gokyuzu.org

Astronomlar Bilinen En Küçük Yıldızı Keşfetti !

Cambridge Üniversitesi’nde görevli astronomlar tarafından ölçülen en küçük yıldız keşfedildi. Boyut olarak Satürn’den çok az bir farkı bulunsa da, kütleçekimsel kuvveti Dünya’daki bir insanın hissetiği kuvvetten 300 kat daha güçlüdür.

Bu yıldız muhtemelen yıldızların oluşabileceği bir büyüklükte çünkü Hidrojen’i Helyum’a dönüştürecek nükleer füzyon için yeterli kütleye sahip. Eğer birazcık daha küçük olsaydı yıldızın merkezindeki basınç bu süreci devam ettirmeye yeterli olmayacaktı. Hidrojen füzyonu aynı zamanda Güneş’in ışıma gücünü sağlayan bir olaydır ve biz bu mekanizmayı Dünya’da bir enerji kaynağı olarak da kullanmaktayız.

Bu küçük yıldızlar Trappist-1gibi Dünya benzeri gezegenlerin olduğu yıldız sistemlerinin tespiti için de en iyi adaylardan biri.

 EBLM J0555-57Abolarak adlandırılan bu yıldızın Dünya’dan 600 ışık yılı uzaklıkta yer aldığı  tespit edildi.  Çift yıldız sisteminin bir parçası olan yıldız kendisinden daha büyük olan ”arkadaşının” önünden geçerken tespit edildi, ki bu method normalde yıldızların değil gezegenlerin tespitinde kullanılmaktadır. (Bkz: Kütleçekimsel Mercekleme Yöntemi) Bu konunun detayları Astronomy&Astrophysics  isimli dergide yayınlanacak.

Cambridge Cavendish Laboratuvarı ve Astronomi Enstitüsü‘nde yüksek lisans yapan ve çalışmanın baş yazarı olan Alexander Boetticher ”Bu çalışma bize yıldızların ne kadar küçük olabileceğini gösterdi” dedi ve ekledi: Bu yıldızın kütlesi biraz daha düşük olsaydı, çekirdeğindeki hidrojen füzyon reaksiyonu gerçekleşemezdi ve yıldız bunun yerine kahverengi bir cüce haline dönüşürdü.

EBLM J0555-57Ab, gezegen bulma projesi olan ve  Keele, Warwick, Leicester and St Andrews Üniversiteleri‘nce yürütülen WASP isimli çalışma ile keşfedildi.  EBLM J0555-57Ab, arkadaşı olan yıldızın önünden geçerken (çift yıldız tutulması) tespit edildi. Ana yıldız bu geçişte periyodik olarak karardı, ki bu onun yörüngesinde olan bir yıldızın imzasıydı. Bu olay sayesinde astronomlar cisimlerin kütleleri ve boyutlarını ölçebilmektedir, bu olayda ölçtükleri cisim küçük bir yıldızdı. EBLM J0555-57Ab’in kütlesi , CORALIE spektrografisinin verilerini kullanarak, Doppler, wobble yöntemi ile ölçüldü.

Von Boetticher: ”Bu yıldız,  bilinen diğer birçok gaz devi olan ötegezegenden daha ufak ve daha soğuk. Yıldızlararası fiziğin en etkileyici yanlarından biri, bu tür küçük yıldızların kütlesini ölçmek diğer büyük gezegenlere göre daha zordur. Neyse ki ötegezegen araştırmalarımızda bu tars çift yıldız sitemlerinde böyle küçük yıldızları keşfedebiliyoruz. Şaşırtıcı gelebilir ama yıldız bulmak bizi gezegen bulmaktan daha çok zorluyor” dedi.

Bu yeni ölçülen yıldız, TRAPPIST-1 için mevcut tahminle karşılaştırılabilir bir kütleye sahiptir; ancak, yarıçapı yaklaşık% 30 daha küçüktür. Cambridge Astronomi Enstitüsü^nün kıdemli araştırmacısı olan yazar Amaury Triaud, ”En küçük yıldızlar, Dünya benzeri gezegenlerin keşfi için en uygun koşulları sağlıyor. Bir ötegezegeni anlamak için önce yıldızını anlamak gerek, bu en temel şeylerden biri “diyor.

Evrende  çok sayıda yıldız olmasına rağmen, Güneş’in % 20’sinden daha küçük boyutta ve kütlede olan yıldızlar, düşük boyutları ve parlaklıkları nedeniyle algılanmaları zor olduğundan çok net anlaşılamamıştır. Bu çalışmada yıldızların anlaşılmasında kullanılan EBLM projesi bu bilginin açığa çıkarılmasını hedefliyor. Cambridge’in Cavendish Laboratuvarı’nın ortak yazarı Prof. Didier Queloz, “EBLM projesi sayesinde var olan yaygın yıldızların çevresindeki gezegenlerin , TRAPPIST-1’in etrafında dönen gezegenleri anladığımız gibi  anlayacağız” dedi.

