Hepinizin bildiği üzere 2019 Nobel Fizik Ödülü sahipleri açıklandı. Fizik Bölümü hocalarımızdan Prof. Dr. Bayram Tekin ve Doç. Dr. Sinan Kaan Yerli, “fiziksel kozmolojideki teorik keşifleri” ve “güneş türünde bir yıldızın yörüngesinde dönen öte gezegen keşiflerinden” dolayı 2019 Nobel Fizik Ödülü’ne layık görülen James Peebles, Michel Mayor ve Didier Queloz’ın çalışmalarından bahsedeceklerdir. Etkinliğimiz, 17 Ekim 2019 Perşembe saat 12.40’ta U3 amfisinde gerçekleşecektir. Hepinizi etkinliğimize bekleriz.
Kafamızı kaldırdık ve gökyüzüne baktık. Görülmeye değer o kadar güzel şey vardı ki, gözümüzü alamadık. Bizler bir araya geldik çünkü, bilinç kazanmanın yanında, insanlara gökyüzü hakkında bilinç kazandırmak da istiyoruz. Bilgilerimizi birbirimizle paylaşmak için merak ettiğimiz konuları tartışıyoruz, kimi zamanlar öğrendiğimiz bilgileri diğer arkadaşlarımız ile paylaşmak için sunumlar ve atölyeler hazırlıyoruz. Hele bir de gökyüzü açık ise toplantı sonraları alıyoruz gözlem araçlarımızı, gözleme çıkıyoruz.
Fizik çimlerinde veya ellerimizde dürbün, orman yolunda ışık kirliliğinden uzaklaşırken sık sık görebilirsiniz biz amatör astronomları. Bazen bize kampüs dar gelir, hep beraber şehir dışına gözlem yapmaya gideriz.
1986’da kurulmuş bir topluluğuz ve her yıl gökyüzüne meraklı, bilimi seven yıldız çocukları ile birlikte daha da büyüyoruz. Bizler ilk dönemi dolu dolu geçirdik. İkinci dönem için de yeni etkinliklerimiz, planlarımız bulunmakta ama öncesinde yeni yıldız çocukları ile bir araya gelmeliyiz. Sizlerle tanışmak için 2 Mart Perşembe günü saat 18:00’de, Fizik Bölümü’nde bulunan Cavid Erginsoy Seminer Salonu’nda olacağız. Görüşmek üzere…
”Muhteşem bir şey, bir yerlerde keşfedilmeyi bekliyor.” — Carl Sagan
Birkaç gündür devam eden açık ve ılık havayı da fırsat bilerek geçen çarşamba günü dönemin ilk teleskoplu gözlemini yaptık. Amacımız aslında yeni ve hevesli birkaç üyemize teleskop kurulumunu öğretmekti, ama bir teleskop kurulduktan sonra devamında gözlem de yapılır tabii ki!
Gerçi teleskop gözlemimiz Venüs ve Vesta’dan ibaretti, ama bu iki nesnenin ayrı ayrı anlamı var. Nasıl mı?
Tüm kış boyunca göz alıcı parlaklığıyla akşamları gökyüzünü süsleyen Venüs, bir ay içinde akşam göğünü apar topar terk edecek. Dünya’ya iyice yaklaşarak hilal evresini alan ve bu hafta gökteki en parlak haline erişmiş Venüs’ü gözlemlemek için bu aralar en uygun zamandı. Haliyle Fizik bölümü otoparkında teleskopu kurduktan sonra çevirdiğimiz ilk hedef Venüs oldu. Zaten Ankara’da yaşadığımız ışık kirliliği düşünülürse fazla seçeneğimiz de yoktu… Teleskobun göz merceğinden Venüs, Ay’ı çıplak gözle gördüğümüzden çok daha küçük görünse de o pasparlak beyaz hilalciği görünce heyecanlandık, nutkumuz tutuldu, adeta gözlerimiz kamaştı… Çoğumuz teleskoptan Venüs’ün hilal halini ilk defa görmüştü, heyecanın bir kısmı da ondan.
