan ve 51. Bölge olarak bilinen üs civarında hala bu tür UFO ihbarlarının gelmektedir. Fakat işin ilginç yanı Dünya’nın pekçok bölgesinde, burada rapor edilen cisimlere benzer şekilli cisimlerin rapor ediliyor olmasıdır . Tasvir edilen cisim siyah renk ve üçgen şeklinde, çoğunlukla havada sabit olarak duran “araçlar” olduğu yönünde. İşin ilginç yanı özellikle Körfez Savaşı ve Sovyetler Birliği’nin Afganistan işgali gibi olaylar sırasında da bu üçgen siyah cisimlerin rapor ediliyor oluşu. Amerikan Hava Kuvvetlerleri(USAF)’ın, ABD’de düzenlenen bir Savaş Sanayisi kongresinde bir yetkilinin U-2 Uçaklarının yerini alacak ve TR-3B ismini verdikleri casus uçakları üzerinde çalıştıklarını açıklaması üzerine, bu siyah üçgen UFO raporlarının da TR-3B araçlarına ait olabileceği speküle edilmekte. Fakat, özellikle günümüzde internete sürülen siyah üçgen UFO fotoğraflarının büyük kısmının Photoshop gibi yazılımlar ile oynanmış görüntüler olduğu teker teker ortaya çıkarken, bir tanesi de NASA tarafından yalanlandı. NASA’nın yaptığı Uluslararası Uzay İstasyonu canlı yayınında kadraja giren bir nesne tartışma yaratmıştı. Nesne siyah renk, üçgen şeklinde ve tıpkı bir hava aracı gibi düşük yörüngede yolculuk etmekteydi. Fakat daha sonra farklı açılardan cismin fotoğraflarını çeken Astronotlar, bunun zamanında kalkan bir uzay mekiğinin altından çıkan siyah bir ısı yalıtım malzemesi parçası olduğunu kanıtladılar. Cismin 12 Ocak 1986 tarihli Columbia Uzay Mekiği uçuşundan sonra oraya geldiği düşünülüyor, çünkü daha sonra bu tür kopmalar yaşandığı için uzay araçlarında ısı yalıtımı için seramik kullanmaya başlandı.

5) Youtube’daki “UFO in Haiti” Videosu

İlk olarak sahte bir youtube hesabından yayımlanan videoda, büyük ve ses çıkaran uzay araçlarının Haiti sahilinde dolaşıp, ardından da göğe doğru yükselerek ufukta kaybolduklarını gösteren bu video, ortaya çıktığı 2007 yılında oldukça büyük tartışmalara sebep olmuş, Haiti’deki üniversitelerden çeşitli görgü tanıklarının da olayı doğrulaması basının ilgisini çekerek CNN’in olay hakkında özel bir haber yapmasına sebep olmuştu. Olayın üzerinden geçen birkaç aydan sonra videoyu Sam Barzolff adında bir animatörün sosyal deney yapmak amacıyla hazırlayıp servis ettiği ortaya çıktı. Los Angeles Times gazetesine konuşan Barzolff, üniversiteden arkadaşlarını da sahte tanıklık yapması yönünde ikna ettiğini, videoyu 17 saatte bilgisayarda After Effects programı yaparak hazırladığını ve herkesin bu kadar çabuk bu numaraya kanmasına çok şaşırdığını söyledi.

6) UFO Gören İlkokullular

Ali Çağlar isimli fen bilgisi öğretmeni ilköğretim öğrencilerine, plastik tabaktan bir uçan daire yaptırıp 100’e yakın fotoğraf çekmiştir. Öğrencilerle birlikte en iyi 5 tanesini ünlü UFO sitelerine yollamış ve ne olduğu ile ilgili soru sormuşlardır. Türkiye’nin en meşhur UFO dolandırıcılık sitesi siriusufo.org sitesi ise bu oltaya elbette kanmış ve tüm dünyaya aşağıdaki fotoğrafı servis etmiştir. Şu anda kaldırdığı sözde raporda, uzay aracının detayları, hangi yıldızdan geldiği ve aracı kullanan uzaylının tasvirlerine kadar birçok ilginç detay bulunmaktaydı. Sirus UFO’nun peşinden dünyaca ünlü pek çok ufocu da aynı fotoğrafı alıp servis etmiş, Ali öğretmen durumu açıkladığında ise hiçbir şey olmamış gibi fotoğrafları sitelerinden kaldırmışlardır.