Kaynak: https://phys.org/news/2017-07-smallest-ever-star-astronomers.html

İleri Okuma:Alexander von Boetticher et al. ‘A Saturn-size low-mass star at the hydrogen-burning limit.’ Astronomy & Astrophysics (2017). arXiv:  arxiv.org/abs/1706.08781

Çeviri: İlkcan Erdem

Birbirlerinin yörüngesinde bulunan iki kara delik keşfedildi

On yıldan fazla süren araştırmalar sonucunda New Mexico Üniversitesi’nden astronomlar iki çok büyük kütleli kara deliğin birbirleri etrafındaki yörüngesel hareketini gözlemlemeyi başardı.

New Mexico Üniversitesi’nde Fizik ve Astronomi bölümü yüksek lisans öğrencisi olan Karishma Bansal’ın The Astrophysical Journal isimli dergide New Mexico Üniversitesi’nde profesör olan Greg Taylor ile birlikte yayınladığı “Constraining the Orbit of the Supermassive Black Hole Binary 0402+379” isimli makale 12 yıllık bir çalışmanın sonucu yazıldı.

Teoride böyle bir olayın yaşanması gerektiğini bildiklerini ancak kimsenin daha önce böyle bir şey gözlemleyemediğini söyleyen Greg Taylor, uzun bir süredir iki galaksinin birleşmesi sonucu birbiri etrafında yörüngeye girmiş iki çok büyük kütleli kara delik aradıklarını söylüyor.

2016’nın başlarında LIGO (Lazer İnterferometre Kütleçekim Dalga Gözlemevi) projesinde çalışan, içinde New Mexico Üniversitesi mezunlarının da bulunduğu uluslararası bir takım kütleçekim dalgalarını gözlemlemeyi başardılar. Böylece Albert Einstein’ın 100 yıl önce öne sürdüğü tahmin doğrulanmış oldu. Gözlemlenen bu kütleçekim dalgaları iki yıldızsal kara deliğin (~30 güneş kütlesi) çarpışması sonucu oluşup yaklaşık 1.5 milyar ışık yılı yol aldıktan sonra Dünya’ya ulaştılar. Yapılan bu yeni araştırmada LIGO’dan edinilen bilgilerin de yardımıyla bilim insanları çok büyük kütleli kara deliklerin ne sebeple birleştiğini öğrenmeye çalışıyorlar  bu sayede galaksilerin evrimi ve bu kara deliklerin galaksi evrimine katkısı hakkında daha çok bilgi sahibi olacaklar.

Amerika Birleşik Devletleri boyunca yayılmış 10 radyo teleskobundan oluşan ve Socorro, New Mexico’dan kontrol edilen Very Long Baseline Array (VLBA) radyo teleskobunu kullanarak araştırmacılar bu çok büyük kütleli kara delikler tarafından yayılan radyo sinyallerini birden fazla frekansta inceleme imkanı buldular. Belirli bir süre zarfında radyo dalgaları ile gözlem yaparak bu kara deliklerin yörüngesini grafiğe dökmeyi başardılar böylece bu kara deliklerin birbirleri etrafında yörüngede olduklarını doğruladılar.

Merkezinde resimde C1 ve C2 olarak gösterilmiş iki çok büyük kütleli kara delik bulunduran 0402+379 radyo galaksisinin VLBA tarafından 15 GHz frekansında oluşturulmuş haritası.

Karishma Bansal araştırmasından bahsederken bu kara deliklerin toplam kütlesinin Güneş’in kütlesinin 15 Milyar katı olduğunu ve yörünge periyotlarının 24.000 yıl olduğunu ve bu kara delikler ile 0402+379 radyo galaksisinin birbirlerinden 750 milyon ışık yılı uzaklıkta olduğunu söylüyor. Aşırı derecede büyük bir uzaklık ancak bilim insanlarına göre kara deliklerin Dünya’ya ve birbirlerine olan uzaklığı böyle bir gözlem yapabilmek için olabilecek en iyi değerler arasında.

0402+379 radyo galaksisinin VLBA tarafından 15 GHz frekansta çekilmiş sahte renk görüntüsü. Görselde kara deliklerin etrafında toplanma diskleri ve kutuplarından çıkan ikiz jetler görülüyor.

Bu denli uzak cisimlerin birbirlerine göre olan hareketlerini inceleyebilmek için çok yüksek çözünürlükte gözlem yapmak gerekiyor. Stanford’da fizik profesörü olan Roger W. Romani  bu araştırmadaki gözlemin çözünürlüğünü (mikroarksaniye / yıl) göz önünde canlandırmak için şu şekilde açıklıyor:

Proxima Centauri sistemindeki bir gezegende (4.243 ışık yılı uzaklıkta) saniyede 1 cm hızla ilerleyen bir salyangozun hareketini ayırt edebilecek bir çözünürlükte gözlem yapıyoruz.