Teleskobumuzun bulucu dürbünü ayarlı olmadığından ve bilgisayarlı motoru çalıştırmadığımızdan Venüs’ü bulmak zaman aldı: Elle yordamla teleskobu bir nesneye doğrultmak, denizde kepçeyle balık avına çıkmak gibi bir şey, o “balık” çılgınca ışıldayan Venüs bile olsa. Bir kısmımız teleskobu Venüs’e yöneltmekle uğraşırken bir kısmımız da az sonra geçecek uydulara, takımyıldızlara, topluluğun dürbünüyle bulabileceğimiz nesnelere kafa yoruyordu. Bir anda fark ettik ki Vesta’yı dürbünle görmemiz mümkün, hatta kendisi diğer yıldızların yardımıyla hemencecik bulunabilecek bir konumda. Tabii bu arada “Vesta da neymiş???” sorusuna bir yanıt vermek lazım sanırım: Vesta, 1807 yılında keşfedilen ilk asteroidlerden, ortalama 525 kilometrelik çapıyla Mars ile Jüpiter arasında dolanan kocaman bir patates! Kendisi keşfedilen dördüncü asteroid olmasına karşın Dünya’dan görülebilen en parlak asteroid, doğru yere bakarsanız orta boy bir dürbünle bile seçilebilmekte.
Vesta, dürbün ve teleskopla bulunmak için çok kolay bir konumdaydı.
7,0 parlaklığındaki Vesta’yı komşu yıldızların yardımıyla bulmak zor olmadı, cılız da olsa kendisini seçmek mümkündü. Bu da gözlem ekibi olarak yaptığımız ilk asteroid gözlemi oldu. Dahası, Venüs’ten sonra hodri meydan dedik; teleskopu yukarıya, Vesta’ya çevirmeye yeltendik. Pollux’u bulmak zor olmasa gerekti, biraz zaman aldı ama sonunda turuncumsu parlak yıldız, göz merceğinde bize bakıyordu. Ondan sonrası da bulmaca gibi: Dizüstü bilgisayardaki Stellarium’un da yardımıyla Pollux’tan başlayıp cılız yıldızlardan atlaya atlaya Vesta’yı bulmayı başardık! Dürbüne kıyasla daha az cılız bir noktadan ibaretti gerçi, ama 250 milyon kilometre ötedeki kocaman bir patatese baktığımız düşünülürse elbet bu da bir başarıydı…
Gözlemimiz bu iki gökcismiyle sınırlı kalmadı elbette. Işık kirliliğinin izin verdiği kadarıyla takımyıldızları tekrar ettik; dürbünle Ülker’i, Avcı Bulutsusu’nu, Sirius’un altındaki M41 açık yıldız kümesini inceledik; bir iki de uydu geçişi yakaladık. Umuyoruz ki bu dönem hava koşulları da el verdikçe bunun gibi daha fazla gözlem yapacağız—ne de olsa yukarıda keşfedilmeyi bekleyen bir yığın şey var!
“Seni öpebilir miyim o halde? Bu acınası kağıtların üzerinde? Ya da camı açar, gecenin soğuk havasını öperim ben!” (Franz Kafka)
Gece kendine hayran bıraktı yine… Tombul mu tombul bir dolunay vardı ki bugün, biz ona “Süper Ay” diyoruz. Bu halini 18 yıl boyunca bir daha göremeyeceğiz. Gözlerimizle okşadık bugün onu, kraterlerinde zıpladık. Acılarımızı, kederlerimizi, sevinçlerimizi boşalttık. Çok güzel bakıştık çünkü. Gözümüz cız olmasın diye de ay filtresi kullandık, uzun zamandır kabından çıkmamıştı… Yüzlerce yıldız çocuğu geldi bu şölene ve takipli bir kundağımız olduğu için de şükrettik açıkçası. Yoksa, mümkün değildi bukadar insana hızlıca gözlem yaptırmak.