Konu buraya gelmişken “Sirius UFO Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi” hakkında da birkaç söz söylemek gerek. Türkiye’den ve Dünya’dan gelen sözde UFO ihbarlarını alıp yayımlayan, bunlar üzerinden adeta usta bir bilim kurgu yazarı edasıyla uzaylı ırkları, gezegenler, medeniyetler uyduran bu sözde araştırma merkezi, yazdığı bu gibi yazılara uzaylılar tarafından kaçırılan insanlar gibi komik ve kabul edilemez kaynaklar vermekte. Dolayısıyla hiçbir bilimselliği olmayan bu kurum, Türkiye’deki havuz medyası tarafından çok sevilmekte ve kendilerinden UFOlar, uzaylılar hakkında yazılar ya da konuşmalar istenmekte. Bu yolla para kazanan oluşum, çeşitli sponsorlar ile birlikte bir “Gezici UFO Müzesi” kurdu ve zaman zaman bu araç ile Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde para karşılığı bu şarlatanlığı sürdürmekteler. Türk basını ise başta oluşumun kurucusu Hakan Akdoğan olmak üzere bu tür dolandırıcılara gazete köşelerinde ya da telezin programlarında yer vererek bu insanları meşrulaştırmaktalar. Halbuki yukarıdaki örnek ve buna benzer sayısız diğer yaşanmışlıklarda olduğu gibi, bu insanlar oynanmış fotoğraflar ve videolar ile insanları kandırmaktalar, bu kandırmaca oyununa katılan basın ile de bir meşruluk sağlamaktalar.

Yazıyı bitirirken şunu sorabilirsiniz: “Madem bunların hiç doğruluk yanı yok, o halde neden bu kadar fazla insan UFO gördüğünü iddia ediyor?”, bunun temel sebebi aslında insanlık olarak gizemli ve açıklanamayan olaylara olan merakımız. Gökyüzünden bir yıldırım düştüğünde mağaradan çıkıp çıkan yangını seyreden insanlara bunu yaptıran temel etken merak duygusudur. Sahip olduğumuz bu keşif ve merak hevesi aslında halk arasında sürekli açıklanamayan bir şeyler olduğuna, ya da bizden saklanan gerçekler olduğuna dair düşünmemize sebep oluyor. Otoriteyi, sistemi, hakim görüşü hatta hakim bilimsel otoriteyi sorgulamak elbette faydalı ve insanlığı ileri taşıyacak şeylerdir. Mühim olan elimizdeki kanıtlar ile konuşmak, bilimsel gözlemler yapmak ve sahip olduğumuz görüşü kanıtlayan bulgular edinmek aslında. Eğer kanıtları, gerçekleri araştırmayıp mantığımızı devre dışı bırakırsak uzaylı da, Van Gölü Canavarı da, kellesi elinde koşan asker de görürüz. Burada Eleştirel Düşünme(Critical Thinking) kabiliyetine sahip olan bizler ise, insanların bu zaafını istismar ederek para kazanan şarlatanlara karşı durmak, onların aksine; bilimi savunmaktır.