Elde edilen bilgiler sayesinde tıpkı ikili yıldız sistemlerini inceleyerek yıldızlar hakkında bir çok bilgi öğrenebildiğimiz gibi benzer teknikler kullanarak çok büyük kütleli kara delikler ve içlerinde bulundukları galaksiler hakkında da bir çok şey öğrenebileceğiz.

Bu araştırmanın en önemli yanlarından biri bizi oldukça yakından ilgilendiriyor olması. Bizim de içinde bulunduğumuz Samanyolu Galaksisi’nin milyarlarca yıl sonra Andromeda Galaksisi ile çarpışacak ve bu iki galaksi de merkezlerinde birer çok büyük kütleli kara delik barındırıyor. Yani aslında bu araştırmada gözlemlenen olay milyarlarca yıl sonra bizim galaksimizde de gerçekleşebilir.

Kara delikler etraflarındaki yıldızlar üstünde ve dolayısıyla içlerinde bulundukları galaksilerin büyümesi ve evrimleşmesinde oldukça etkin rol oynadığı için onlar hakkında bilgi sahibi olmak evreni daha iyi anlayabilmek için oldukça önemli.

Karishma Bansal’ın söylediğine göre kara deliklerin kesin yörüngesini doğrulamak 3-4 yıl daha sürecek, bu esnada araştırmacılar çalışmalarının diğer astronomlara teşvik edici nitelik taşımasını umuyor.

Kaynak

Çeviri: Alper Karasuer

NASA İlk Gerçek Kayan Yıldızı Keşfetti!

Güzel bir şansa ihtiyacınız olduğu zaman baktığınız “kayan yıldızlar” aslında sadece meteor, ama ilk defa NASA’daki uzmanlar gerçekten yıldız olan bir kayan yıldızı belirlediler. Bu yıldızın ismi Mira ve aynı bizim kayan yıldız diye adlandırdığımız meteorlar gibi uzun, parlayan bir kuyruğa sahip. NASA’ya göre bu yıldız arkasına daha sonradan yeni yıldızların ve gezegenlerin (belki de yaşam barındıracak gezegenler) oluşmasını sağlayacak materyaller dökerek ilerliyor.

NASA’nın teleskopları mor ötesi ışık kullanarak ilk kez Mira’nın kendine has kuyruğunu yakaladılar. Bu kuyruk bizim kayan yıldız diye adlandırdığımız gök cisimlerinin kuyruklarının aksine sadece anlık bir parlama yapıp sönmüyor. 13 ışık yılı uzunluğundaki kuyruk, Mira saate 468,000 kilometre hızla Samanyolu’nda giderken arkasında bıraktığı hidrojen gazı bulutları ve tozdan oluşuyor. NASA’nın söylediğine göre astronomlar bu fotoğrafı ilk gördüklerinde adeta şok oldular çünkü Mira üzerinde 400 yıldan uzun bir süredir çalışılmasına rağmen böyle bir şey daha önce hiç belgelenmemişti.

NASA, bu yıldızın aslında son 30,000 yıldır 3,000 Dünya ya da 6 Jüpiter büyüklüğünde gezegenin içini doldurabilecek kadar materyal saçtığını belirtti ama Mira’dan artakalanlarla ilgili bir endişe duymamıza gerek yok çünkü Mira Dünya’mıza 350 ışık yılı uzaklıkta ve Balina Takımyıldızı’nın bir parçası.

Yani eğer Mira bizim bildiğimiz kayan yıldızlardan değilse, diğerleri ne oluyor? Onlar meteor yani, yeterince şanssızsak atmosferimize çarpacak uzaydaki kaya yığınları; bu bir kere oldu mu yeryüzüne doğru inanılmaz bir hızla gelmeye başlarlar ve yüzlerce kilometre öteden bile görülebilecek şekilde etraflarındaki havanın parlamasını sağlarlar. Yani gerçek kayan yıldızlar bize yüzlerce ışık yılı uzaklıktayken bizim yıldız kayması diye isimlendirdiğimiz olaylar atmosferimizin içinde oluyor.