İşin en can alıcı noktası, arka taraftaki amfide Pink Floyd ve Camel şarkıları çalıyor olmasıydı. Ay duyamıyordu bunları ama gözlerimizden okuyordu elbet kalbimize nasıl işlediğini.
Yoruldu tabi o kadar bakışmaya, e napsın usulca bulutları çekti önüne yaklaşık iki saatlik gözlemin ardından. Saklanmadı yani, yapmaz öyle şey.
Ve son olarak, Camel’ın Rajaz şarkısından bir bölümle noktalayalım yazımızı;
Güneş ufukta son hüzmeleriyle kaybolduğunda ve karanlık yerini aldığında… Dinlenmek için mola vereceğiz. Aşk şarkılarını, Trajedi hikayelerini paylaşarak.
Başarıyla düzenlediğimiz Gökbilim Günleri 2010 etkinliği basında da yerini buldu. Habertürk gazetesinin 25 Mayıs 2010 tarihli Ankara ekinde bu etkinlik ve daha öncesinde yapmış olduğumuz gözlemlerden söz edildi.
İlkini geçen yıl düzenlediğimiz ‘Gökbilim Günleri’ yeniden düzenleniyor. Türkiye’nin bir çok yerinden davet ettiğimiz bilim adamları ile amatör gökbilimciler bir araya geliyor ve davetlilere gökbilim dolu 2 gün vaat ediyor.
Bu yıl Gökbilim Günleri 23 – 24 Mayıs tarihleri arasında ODTÜ KKM (Kültür ve Kongre Merkezi) A ve B Salonları’nda düzenlenecektir.
Program detayları şu şekildedir: 23 Mayıs 2010 Pazar (KKM A Salonu)SaatAyrıntı11:00 Açılış Konuşması Prof. Dr. Halil KIRBIYIK (TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG) Yönetim Kurulu Başkanı) 12:00 Söyleşi (Türkiye’deki Astronomi Çalışmaları) Prof. Dr. Mehmet Emin ÖZEL (Çağ Üniversitesi Öğretim Üyesi) Doç. Dr. Birol GÜROL (Ankara Üniversitesi Rasathanesi) 13:00Öğle Arası14:00 (Öğleden sonra tüm gün boyunca) Planetaryum gösterimi Fotoğraf Sergisi Amatör Teleskop Yapım Atölyesi Gök Atlası Yapım Atölyesi 15:00 Seminer (Gökyüzü Fotoğrafçılığı) Tunç TEZEL (ODTÜ AAT – TWAN (The World at Night)) 19:00 Gökbilim Geceleri (Gözlem) 24 Mayıs 2010 Pazartesi (KKM B Salonu)SaatAyrıntı10:00 Belgesel Gösterimi 11:00 Özel Oturum TÜBİTAK – UZAY 12:30Öğle Arası13.30 (Öğleden sonra tüm gün boyunca) Planetaryum gösterimi Fotoğraf Sergisi Amatör Teleskop Yapım Atölyesi Gök Atlası Yapım Atölyesi 14:00 Söyleşi (Astrogeyik ve Sorularla Astronomi) Prof. Dr. Ethem DERMAN (Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi) Yrd. Doç. Dr. Sinan Kaan YERLİ (ODTÜ Öğretim Üyesi) 18:00 Söyleşi Yrd. Doç. Dr. Seçkin KÜRKÇÜOĞLU (ODTÜ Fizik Bölümü Öğretim Üyesi) Yrd. Doç. Dr. Hakan ALTAN (ODTÜ Fizik Bölümü Öğretim Üyesi) 19:00 Gökbilim Geceleri (Gözlem) Etkinliğimiz ücretsiz olup ilgilenen herkesi etkinliğimize bekliyoruz. Sorularınız için [email protected] adresini kullanabilirsiniz.