BU YAZI BİLİM VE GELECEK DERGİSİNDE ARALIK 2016 SAYISINDA YAYIMLANMIŞTIR

Kaynaklar:

Keyhoe, Donald E. (1953). Flying Saucers from Outer Space

“UFOs in Ancient Art”

http://tinyurl.com/nq7luwr

“Helicopter Hieroglyphs Explained”

http://tinyurl.com/gnt8fyb

CIA Roswell Olayı Hakkındaki Basın Açıklaması

http://tinyurl.com/2lq4es

İlkokul Öğretmeni UFO Deneyi

http://www.alibababilimevi.com/ufo-testi-2/

Yazan: Özgür Can Özüdoğru

Van – Edremit Etkinliği

ODTÜ AAT ekibi olarak Van’ın Edremit ilçesindeki ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerine eğitim vermek üzere, 1 Ekim 2017’de sabah saatlerinde yola çıktık. İki adet teleskobumuzla, çocuklara dağıtmak üzere taşıdığımız kalem ve defterlerle Ankara Garı’na varmamızın ardından Tatvan’a gitmekte olan trenimizde bol bol sohbet edip, go oynayıp, kitap okuyarak zevkli bir yolculuk geçirdik. Kayseri’de hava yavaş yavaş kararırken, ekim ayında olmamıza rağmen karlı olan Erciyes dağını izledik, tarihi tren garında inip hızlıca garda gezindik. Sivas’a geldiğimizde ise hava tamamen kararmıştı; uyandığımızda kendimizi Muş’ta, Mezopotamya’nın uçsuz bucaksız ovalarında bulduk. Sonunda Tatvan’a ulaştığımızda, neredeyse 26 saattir yoldaydık. Van’a giden ilk minibüse bindik ve yolda gerçekten de gölden çok denizi andıran Van Gölü’nü seyrettik. Sabahın erken saatlerinde uyanıp Edremit’teki Van Kültür Koleji’ne doğru yola çıktık, yolda Batman’dan gelen Mezopotamya Astronomi Derneği üyesi Hasan Çetres arkadaşımız da bize katıldı. İlkokul ve ortaokullulara öncelik verdiğimiz öğrencilerin bir kısmına sunumlarımızı yaptık.

‘’Denizyıldızları gökten mi düşer?’’ gibi tatlı soruları yanıtlamaya çalışırken zaman bizim için de eğlenceli geçti. Özellikle küçük yaştaki çocukların ilgilerini görmek bizi çok mutlu etti. Öğlen saatlerinde Güneş teleskobuyla birçok öğrenciye ve öğretmene Güneş gözlemi yaptırdık. Ertesi sabah Van kahvaltımızı yaptıktan ve bir Van kedisiyle karşılaştıktan sonra okula vardığımızda, bu kez ortaokul öğrencilerinin yanında lise öğrencilerine de sunumlarımızı yaptık. Çocuklara getirdiğimiz kalem, defter ve çıkartmaları dağıtarak astronomiye ve bilime ilgilerinin artmasını sağlamaya çalıştık. Gün boyu havanın açtığı bir anı yakalamak için fırsat kolladık ve Güneş’in bulutlardan çıktığı her an gözlem yaptık. Dersler bittikten sonra, gece gözlemine kadar bazı çocuklarla okulda kaldık ve onlarla daha uzun sohbet etme imkânı bulduk.

Gecenin sonunda birçok öğrenci bize astronot, astronom ya da astrofizikçi olmak istediklerini söylediler ve bizim astronom/astrofizikçi olma eğitimimizin nasıl başladığını anlatıp onlara yol göstermemizi istediler. Gece gözlemi sırasında tüm öğrencilere, öğretmenlere ve velilere Ay gözlemi yaptırdık. Şansımıza Ay dolunay evresindeydi ve tertemiz bir hava vardı. Açık olmasının yanında hava o kadar soğuktu ki, gözlem sırasında ısınmak için halay çeken bir grup bile oldu! Zaman zaman bulutlar gelmesine rağmen lazerle kuzeyi ve takımyıldızları bulmayı öğrettik. Gözlem biter bitmez yola koyulduk ve sabah Tatvan’dan kalkacak olan trenimize gitmek için Tatvan’a gidip, geceyi bu aşırı soğuk ilçede geçirdik. Sabah 7’de bindiğimiz tren Malatya’ya vardığında, trenin jeneratörü bozulduğundan yaklaşık bir buçuk saat tren garında mahsur kaldık. Yolculuğun kalanı ise sorunasuz geçti ve sonraki gün biraz rötarlı da olsa Ankara’ya vardık.