Mira öyle sıradan bir yıldız değil; o bir kırmızı dev. Bir yıldızın kırmızı deve dönüşmesi onun ömrünün sonlarına yaklaştığının bir işaretidir. Bizim Güneşimiz de 5 milyar yıl sonra bir kırmızı deve dönüşecek ama bir yıldızın yaşam süresini ele aldığımız zaman ömrünün son günleri demek, diyelim ki 11 milyar yıllık ömrünün sonları demektir yani yaşamak için gayet uzun bir süre. NASA Mira’dan çok da uzak olmayan başka bir gök cismi daha belirledi. Bu gök cisminin ismi Mira B ve bunun bir beyaz cüce olduğu düşünülüyor. Bir kırmızı dev, çekirdeğine kadar bütün yakıtını bitirdiğinde beyaz cüceye dönüşür ve beyaz cüceler oldukça yoğundurlar. National Geographic bir çay kaşığı kadar beyaz cücenin maddesinin dünya üzerinde bir fil kadar yani 5.5 ton ağırlığında olacağını belirtti. NASA ise Mira ve Mira B’nin birbirlerinin etrafında döndüklerini ve bir turlarını 500 yılda tamamladıklarını belirtti.

Mira Dünya’ya 350 ışık yılı uzaklıkta Cetus Takımyıldızı’nda -diğer adı Balina Takımyıldızı- yer alıyor. Şans eseri Mira ve onun balina kuyruğu Balina Takımyıldızı’nın kuyruğunda bulunabilir. Resim: NASA/JPL-Caltech

Kaynakça: https://curiosity.com/topics/nasa-has-found-the-first-legit-shooting-star-curiosity/

Çeviri: Ege Özkoç

Jüpiter’in İki Yeni Uydusu Keşfedildi!

Jüpiter’in kendisi yeterince etkileyici değilmiş gibi, bu gaz devinin zaten uzun olan uydu listesine iki uydu daha eklendi.

PlanetX’i arayış sürecinde  DTM personeli, bilim insanı Scott Sheppard, Hawaii Üniversitesi’nden David Tholen ve Kuzey Arizona Üniversitesi’nden Chadwick Trujillo teleskoplarını Jüpiter’e doğru çevirmeye karar verdiler. Bu sayede hem Jüpiter’i ön tarafından inceleyebilecek, hem de arka tarafından PlanetX çalışmalarını sürdürebileceklerdi.

Bu gözlemleri yaparken  S/2016 J1  ve S/2017 J1 adını verdikleri, biri Jüpiter’den 21 milyon diğeri 24 milyon km uzaklıkta olan  iki yeni uyduya ek olarak  birçok ”kayıp” uydu keşfettiler. Sheppard’ın ekibinin bulduğu uyduların birkaçı 2003’te keşfedilmelerine rağmen, astronomların elinde uyduların tam yörüngelerini tespit etmek için yeterli bilgi bulunmuyordu ve uydular Jüpiter’in yörüngesinde dolanırken astronomlar onları ”kaybettiler”. Bazı uydular tekrar bulunmuş olsalar da, 2016’nın başından beri 14 tanesi hala kayıp.

*S/2016 J1 ve S/2017 J1’in astronomlar tarafından kaydedilmiş görüntüleri

Gözlemlerine devam ederken, Sheppard ve ekibi 2003’teki verilerine 2016-2017 arasındaki verileri de eklediler ve bu kayıp uydulardan beş tanesini daha buldular. İleriki yıllarda da gözlemlerine devam edecek olan ekip geri kalan uyduları bulmayı ümit ediyor, ki bu sırada çok daha fazla uyduyla karşılaşabilirler.

2016-2017 verilerini, 2003’te çekilmiş resimlerle karşılaştıran ekip daha önce keşfedilmemiş S/2016 J1  ve S/2017 J1‘yi Jüpiter’in uydu listesine ekledi ve Jüpiter’in uydularının sayısı bu uydularla birlikte 69’a çıktı.

Kaynak: http://astronomy.com/news/2017/06/jupiters-new-moons

Çeviri: İlkcan Erdem

Cassini 1. ”Büyük Final” Dalışından Sağ Çıkmayı Başardı

”Büyük Final”’ine doğru emin adımlarla ilerlemekte olan NASA’nın Cassini uzay aracı daha önce hiçbir uzay aracının keşfetmediği, Satürn’ün halkaları ve dış atmosferi arasında bulunan dar aralığa yaptığı dalışı başarıyla gerçekleştirdi.

NASA’nın California’daki Goldstone Derin Uzay Ağı Kompleksi, Cassini’den ilk sinyali 26 Nisan gece saat 02.56’da aldığını bildirdi – büyük dalıştan neredeyse bir gün sonrası. NASA çalışanları verilerin uzay aracıyla iletişim kurduktan 5 dakika sonra gelmeye başladığını açıkladı.

Washington D.C.’de bulunan  NASA’nın Gezegen Bilimi Bölümü’nün müdürü Jim Green açıklamasında şu sözlere yer verdi: ”Bu büyük keşif geleneğinde Cassini uzay aracı bir kez daha bize harika bir şey gösterdi ve cesaret etsek merakımızın bizi nerelere götüreceğini kanıtlayan harika bir izin peşinden gitti.”

Cassini Satürn’ün dış atmosferinden 3000 km, halkalarının görünen kenarlarından 300 km uzaklıktaki boşluğa bir gün önce saat 05.00’te giriş yaptı. Cassini halkaların arasından saatte 124.000 km’lik bir hızla çıktı – bu hız ufacık bir parçanın bile Cassini’ye ölümcül zarar vermesi için yeterli büyüklükte bir hızdı. Bu olasılığı en aza indirmek için uzay aracı çanak şeklinde olan 4 metrelik antenini kalkan olarak kullandı. Cassini antenini gelebilecek parçalara yönelttiğinden dolayı  o sıralarda Dünya ile iletişim kuramadı. Cassini dalışı gerçekleştirirken bilimsel veri toplamaya proglamlandı ve 20 saat sonra kontrolü sağlayan görevlilerle tekrar iletişim kurdu. (Cassini’den çıkan sinyallerin Dünya’ya yolcuğu ortalama 78 dakika sürmektedir.)

Cassini Projesi menajeri  Earl Maize açıklamasında: ”Daha önce hiçbir uzay aracı Satürn’e bu kadar yakın olmamıştı. Satürn’ün diğer halkaları ile olan deneyimlerimize dayanarak, yalnızca halkalarla Satürn arasındaki bu boşluğun nasıl olacağını düşündüğümüz tahminlere güvenebilirdik.” dedi ve ekledi: ” Cassini’nin planladığımız gibi halkalardan geçtiğini ve öbür tarafa mükemmel bir şekilde çıktığını bildirmekten keyif alıyorum.”

Cassini bu görevin ”Büyük Final” aşamasında bu dalışlardan haftada bir tane olmak üzere 21 tane daha yapacak.

NASA, ESA (Avrupa Uzay Ajansı)  ve İtalyan Uzay Ajansı’nın büyük emek sarf ettiği 3.2 milyar dolarlık Cassini-Huygens görevi Ekim 1997’de başlatıldı ve Temmuz 2014’te Satürn’e ulaştı. (Huygens 2005 yılında Satürn’ün en büyük uydusu Titan’a iniş yapan küçük bir araçtı.)

Cassini ‘halkalı gezegen’in etrafındaki 13 yıllık yaşamında harika bir keşifler serisi yarattı. Örneğin, Titan’daki sıvı hidrokarbon denizlerini, buzul gayzerlerini ve Satürn’ün başka bir uydusu olan Enceladus’un güney kutup bölgesinden yükselen organik molekül ve diğer maddeleri keşfetti. Bir başka keşfi ise Enceladus’un  buzlu kabuğunun altında potansiyel olarak yaşanabilir bir okyanusu barındırdığıydı.

Fakat cesur kaşif Cassini yakıtını tüketmek üzere ve görevinin kaçınılmaz sonuna doğru ilerliyor. 15 Eylül’de Titan ve Enceladus’u – ikisi de yaşamı destekleyen yapıya sahip olabilir- Dünya’dan getirdiği mikroplarla kirletmemek için Satürn’ün kalın atmosferine doğru bir ‘ölüm dalışı’ yapacak ve bizlere bıraktığı bilgiler ve yaptığı keşifler dışında ondan geriye pek bir şey kalmayacak.

Kaynak: http://www.space.com/36630-cassini-saturn-spacecraft-survives-grand-finale-dive.html

Çeviri: İlkcan Erdem

Ulusal Astronomi Gününüz Kutlu Olsun!

Ulusal Uzay Günü, mayıs ayının ilk cuma günü her yıl gerçekleşmektedir. Bugün, uzayın keşfinden kullanılmasına kadar elde edilen olağanüstü başarılar, avantajlar ve fırsatlara adanmış. Ulusal Uzay Günü’nün amacı, gençlerin matematik, fen, teknoloji ve mühendislik eğitimini ve bilimde kariyer yapmaya teşvik etmek için, özellikle uzay ile ilgili işlerde kariyer yapmak için teşvik etmektir.

Öğretmenler, öğrenciler, uzayla ilgili kuruluşlar, gruplar ve ajanslar her yıl Ulusal Uzay Günü kapsamında kutlamalar yapıyor, gösteri ve eğitim programları düzenliyor.

Ulusal Uzay Günü son yıllarda hızla büyüdü ve artık ‘Uluslararası Uzay Günü’ olarak dünya çapında kutlanmaktadır.

Aslında bu günün tarihi çok eskiye dayanmamaktadır. Ulusal Uzay Günü 1997’de Lockheed Martin Corporation tarafından bir günlük bir etkinlik olarak yaratılmıştır. 2001’de, aşırı popülerliği nedeniyle, eski astronot ve Senatör John Glenn, Uzay Günü’nü Uluslararası Uzay Günü olarak genişletti.

Siz de #NationalSpaceDay etiketi ile sosyal medya üzerinden favori uzay fotoğraflarınızı paylaşmayı unutmayın. Astronomiyle kalın…

Kaynakça: https://www.nationaldaycalendar.com/national-space-day-first-friday-in-may/

Çeviri: Aylin Açıkgöz

Ölmekte Olan Yıldız Bir Kara Deliğe Hayat Veriyor

Astronomlar oldukça büyük, ölmekte olan bir yıldızın, kara deliğe dönüşümüne tanıklık etti. Hayata yenik düşen bu yıldızın kalıntılarını aramak için Büyük Çift Gözlü Teleskop ( Large Binocular Telescope/ LGT ) ve NASA’nın Hubble ve Spitzer uzay teleskopları güçlerini birleştirdiler fakat buldukları tek şey ölmekte olan koca bir yıldızın gözlerden kaybolduğuydu.

Dikkatleri üzerine çekecek büyük bir patlama yerine kaşla göz arasında yok oldu.

Güneş’imizden 25 kat daha büyük olan bu yıldız çok büyük bir süpernovaya sebep olmalıydı. Fakat onun yerine bir anda söndü ve arkasında bir kara delik bıraktı. Bu olay ” büyük başarısızlık ” olarak adlandırıldı.

Ohio State Üniversitesi’nden bir grup astronom bir yıldızın ortadan kaybolarak muhtemelen bir karadeliğe dönüştüğünü gözlemledi. Süpernova sonrasında bir kara deliğe dönüşmek gibi beklenilen bir süreç yerine, ” başarısız süpernova ” sonucunda kara deliğe dönüştü.

Telif Hakkı: NASA’s Goddard Space Flight Center/Katrina Jackson

“Yakınımızdaki galakside yaşanan bunun gibi ‘büyük başarısızlıklar’ , astronomların neden en büyük kütleli yıldızlarda nadiren süpernovalar gördüğünü açıklayabilir.” diye belirtiyor Ohio State Üniversitesi’nden astronomi profesörü Christopher Kochanek.

Bu tip yıldızların yaklaşık yüzde 30’u – görünen o ki- bir süpernovaya ihtiyaç duymadan sessizce kara deliklere dönüşüyorlar.

” Tipik görüşe göre bir yıldız ancak bir süpernovaya dönüştükten sonra kara delik oluşturabilir.” diye açıkladı Kochanek ve ekledi ” Eğer bir yıldız çok kısa süreliğine süpernovaya dönüşüp yine de bir kara delik oluşturuyorsa, bu niye en büyük kütleli yıldızlarda süpernova göremediğimizi açıklamaya yardımcı olacaktır.”

Hubble Uzay Teleskobu’ndan alınan görünebilir ışık ve kızılötesine yakın bu fotoğraf çifti, dev yıldız N6946-BH1 ‘ in gözlerden kaybolmadan önceki ve bir kara delik oluşturmak için içeriye doğru çökmesinden sonraki hallerini gösteriyor. Soldaki görsel, Güneş’in 25 katı kütleli yıldızın 2007’deki halini göstermektedir. 2009’da, yıldız, parlaklığı birkaç ayda Güneşin 1 milyon katından fazla olacak şekilde aniden gelişti. Ama daha sonra, 2015’teki sağ panelden de görebileceğiniz gibi yok oldu. Yıldızın önceden olduğu yerden çok küçük miktarda kızılötesi ışık algılandı. Bu radyasyon muhtemelen kara deliğe dönüşen enkazdan geliyordu. Kara delik 22 milyon ışık yılı uzaklıkta sarmal galaksi NGC 6946’da bulunmaktadır.

Telif Hakkı: NASA, ESA, and C. Kochanek (OSU)

Kochanek, en son sonuçlarını Royal Astronomi Topluluğu’nun Aylık Duyuru’larında yayınlamış olan bir grup astronoma liderlik etmektedir. Galaksiler arasından, onlar 22 milyon ışık yılı uzaklıkta bulunan, lakabı ” Havai Fişek Galaksisi” olan NGC6946’yı izlemeyi seçtiler; çünkü orada süpernovalara sık sık rastlanılmaktadır. Bu galaksideki NGC6946-BH1 adlı belirli bir yıldız 2009’da zayıf bir şekilde parlamaya başladı ve 2015’te ise sanki varoluştan yok oldu.

LBT başarısız süpernova araştırmaları için gözünü bu yıldıza diktiken sonra, astronomlar Hubble ve Spitzer uzay teleskoplarını, yalnızca daha sönük haliyle hala orada olup olmadığını görmek için bu yıldıza doğru çevirdiler. Spitzer’ı aynı zamanda o noktadan herhangi bir kızılötesi radyasyonunun yayılıp yayılmadığına bakmak için kullandılar. Bu, yıldızın belki hala orada, toz bulutlarının arkasına saklanmış olabileceğine bir işaret olabilirdi.

NGC6946-BH1 adlı ölüme mahkum bu yıldız Güneş’in 25 katı büyüklüğünde. 2009’da zayıfça parlamaya başladı. Ama 2015’te sanki varoluştan yok oldu. Dikkatli bir eleme sürecinden geçerek, araştırmacılar yaptıkları gözlemlere dayanarak yıldızın bir kara deliğe dönüşmüş olması gerektiğinin kanısına vardılar. Bu belki de evrendeki son derece büyük kütleli yıldızların kaderidir.

Telif Hakkı: NASA, ESA, and P. Jeffries (STScI)

Bütün testler negatif çıktı. Yıldız artık orada değildi. Dikkatli bir eleme sürecinden geçerek, araştırmacılar yaptıkları gözlemelere dayanarak yıldızın bir kara deliğe dönüşmüş olması gerektiğinin kanısına vardılar.

Bu proje, ne sıklıkla yıldızların bu büyük başarısızlığı tecrübe ettiklerini tam anlamıyla bilebilmek için henüz çok genç; ama Ohio State’in eski öğrencilerinden olan ve geçtiğimiz günlerde doktorasını bu çalışmasıyla kazanan Scott Adams başlangıç niteliğinde bir tahmin öne sürdü.

“NGC6946-BH1 araştırmamızın ilk yedi yılında karşılaştığımız ilk başarısız süpernova örneğiydi. Bu süreç içerisinde, izlediğimiz galaksiler içinde altı süpernova meydana geldi, buradan varsayıyoruz ki büyük kütleli yıldızların yüzde 10 ila 30’u başarısız süpernovalarla ölüyorlar.” dedi Scott Adams.

“Bizi en başında bu araştırmaya iten aynı problemi açıklayabilecek küçük bir parça sadece bu, ki problem de evrende olması gerekenden çok daha az süpernova gözlemliyor olmamızdı; eğer bütün büyük kütleli yıldızların bu şekilde öldüğünü varsayarsak.”

Çalışmanın yardımcı yazarı Krzysztof Stanek’e göre, keşfin en ilginç tarafı yüksek kütleli kara deliklerin kökenlerine dair, LIGO deneyinin gravitasyonel dalgalar aracılığıyla saptadığı tarzdaki çıkarımlardı. (LIGO açılım: Laser Interferometer Gravitational-Wave Observatory)

Mantıklı olması şart değil, diyor Ohio State’den astronomi profesörü Stanek, büyük kütleli bir yıldız süpernova geçirebilir ki bu onun dış katmanlarının çoğunun uzaya dağılmasına sebep olan bir süreçtir fakat yine de LIGO’nun saptadıklarının skalasında geride büyük kütleli bir kara delik oluşturacak kadar kütle kalır.

“Zannediyorum ki, ortada bir süpernova yokken çok büyük kütleli bir kara delik oluşturmak daha kolay.” diye de ekledi.

Kaynak: https://www.nasa.gov/feature/goddard/2017/collapsing-star-gives-birth-to-a-black-hole

İlgili Linkler:  

Çeviri: Fatma Yaşa

Aldebaran’ın Peşinde

Katkı sağlayanlar: Tuğba Uçar, Çağıl Benibol, Seda Baştürk

Bir grup yıldız çocuğu olarak, Aldebaran’ın Ay’ın arkasına geçeceğini öğrendikten sonra gözlem ve fotoğraf çekme planı yapmaya koyulmuştuk. Işıklardan uzakta ve ufku görecek bir gözlem noktası bulmak iyi olacaktı, biz de heyecanla, Tuğba’nın makinesi ile Çağıl’ın tripodu ve efsane telelensini kapıp kaşif Seda’nın önerdiği karanlık bölgeye gitmeye karar verdik. Çağatay gözleme gelemese bile mesajla bize durum raporu vermeye devam etti, Aldebaran’ın tam örtüleceği zamanı saliyesine kadar yazdı. Çağrı’nın da kendisi olmasa bile gönlü bizlerleydi. Seda keşke dürbün olsaydı diye hayıflanıyordu. Sabahtan beri bir şey yememiş olan Çağıl’la sandviçini paylaşan Tuğba da telelensle bir takım denemeler yapıyordu. Çağıl makine başında ayarları değiştirip sürekli bu gökyüzü olayını fotoğraflıyordu. Vakit yaklaşıyordu, örtülmeye az bir zaman kalmıştı. Yıldız çocukları ara sıra gelip giden arabaların farlarına söyleniyorlardı çünkü gözleri karanlığa ancak alışmıştı. Kaşif Seda “Ormana  gidelim demiştim size işte, 15-20 metre yürürdük.” diyordu. Lakin Çağıl ve Tuğba halihazırda kurulu olan tripod ve makinayı ormana götürecek ve ayarlayacak vaktin olmadığını düşündüler. Vakit daralıyordu Aldebaran ve Ay gittikçe yaklaşıyordu. Kaşif Seda bir koşu dürbününü almaya yurda gidip geldi ve bu zaman aralığında Çağıl ve Tuğba fotoğraf çekmeye devam etti. Sonunda Seda dürbünüyle gelmişti ve tek tek herkes dürbünle iki gökcisminin yaklaşmasını izledi. En sonunda o an geldi çattı ve Aldebaran’ın Ay’ın arkasına doğru geçerkenki anı Çağıl pür dikkat fotoğrafladı…

Küçük Bir Hilal Masalı

Yağmurlu bir günün sabahında harıl harıl sınavına çalışıyordu Seda. Önceki gece spontane şekilde gökyüzü gözlemine çıkmıştı genç yıldız çocukları. Seda gelememişti, çünkü o anda da ders çalışıyordu.

Yağmurlu günde ders çalışırken, üzüntüsünü hala hissediyordu önceki akşam gelememenin. O sırada Deniz çıkageldi. İkisi beraber, akşam gökyüzü gözlemi yapma ve hilal olan ayın fotoğrafını çekme hayali kurdular. Seda bunun heyecanıyla ders çalışmayı bıraktı tabii. Hazin sonuçlar doğuracak olan sınavına doğru bir yolculuğa başladı o sırada. Sınavı saat 17.00’da başlamıştı. Seda ise saat 17.15’te odaya geri dönmüştü; sınav zordu anlaşılan…Sınav sonrasında yine Deniz’in de içinde bulunduğu bir grupla yemek yemeye gitti. O sırada yağmur başladı. Seda üzgündü, çünkü gözlem işi yatmıştı. Yemekten sonra üzgün bir şekilde Dizi’sini* alarak çardağa hüzünlü melodiler çalmaya giden Seda, hala dağılmamış olan bulutların üzüntüsüyle odaya geri dönmüştü. Ancak gökyüzündeki yıldızlar Seda’nın üzüntüsüne dayanamamıştı. Rüzgar da yıldızların üzüntüsüne ortak olarak hiddetli bir şekilde esti; bulutlar az da olsa dağılmıştı. O sırada her yer sessizliğe büründü ve karanlıkların ardından Deniz çıkageldi; ağzından şu kelimeler döküldü: “Hava açtı…”. Seda o anda kalktı, kalkmasıyla beraber kundak dile geldi ve “Beni kurun!” dedi. Göz açıp kapayıncaya kadar geçen sürede teleskop,kundak ve fotoğraf makinesi odadan alınmış, dışarıya kurulmuştu. Tüm benlikleriyle bu uğurda mücadele veriyordu yıldız çocukları. Kurulan teleskop saniyeler içerisinde Ay’a hizalanmıştı. Herkes nefeslerini tutmuş, Seda’nın deklanşöre basmasını bekliyordu. Fotoğraflar çekilirken, rüzgar ve yıldızlara başkaldıran öfkeli bulutlar yeniden gökyüzünü kapatmaya başlamıştı. Cesur Seda, Ay bulutlara teslim olana kadar fotoğraf çekmeye devam etti. O sırada bulutlar iyice öfkelenmişti ve adeta yaklaşan şiddetli fırtınanın habercisi olur gibi şimşekler çakmaya başlamıştı. Hafif hafif yağan yağmurla birlikte teleskobu toplamaya girişti yıldız çocukları. Odaya girdiklerinde heyecanla atan kalpleri ve güzel bir hilal fotoğrafı kalmıştı ellerinde.

Tüm bu hikayenin sonunda yıldız çocukları, ellerindeki fotoğrafa bakıp parçası oldukları evreni selamladılar.

Hikayede yer alan yıldız çocukları;

Seda Baştürk, Ege Can Karanfil, İlkcan Erdem, Alper Karasuer, Deniz Gamze Sanal

*Bambudan yapılan çin flüdü.

GALAKSİLER

Gezegenler, yıldızlar, yıldızlararası maddeler, karanlık madde ve hepsini kapsayan ‘Galaksi’… Sonsuz evrenin sadece küçük bir kısmını gözlemleyebildik. Biliyoruz ki bu gözlemlenen evrende bile milyarlarca galaksi bulunmaktadır. Galaksiler nedir? Nasıl görünürler? Ne kadar büyüktürler? Ve daha nice soruya cevap bulabileceğiniz Galaksiler sunumuna hepinizi bekliyoruz.

Yer: Cavid Erginsoy Seminer Salonu/ Fizik Bölümü 3.kat

Tarih: 27 Nisan Perşembe 18.30